Bir sürüye dönüşmüştü onlar
Denizler tanrısı Poseydon”un saldığı azgın fırtınalar, Troya savaşı dönüşü sırasında Yunanistanlı kral Odisseus”un bütün gemilerini batırdı ve onu savaş nedir bilmeyen Fayakların cennet adasındaki bir sahile doğru savurup attı. Adanın güzel prensesi Nausikaa, perişan haldeki Odisseus”u, saraylarına buyur etti. Nausikaa”nın babası kral Alkinoos ve yakınları; bir yandan bu yeni konuklarını ağırlarken, bir yandan da onun serüvenlerini dinliyorlardı can kulağıyla...
DOĞRUCA TANRIÇANIN KONAĞINA GİTTİM
“Gerçekten de Troya savaşı sonrası dönüş yolculuğum sırasında bir ara Ege denizindeki bir adaya sığınmıştım” diye anlatmaya başladı savaş yorgunu Odisseus. “O adada oturan ve büyücü olduğunu sonradan öğrendiğim tanrıça Kirke, arkadaşlarımın yarısını domuza dönüştürmüştü. Diğer yarısı sahilde gemiye bekçilik ediyorlardı. Ben doğruca tanrıçanın konağına gidip domuza dönüşen arkadaşlarımı yeniden insana dönüştürmesini diledim tanrıça Kirke”den. Kirke de bana; kendi keyfime bakmamı, başkalarının dertleriyle ilgilenmememi öğütledi!..
Bunun üzerine ben de:”Arkadaşlarımı tümden birer domuza dönüştürüp ağıla kapatmışsın! Onlar orada öyle acılar içindeyken, aç açıkken, ben nasıl kendi keyfime bakabilirim, tanrıçam?” diye ona çıkışmaya başladım.
ONLAR HEŞEYLERİNİ UNUTTULAR...
Ben böyle deyince; “Üzülmene gerek yok,” diye yanıt verdi hemen büyücü tanrıça Kirke. “Onlar ne durumda olduklarının bilincinde değiller ki!.. Artık sürüleştiler; bak hiç sesleri çıkıyor mu?.. Baba toprağını, orada ölesiye sevip bağlandıkları şeyleri, yaşadıkları savaşın ürkünçlüğünü, bundan sonra da insanca yaşama isteğini hepten unuttular. Çünkü sürekli şarkılarla, oyunlarla uyuşturuyorum onları. Böylesi daha iyi değil mi?”
Benim öfkelenip hiç yanıt vermediğimi görünce, değneğini kaptığı gibi odadan dışarı çıktı tanrıça Kirke. Bir süre sonra da, domuzlara dönüştürdüğü arkadaşlarımı salona getirdi elindeki değnekle iteleye kakalaya... Onlar da bön bön baktılar bana. Tanrıça Kirke onlara değneğiyle dokunur dokunmaz da,hepsi üstlerindeki kıllardan arınıp eski insan hallerine dönüşüverdiler! Ve beni tanıyınca da hüngür hüngür ağlaşmaya başladılar. Ellerime, ayaklarıma sarıldılar... Tanrıça Kirke arkadaşlarımın böyle sulusepken ağlaştıklarını görünce yanıma geldi. Bizlerin Troya savaşları süresince ve de dönüş sırasında çok acılar çektiğimizi, bir yerlerden duyduğunu söyledi. “Şimdi sen sahilde bıraktığın arkadaşların yanına dön,”dedi. “Oradaki geminizi bir kuytuya ve değerli eşyalarınızı da mağaralara saklayın. Sonra da o arkadaşlarını buraya getir... Onlar da yiyip içsin, dinensinler...”
SAHİDEKİ ARKADAŞLARIMI DA GETİRDİM.
Tanrıçanın bu sözlerine hemen kandı yüreğim. Doğruca sahildeki arkadaşlarımın yanına döndüm. Beni görünce yaşlı gözlerle üstüme bir gelişleri vardı ki, anlatamam! Hani analarına kavuşan yavru buzağılar gibi!..Onlara durumu kısaca anlattım. Hemen gemimizi bir kuytuya, mallarımızı, ziynetlerimizi de oyuk mağaralara sakladık. Sonra da hep birlikte tanrıça Kirke”nin konağına gideceğimizi söyledim “Tanrıça Kirke herkese bol bol yiyecek içecek sunuyor. Tertemiz yataklar veriyor” dedim. Bu sözüm üzerine hemen hazırlanmaya başladılar... Ne var ki Eurilohos adlı kürekçi akrabam; “Deli misiniz siz?” diye çıkıştı hepimize. “Hiç Kirke”nin sarayına gidilir mi? O her birimizi ya domuza, ya aslana ya da öküze dönüştürecek! Bazılarımızı konağına bekçi yapacak, bazılarımızı da tarlalarında çift hayvanı olarak kullanacak... Bundan önce de bazı tanrılar bizim arkadaşlara neler yapmamışlardı! Hiç tanrıça Kirke”nin her dediğine inanılır mı!”
Böyle dedi akrabam olacak kürekçi!.. Benim beynim fırladı duyduklarımdan!.. Hemen kılıcıma attım elimi... Ama öteki arkadaşlar beni durdurdu... “Bırakalım o burada kalsın; gemiye bekçilik etsin!” dediler... Ben de onların öğüdüne uydum... Ama akrabam kürekçi Eurilohos, peşimizi bırakmadı!..
Tanrıça Kirke”nin sarayına vardığımızda, domuzluktan kurtulup yeniden insan olan arkadaşlarım, şen şakrak bir şölen içindeydiler. Bizi görünce hepsi de üstümüze geldi sarmaş dolaş olmak için... Bütün konak iniltilerle dolup taşmaya başladı...
TANRIÇA BİZİ ÖLÜLER ÜLKESİ”NE GÖNDERDİ...
Tanrıça Kirke bizi böyle böyle şölenlerle tam bir yıl alıkoydu. Arkadaşlarımı tarlalarında çalıştırdı. Sürülerine baktırdı. Ama ne zaman denize açılmamız için izin vermesini istesem, hep bir engel koyuyordu önüme. Artık arkadaşlarım beni iyice sıkıştırınca, tanrıça Kirke”ye kafa tutmaya başladım. Bizi biran önce özgür bırakmasını istedim... O da gülümsedi:”Tabii sizleri zorla alakoyamam,” dedi.”Ama ille de gidecekseniz, ilkin tanrı Hades”in yeraltındaki Ölüler Ülkesi”ne gideceksiniz. Oradaki bilici kör Teyresyas”ın ruhuyla konuşacak, dönüş yolunuz için bilgiler alacaksınız. Ölüler Ülkesi”nde tanrı Hades ve karısı Persefone, yalnızca onun bilincini köreltmediler... “
Bu sözleri duyunca vurulmuşa döndüm... Ağladım, çığlıklar attım... Sonunda; “Ey tanrıçam,” dedim, “Ölüler Ülkesi”ne böyle gemisiyle gidip de geri dönen oldu mu hiç?”
Tanrıça Kirke gene bütün hınzırlığıyla gülmeye başladı...”
Bu sözlerinin ardından birden sustu Odisseus. Ama dinleyicilerden biri kendini tutamayıp, “Peki, Ölüler Ülkesi”ne gittiniz mi? Onu söyleyin yeter!”
Odisseus biraz gülümsemekle yetindi...
Evrensel'i Takip Et