26 Temmuz 2015

Başkral kızını kurban etti

Dünya emekçilerinin tanrısı demirci topal Hefaystos; Olimpos’taki işliğinde, savaşlarla ve insanlara örnek olacak kahramanlarla ilgili sahneler dövüyordu tunçtan bir levhanın üstüne. Bir ara tanrıça güzel Tetis’in oğlu, yarı tanrı Ahilleus ve Troya kralı Priyamos’un oğlu Paris geldi gözlerinin önüne. Onlarla ilgili düşüncelerini nakışlamak istedi çekiciye levhanın üstüne...
SÖZDE HELENA
SAVAŞ NEDENİYDİ...
Gerçekten de o eski çağda dillere destan olduğu gibi, Troyalı Paris’in Yunanistanlı güzel Helena’yı sözde Troya’ya zorla kaçırması üzerine Yunanistanlı Başkral Agememnon; namus temizleme gerekçesiyle Troya krallığına savaş açacağını duyurdu... Bu konuda üç kez konuştuğunu bu duyuruya ekledi... 
Ayağı gümüş halhallı tanrıça güzel Tetis’in yarı ölümsüz oğlu Ahilleus; tanrılarla insanların harmanlandığı o ünlü ve bütün savaşlar gibi kirli Troya savaşları sırasında, Yunanistan ordularının en güçlü komutanıydı. Demirci tanrı Hefaystos; Ahilleus’un yazgısını belirleyen Baştanrı Zeus’la tanrıça güzel Tetis’in ilişkilerini düşündü bir süre... 
BAŞTANRI ÇOK SEVİYORDU TETİS’İ...
Zeus, bir zamanlar tanrıça güzel Tetis’e deli divane vurgundu!.. Ne var ki ünlü bir bilici; tanrıça Tetis’le ilişkiye girerse, ondan doğacak çocuğun kendi tahtına kurulacağını söyledi Baştanrı Zeus’a!.. Bunun üzerine Baştanrı; Tetis’i ölümlü kral Pelleus’la evlendirdi hemen... 
İşte tanrıça Tetis’in bir dünyalıyla yaptığı bu evlilikten, yarı ölümsüz Ahilleus geldi dünyaya... 
Tetis; oğlu Ahilleus’un yarı ölümsüz bir insan olmasından hoşnut değildi. O yüzden oğlunun bedenindeki ölümlü hücreleri temizlemek için, geceleri onu ayak bileğinden tutup harlı ateşler üstünde tavladı. Ne var ki ateş üstünde tavlarken; eliyle tuttuğu sağ ayak topuğu ateş görmediği için, Ahilleus’un ölüme duyarlı tek yeri olarak kaldı!.. Bu durum Tetis’in yüreğine; sızlayan bir yara olarak yerleşti... Çünkü oğlunun katılacağı ve nefret ettiği savaş denen bir kırımda, topuğundan vurulup ölecekti!
Tanrıça Tetis, oğlu Ahilleus’un iyi bir eğitim görmesi için onu atadam Heyron’un yanına da gönderdi. Heyron; at yetiştirmeyi, lir çalıp ezgiler söylemeyi, koşmayı, kısacası ne biliyorsa öğretti ona. Bir gün anası Tetis’in başvurduğu bir bilici; Troya savaşı çıkacacağını, oğlu Ahilleus savaşa katılmadıkça da Troya’nın düşmeyeceğini, ama katılırsa oğlunun bu savaşta öleceğini söyledi! 
AHİLLEUS SAVAŞA
KATILMALIYDI!
İşte bu yüzden güzel Tetis; onu bir genç kız kılığında dostu kral Likodemes’in kızlarının yanına gönderdi hemen...
Yunanistanlı güzel Helena; sözde Troya’ya kaçırılıp savaş koşulları oluşunca; Başkral Agamemnon, bilici Kalhas’tan savaşın yazgısının Ahilleus’un savaşa katılıp katılmamasına bağlı olduğunu öğrendi. Ve bilici Kalhas, Ahilleus’un kız kılığına girip saklandığı yeri de söyledi! Agamemnon’un kurnaz elçileri, hemen bohçacı kadın kılığına girip Ahilleus’un sığındığı saraya gittiler. Bohçalarındaki renk renk örgüler arasına, bir kılıç koymuşlardı!.. Kız kılığındaki Ahilleus; kılıcı hemen eline alınca, erkek kimliğini ele vermiş oldu!..
Ama Ahilleus, anası tanrıça Tetis’ten duyduklarını unutamadı hiç: Savaşa katılırsa ün ve şan kazanacaktı, ama kısacık bir yaşamı olacaktı! Savaşa katılmaz, birlikte yaşadığı insanların kardeşçe ürettiklerini, kavagasız gürültüsüz bölüşmelerine öncülük ederse, çok uzun bir yaşamı olacaktı ve de yalnız kendi halkının değil,  bütün dünya halklarının da yüreğinde ölümsüzleşecekti!.. 
BAŞKRAL, ÖZ KIZINI
KURBAN ETTİ...
Ama yarı tanrı Ahilleus, kendisine ün ve şan getirecek bir savaşa katılmak istiyordu. Anası tanrıça Tetis’in uyarılarını dinlemedi. Başkral Agamemnon’un Troya savaşına hazırladığı donanmanın en ünlü ve güçlü komutanı oldu. Böylece ün ve şan uğruna, kısacık bir yaşamı seçmiş oldu!.. 
Troya savaşına katılan ordulara, savaşın amacının namus temizleme savaşı olduğunu kanıtlamak için Başkral Agamemnon bir oyun tezgahladı. Bu oyun gereğince; limandaki gemilerin yelkenlerini açacak rüzgârların esmesi için, tanrıça Artemis, Agamemnon’un kızı İfigeneya’nın kurban edilmesini istiyordu! Ve Agamamnon da; sözde Ahilleus’la nişanlama gerekçesiyle kızı İfigeneya’yı, annesi kraliçe Klütaymestra ile birlikte, gemilerin demirlendiği Aulis limanına çağırdı...
Ne var ki iki yüzlü Başkral Agamemnon;  masum kızını orada, orduların gözü önünde, kendi elleriyle tanrılara kurban etti! İşte o anda kraliçe Klütaymestra; bu savaşın amacının Helena’nın namusunu temizleme değil, Troya hazinelerinin ve canlı ganimetlerin talanı olduğunu dehşetle görüp anladı!.. (*)
***
Dünya emekçilerinin tanrısı topal Hefaystos, bu olayı tunçtan bir levhanın üstüne, çekiciyle nakışladı... İnsanların savaşlardaki sözde gerekçeleri değil, üstü örtülü gerçekleri görmelerini istiyordu çünkü... 
***
İnsanların kendi yarattıkları bu acılı dünyayı, gün gelip sevgi yüklü bir barış dünyasına dönüştürecekleri umudunu yitirmemeli, diyoruz ...
***

GÜNDÖNDÜ ÇİÇEKLERİ  
Şahlana şahlana giderken atlar,
Bulutlar yıldızlar dökülürdü...
Güneşin cömert atlarıydı onlar,
Dünyamız onlarla dönüşürdü.

Güneşi koşturan arabada,
Şair tanrı Apollon da olurdu bazen.
Gündöndü çiçeklerine dönüşecek,
O güzel kıza hani,
Şiirler yağdırırdı göklerden.

Hep böyle güneşi koşturan atlar,
Gördükçe kanrevan içinde insanları,
Gün gün dünyamızdan soğudular.

Ama o gündöndü çiçekleri var ya,
Apollon’a âşıktılar hani...
Bu aşkın hatırına atlar,
Güneşi her gün,
Gökyüzünde koşturuyorlar.
 (Yaşar ATAN, 26 Mayıs 2013)

Evrensel'i Takip Et