Troya’da hepimiz suçluyduk
On yıl süren Troya savaşından sonra on yıl daha geçmesine karşın kral Odisseus, deniz yoluyla karısı Penelopeya’nın ve büyüyüp delikanlı olmuş oğlu Telemahos’un yanına hâlâ dönemedi... Bu arada onun öldüğünü düşünen bazı asalak egemenler de, sözde dul kalan Penelopeya’yla evlenebilmek için gelip onun sarayına yerleştiler. Artık Odisseus’un ve de halkın birikimlerini yiyip içiyorlar; yapmadıkları rezillik de bırakmıyorlardı!..”
TANRIÇA ATENA DA YANINDAYDI TELEMAHOS’UN...
Yeniyetme Telemahos; anası kraliçe Penelopeya ile evlenebilmek için saraylarına yerleşen asalaklarla başa çıkamayacağını anlayınca, yirmi yıldır göremediği babasını deniz ötelerinde aramaya çıktı. Yanında yoldaş olarak baba dostu kral Mentor kılığına bürünmüş tanrıça Atena da vardı.
Troya savaşından dönmüş iyi yürekli bilge kral Nestor’un yanına gittiler ilkin... Nestor da onları sevecenlikle karşıladı; ağırladı. Sonra da kral Odisseus ve Troya savaşlarıyla ilgili olarak; “Savaş bittikten sonra evlerimize dönmek için gemilere binmişken, bu kez Baştanrı Zeus’un kızı tanrıça Atena bir sürü dert açtı başımıza!” diye anılarını anlatmaya başladı. “Çünkü savaş sırasında çok kötülükler etmiştik Troya halkına... Kısacası hepimiz savaş suçlusuyduk! Örneğin Ayas; Troya kralı Priyamos’un kızı güzel Kasandra’yı, Atena’nın tapınağında kirletmişti! Söylendiğine göre tanrıça Atena, tapınağında yapılan bu saygısızlığı görmemek için başını başka yere çevirmiş! Sonra Hektor’un yetim bebeğini surlardan aşağı atıp anasını köle olarak gemiye bindirmişler... İşte bu yüzden tanrıça Atena; Başkral Agamemnon’la kardeşi Menelaos’un arasına fitne soktu... Sözün kısası, savaşların neden olduğu yıkımların sonu gelmiyordu!...”
NESTOR İÇTENLİKLE ANLATIYORDU YAŞADIKLARINI...
Bu sözleri biraz kaşlarını çatarak dinledi Mentor kılığındaki tanrıça Atena. Sonra da birden gülümsedi! Kral Nestor kendisini son derece ilgiyle dinleyen Telemahos’un yüzüne bakaraktan; “İşte böyle oğlum, tam gemilere binmişken bizleri geri çağrıp bir meydanda topladılar...” deyip konuşmasını kaldığı yerden sürdürmeye başladı. “Yunanistanlı askerler ve komutanlar üzgün üzgün geldiler toplantıya. Savaşın nedeni sayılan güzel Helena’nın kocası Menelaos’la kardeşi Başkral Agamemnon, bir kürsüye çıktılar. Bize toplantının nedenini anlattılar. Menelaos artık herkesin gemilerine atlayıp evlerine dönmesini istiyordu. Ama kardeşi Başkral Agamemnon hiç hoşlanmadı bu öneriden! Çünkü bir süre daha Troya’da kalıp tanrılara kurbanlar kesilmesini, dualar edilmesini istiyordu. Aptal herif, bu yolla tanrıça Atena’nın öfkesini yatıştırabileceğini sanıyordu! Gerçi hepimiz az çok savaş suçlusuyduk.
HEPİMİZ SAVAŞ SUÇLUSUYDUK...
Ne var ki kendisi bu savaşın baş suçlusuydu! Haliyle tanrıça Atena yapacağını yapacak; gerçek savaş suçlusu Başkral Agamemnon’u, herkese örnek olacak şekilde cezalandıracaktı! (Zaten cezalandırdı da! Savaş dönüşü karısı onu öldürdü! Daha sonra ayrıntırıyla anlatacağım...) Velhasıl ‘hemen yurdumuza dönelim’ diyenlerle ‘Troya’da kalalım’ diyenler yüzünden ordular iki kampa ayrıldı... Bütün gece uyumadık; hatta taraflar birbirleri için kötü şeyler bile düşündüler!... Biz de sabahın kızıllığı daha yayılmadan hemen gemilerimize atlayıp kuşlar gibi denize açıldık... ‘Gitmeyiz de gitmeyiz’ diye tutturan öbür yarımız, Başkral Agamemnon’la birlikte Troya’da kaldılar... Ama biz denizde ilerledikçe, önümüzdeki dalgalar kedi gibi uysallaşıp kaçışıyorlardı... Böyle böyle, Tenedos’a varır varmaz, bizi sağsalim yuvalarımıza ulaştırsınlar diye kurbanlar kestik Olimposlu tanrılara... Ama Baştanrı Zeus yeniden fitne soktu aramıza... Ne katı yürekli tanrıdır o, anlatamam! Hiç hesapta yokken gene aramızdan kimileri geri dönmek, Agamemnon’dan özür dilemek istediler...”
Nestor burada biraz durakladı. Sonra su istedi. Onu can kulağıyla dinleyen Telemahos’la Mentor kılığındaki tanrıça Atena, bir süre göz göze bakıştılar. Ama ikisi de ayrı ayrı şeyler düşünüyordu. İnsanların her şeyi tanrılarda aramalarına, her sıkıştıklarında onlardan yardım beklemelerine pek bir anlam veremiyordu Mentor kılığındaki tanrıça Atena. “İnsanlar kendi işlerini kendileri görse, gerçekten de hem dünya hem de insanların yaşamı ne rahat, ne güzel olurdu!” gibilerden düşünceler geçiyordu kafasından.
SAVAŞ SONUNDA BÖYLE İKİ KÜMEYE BÖLÜNMÜŞTÜK!
“Evet,” diye yeniden söze başladı Nestor. “Troya’ya doğru geri döneceklerin başında da o kurnaz, o akıllı baban Odisseus vardı, sevgili Telemahos! ‘Geri dönelim,’ diyordu hep baban. ‘Agamemnon’u yalnız bırakmayalım!’ Doğrusu ben onun bu davranışından pek bir şey anlayamadım... ‘Benimle kalanlar arkamdan gelsin’ deyip aynı dönüş rotasında yelkenleri açtırdım... Menelaos da, daha başkaları da katıldı benim kervanıma. Anlamıştım; Zeus yeni dertler açacaktı başımıza...
Haliyle bu dönüş yolunda birlikte olduğumuz arkadaşlar bir bir ülkelerine kavuştular... Ben de gördüğün gibi buraya, Pilos’a sağsalim döndüm... Arkada kalıp da benimle dönmeyen baban Odisseus’un başına neler geldi, bilmiyorum yavrum. Ve senden saklayacak da bir şeyim yok!...”
Bu sözlerin ardından kral Nestor;“Şimdi biraz bir şeyler yiyip dinlenelim. Gerisini sonra anlatırım” dedi bütün sevecenliğiyle...
***
NOT: Bütün okurlarımın yeni yılını en candan dileklerimle kutluyor, her şeyin gönlümüzce olmasını diliyorum...
Evrensel'i Takip Et