12 Ağustos 2016 01:00

Ekonomiyi hizaya sokayım derken...

Ekonomiyi hizaya sokayım derken...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Darbe girişiminin sonrasında hükümetin “siyasi istikrar” açısından büyük önem atfettiği ekonominin toparlanmasına dönük kimi tedbirleri hızlıca devreye soktuğunu görüyoruz. Erdoğan’ın Rusya seyahati bu açıdan önemli bir adımdı. Rusya ile uçak krizi sonrasında durma noktasına gelen ticari ilişkiler kısa sürede etkisini göstermiş, bu tablo hükümetin Rusya karşıtı söyleminde de belirgin bir yumuşama yaratmıştı. Bu duruma ihracat performansındaki genel zayıflık da eklenince bilanço ağırlaştı. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre Temmuz ayı itibariyle ihracat bir önceki yıla oranla yüzde 20 dolayında azalırken, Türkiye’nin önemli ticari partnerlerinden olan Rusya’ya ihracatı yüzde 60 seviyesinde gerilmişti.
Rusya krizinin ekonomik bilançosunu kabartan başlıca etken ise turizm sektörüne vurduğu darbe oldu. Birbiri ardına gerçekleşen terör saldırıları ile ancak adrenalin tutkunlarının göze alabileceği bir tatil alternatifine dönüşen Türkiye halihazırda turizmde zorlu bir dönem yaşamaktayken, bir de Rusya ile ilişkilerin bozulması işin tuzu biberi oldu.  TÜİK verilerine göre Haziran ayını da kapsayan yılın ikinci çeyreğinde turizm gelirleri yüzde 35.6 oranında azalarak 5 milyar dolar seviyesinin altına geriledi. Yine, Haziran ayı itibariyle ülkeye gelen turist sayısı bir önceki yıla göre yüzde 41 oranında azalırken, Rus turist sayısı ise yüzde 87 dolayında düştü. Dış turizm gelirlerinin böylesine gerilediği bir ortamda bir de memur izinlerinin iptali nedeniyle yerli turist de elini ayağını çekince Çeşme, Bodrum gibi gözde turizm merkezlerinde otellerin doluluk oranları yüzde 25’ler dolayına geriledi.
Erdoğan’ın Rusya görüşmeleri bu tabloyu ne kadar değiştirir şimdiden söylemek kolay değil. Kısmi bir rahatlama yaratacaktır elbet, ama özellikle turizm gelirlerinin önümüzdeki aylarda da geçmiş seneleri yakalaması oldukça zor görünüyor.
Erdoğan Rusya dönüşünde ayağının tozuyla bu kez bankacılık sektörüne sert sözlerle yüklenerek önce kredi faizlerini aşağı çekmelerini istedi, sonrasında ise geri çağrılan kredilerle ilgili uyarıda bulundu. Bu açıklamanın hemen ardından BİST bankacılık endeksi yönünü aşağı çevirdi. Akşam saatlerinde ise önce Ziraat Bankası sonra diğer kamu bankaları ve bazı özel bankalar konut kredisi faizini aylık yüzde 1’in altına çekti.
TÜİK tarafından son olarak açıklanan Haziran ayı konut satışlarına baktığımızda geçtiğimiz yılın aynı dönemine oranla yüzde 4 oranında gerileme göze çarparken, ipotekli konut satışlarında yüzde 10 düşüş yaşandığı görülüyor. Henüz Temmuz ayı verileri açıklanmış değil ama daha olumsuz bir tablo ile karşılaşılması sürpriz olmaz. Özellikle ipotekli satışlar doğrudan kredi faizleri ile bağlantılı bir seyir izliyor. Bu da ekonomiyi özellikle konut piyasası üzerinden okumayı seven Erdoğan’ın hassasiyetini anlamamızı kolaylaştırıyor.   
Bankalarca açılan emlak kredilerine uygulanan ağırlıklı ortalama faiz oranına baktığımızda 2013 yılı Haziran ayında yıllık yüzde 8.30’lara kadar gerileyen faiz, bu yılın Şubat ayında yüzde 14.5 seviyesine tırmanmış, sonrasında küresel piyasalardaki olumlu havanın da etkisiyle yüzde 13.7 seviyelerine gerilemişti. Uzunca bir süredir Erdoğan bu oranın yüzde 9 seviyesine çekilmesini istiyordu. Bankaların Erdoğan’ın konuşmasına verdiği cevap henüz bu seviyenin çok uzağında. Kaldı ki, Erdoğan’ın kullandığı “sürümden kazanma” söylemi bankalar söz konusu olduğunda daha büyük felaketlerin de hazırlayıcısı olabiliyor.  
Bugün bankacılık sisteminde açılan kredilerin mevduatlara oranına baktığımızda bu oran halihazırda yüzde 117 seviyelerine varmış durumda. ABD’nin 5 büyük bankasında ise bu oran ortalama yüzde 70 seviyelerinde seyrediyor. 2013 yılında Başçı bu oran yüzde 112 seviyelerine vardığında veriyi yakından izlediklerini belirtmişti. Gözüken o ki peşini bırakmışlar. Yine kredilerin takibe dönüşme oranında da istikrarlı bir yükseliş göze çarpıyor, 2014 yılı sonunda yüzde 2.8 seviyesinde iken, 2015 sonunda 3 seviyesine aştı ve son aylarda yüzde 3.2 seviyelerine ulaştı. Dolayısıyla, bankacılık sektörüne dair ana göstergeler kredilerde kontrolsüz bir genişlemenin daha yıkıcı sonuçlara yol açabileceğini gösteriyor. Ekonomiyi hizaya sokayım derken, kredi balonunu pompalamak çok tehlikeli bir oyun.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa