Artık savaşlara son dedi
Ayağı gümüş hal hallı tanrıça güzel Tetis’in oğlu yarı ölümsüz Yunanistanlı Ahilleus’la Başkral Agamemnon, savaş ganimeti güzel Briseyis’in paylaşımı yüzünden birbirleriyle kanlı bıçaklı oldular!..
SAVAŞIN ÇİRKİN YÜZÜNÜ GÖRÜNCE...
Çünkü Yunanistanlı krallar kralı Agamemnon, buyruğundaki en güçlü komutanı Ahilleus’un daha önce payına düşen savaş ganimeti güzel Briseyis’i alıp kendi barakasına kapattı! Haliyle Ahilleus da onuruna yediremediği bu davranış yüzünden ağladı, dövündü. Birkaç kez Baş kral Agamemnon’a saldırdı; tam elini kılıcına attığı her defasında tanrıça Atena, onun elini eliyle tutup engelledi!
Artık fokurdayan bir volkana dönüşen Ahilleus, ant üstüne ant içip bir daha savaşa katılmamak üzere barakasına çekildi!.. Ege denizinin dibindeki yosun yeşili paslanmaz bir konakta oturan anası tanrıça Tetis’i çağırdı yardımına hemen. Kendisi savaşa katılmadıkça, Yunanistanlıların Troyalılar önünde hep yenilmesi için Baştanrı Zeus’un yardım etmesini istedi ondan...
TANRIÇA TETİS, BAŞTANRI’DAN YARDIM İSTEDİ
Bunun üzerine dertli tanrıça güzel Tetis; doğruca bulutların üstündeki Tanrılar Ülkesi Olimpos’a gidip Baştanrı Zeus’un koltuğunun dibine oturdu... Tetis; oğlu Ahilleus’un başına gelen içler acısı durumunu anlatırken arada gözyaşlarını tutamıyordu... Eski göz ağrısı ve çok sevdiği, ayağı gümüş halhallı tanrıça güzel Tetis’i dinledikten sonra Baş Tanrı Zeus; Troyalıların yengi üstüne yengi kazanması için artık Kaz Dağları’nın doruğu Gagaros tepesinden savaşı yönlendirmeye başladı tek başına...
Zeus’un Olimpos’tan inip Kaz Dağları’na konuşlandığı ilk gün, Troyalılar önünde darmadağın oldu. Yunanistan Orduları! Şaşkına dönen Yunanistanlı Başkral Agamemnon, komutanlarını toplantıya çağırdı apar topar “Komutanlar, görüyorsunuz; Baştanrı Zeus benim başıma ne işler açtı!” diye konuşmasına başladı. “Acımasız tanrı bana; Troya’yı yakıp yıktıktan, hazineleri ve güzel kadınları talanladıktan sonra, ün ve şan içinde yurdumuza döneceğimiz sözünü vermişti!.. Görüyorsunuz, durmadı sözünde! Artık Troya’yı düşüremeyeceğiz bu gidişle! Gemilerimize binip geri dönmekten başka bir yol kalmadı gibi geliyor bana...”
BAŞKRAL, BAŞKASININ sHAKKINI ALINCA..
Bu sözlerden sonra susan Yunanistanlı Başkral Agamemnon’a, bazı komutanlar hak verdi. Bir süre sonra en sözü geçer yaşlı Nestor doğrulup ayağa kalktı. Herkes soluğunu tutup kulak kesildi ona. Çünkü hepsi de ona saygı duyar, onun en akıllıca, en uygun şeyleri söylediğine inanırdı:
“Erlerin başı Agamemnon” diye başladı yaşlı Nestor konuşmasına. “Krallık bastonunu ve her yasayı sana Baştanrı Zeus bağışladı. Ama sen gidip savaş ganimeti güzel Briseyis’i, sevgilisi Ahilleus’un barakasından çıkartıp kendi barakana alıp götürdün! Onuru yıkılan o güçlü komutan Ahilleus da, bir daha katılmamacasına savaştan çekildi. Kimse de senin bu davranışına hak vermemişti! Artık tatlı sözlerle, armağanlarla Ahilleus’un gönlünü alıp onun yeniden savaşa dönmesini sağlamaktan başka çıkar yolun yok... İşte sana söyleyeceğim son sözüm de budur!”
Bunun üzerine Agamemnon ayağa kalkıp; “Doğru söylüyorsun, Bilge Nestor; benim de çok kusurum var!” diye söze başladı. “Gerçekten de tek başına birçok ordulara bedeldir o Ahilleus!.. Baştanrı bile ondan yana çıktı; ordularımızı darmadağın etti!.. Evet, ona armağanlar verip gönlünü alacağım. Örneğin onlardan birkaçını sayayım, isterseniz: On külçe altın, pırılpırıl yirmi leğen vereceğim. Midilli adasından derlediğim, elleri her işe yatan yedi güzel köle kızı da barakasına göndereceğim! Tabii onun elinden zorla aldığım güzel Briseyis’i de geri vereceğim! Burada ant içiyorum ki o güzel kızın yatağına çıkmadım hiç! Üstelik tanrılar, Troya’yı yağma etmeyi bağışlarsa bana, ganimetleri pay ederken Ahilleus da yanıma gelsin. Doldursun gemilerini altınla, tunçla… Dönersek bir gün Yunanistan’a, benim damadım da olsun! Kızlarımdan hangisini beğenirse onu alsın! Üstüne çeyiz de vereceğim. Çok varsıl yedi kent bağışlayacağım ona. Bir tanrı gibi tapacaklar ona. İşte bu saydıklarımdan başka armağanlar da var gönlümden geçen. Yeter ki benimle barışıp savaşa katılsın! Tanrılardan yalnızca ölüm tanrısı Hades vardır; inadı inat olan!.. Haydi baş eğsin Ahilleus; dinlesin beni! Ben hem yaşlıyım, hem de tanrılarla istediğim anda konuşabilen Başkralım!..”
TANRILAR SAVAŞLARI UNUTUVERDİ!..
Yaşlı Nestor yeniden söz alıp “Bu vereceklerin hiç de küçümsenir şeyler değil, Agamemnon” dedi. “Biz şimdi en sözü geçen adamlarımızla bir elçiler kurulu oluşturup doğruca onun barakasına gidelim...”
Bu sözler herkesin hoşuna gitti. Sonra yemeğe oturdular... Yerlere döktükleri şarabı tanrılara adadılar... Bu sırada da Kaz Dağları’ndan savaşı yönlendirip Troyalılara yeni bir yengi daha bağışlayan Baştanrı Zeus, altın yeleli atlarıyla Olimpos’taki sarayına döndü. Haliyle karısı tanrıça Hera’yla kızı Atena, destekledikleri Yunanistanlıların uğradığı bozgun üstüne bozgun yüzünden, Zeus’a nasıl bir tuzak kursak diye kara kara düşünüyorlardı…
Ne var ki bir süre sonra, bütün Olimposlu tanrı ve tanrıçalar; sırf saltanatları uğruna insanların dünyasında tetikledikleri bütün savaşları unutup, kendi geleneksel eğlencelerinin o sağır vurdumduymazlığına kapılıp gittiler...
Evrensel'i Takip Et