20 Ağustos 2016 00:54

Cemaatleşmenin toplumsal temelleri

Cemaatleşmenin toplumsal  temelleri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başarısız darbe girişimi sonrası, ana akım medyada “Gülen Cemaati devlete nasıl sızdı” konulu programların ardı arkası kesilmiyor. 

Bu programlarda, örgüte yıllarını verip pek çok suça ortaklık etmiş olan itirafçılar, modaratorün “ay ben şok” tadındaki tepkileri eşliğinde ağırlanırken, haber kanalları da Cemaatin devlete “cinler yoluyla mı”, yoksa “büyü marifetiyle mi” sızdığı konusunda yürütülen hummalı tartışmalara sahne oluyor.

İtirafçılığın “yükselen değer” haline getirilip, suç ortaklığından “kanaat önderliği”ne terfi ettirildiği böylesi bir atmosferde, sınırları itirafçılar tarafından belirlenen tartışmaların bu minvalde seyretmesi pek de şaşırtıcı olmasa gerek. 

Bunun gazetecilik ilkeleri çerçevesinde nasıl yorumlanması gerektiği ise başka yazı ve yazarların konusu. Ancak “üç harfliler” tezinin iktidar partisinin kimi mensupları nezdinde de teveccühle karşılanması, reyting kaygısından ibaret olmayan bir akıl tutulmasıyla yüz yüze olduğumuzu gösteriyor. 

Ekranlardaki zihin açıcı(!) değerlendirmeler bir yana, sosyoloji çalışmalarının hemen hepsi cemaatleşme olgusunun kökeninde dayanışma ihtiyaç ve arayışının yer aldığını ortaya koyuyor. Nitekim birçok dini cemaatin başlangıçta yoksul dindar ailelerin çocuklarına sağladıkları eğitim desteği doğrultusunda büyüyüp geliştikleri bir sır değil.

Geldiğimiz noktada ise bu cemaatlerin önemli bir bölümünün özellikle eğitim ve sağlık alanında hayli yol aldığı ve devletin sosyal işlevinin tümüyle ortadan kaldırıldığı bir aşamada, açığa çıkan toplumsal talebi devletten aldıkları teşvikle karşıladıkları da biliniyor.

Nitekim darbe ile mücadele kapsamında kapatılan kurumlar arasında çok sayıda okul, yurt ve sağlık kurumu bulunması, yaşadığımız tehdidin kamusal eğitim ve sağlık ihtiyacından azade olmadığının en açık örneği.

Dolayısıyla başarısız darbe girişimi, tıpkı laiklik ve liyakat gibi hak temelli sosyal politika ihtiyacının da toplumsal açıdan taşıdığı önem ve aciliyete işaret ediyor. Kamunun sorumluluk alanının dışına çıkartılan böylesi bir “hizmet” yaklaşımının eşitsizliği yeniden üretmek yanında başkaca nelere hizmet edebileceğini tüm çıplaklığı ile gösteriyor.

Bundan ders çıkartmak ise meseleyi spesifik bir cemaate sağlanan özel avantajlarla sınırlandırmayıp, bu tabloya yol veren ekonomik programı bütünsel olarak mercek altına almayı gerektiriyor.

Piyasa güçlerinin denetimsiz serbestliğini güvence altına alabilmek için yoksullukla mücadeleyi merhamet ve hayırseverliğin insafına bırakan, buna karşılık devletin sorumluluğunu sermayenin finansal yüklerini hafifletmekten ibaret sayan politikalar devam ettiği sürece, benzeri durumların er ya da geç yeniden yaşanması sürpriz olmayacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...