01 Ekim 2014 00:08

Kentin sporu

Kentin sporu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Gezi’den beri herkesin gözü açıldı. Fazlasıyla. İnşaatın kentleri yuttuğunu gördü insanlar. Yüzlerce yıl önce başlayan kentleşme, hayvanların ve bitkilerin doğal ortamlarını ele geçirdi. İnsanların doğa uğruna kentlerin yok edilişine tepkisi  Nazi karşıtı din adamı Martin Niemöller’in meşhur sözünde olduğu gibiydi. “İnşaatçılar önce bitkiler için geldiler, ses çıkarmadım. Çünkü bitki değildim. Hayvanları toplayıp kentlerden attıklarında, sesimi çıkarmadım, çünkü hayvan değildim. Benim için geldiklerinde ses çıkaracak kimse kalmamıştı.”
Sıra insanlarda gerçekten. İnşaat şantiyeleri bir bir insanları yutuyor. Öldürüyor. Yeşil alanları, parkları, sahilleri, koruları hedef alıyor inşaatlar.  İnsanlara ait doğal yaşam hürriyetini alıp götürüyor. En çok da kentli insanın spor yapma özgürlüğünü yok ediyor.
 İstanbul’un göbeğinde yaşanan rezidans inşaatında on işçinin asansörde hayatını kaybetmesinin üzerinden henüz üç hafta geçti. İroniktir bu öldürücü inşaat, kentin en eski spor merkezlerinden birisini, Ali Sami Yen’i yutarak dikildi Mecidiyeköy’de. Heyula gibi. Yeşil alan vaadiyle Ali Sami Yen yıkıldı, kağıt üzerindeki bir projede yeşil alanı onlarca katlık gökdelene dönüştürmek işin kolay kısmıydı. Yaptılar.
Ne karşılığında? Seyrantepe’de, İstanbul’un kent merkezine en yakın ormanlarından birisini ucundan tırtıklayarak dikilen “modern” bir stadyum karşılığında. Stadyum orman arazisinin yanı başına bir kez dikildi ya, yeni inşaatlara gün doğdu. Gidin görün Seyrantepe’deki Türk Telekom Arena’nın etrafına hızla dikilen lüks gökdelenleri.  Ormanı çiğ çiğ yiyorlar. İroni bitmiyor. İkinci köprüden gelen yolda stadı geçince durun bir zahmet.  Stadyum ve gökdelenleri sağınıza alıp, karşıda tırtıklanan ormana bakın. Solunuzdaki bataklıkta İstanbul kent merkezindeki son inek ve manda sürülerini göreceksiniz. Hayvanların otlatılmaya götürüldüğü alanları yutmakta inşaat. E hadi devam edelim ironiye. 180 derece dönün olduğunuz yerde. Arkada yolun kenarındaki yapay yeşil alanda, zevksiz bir tasarımla yapılmış peyzajı göreceksiniz. İstanbul’un geçen yıl bu zamanlarda kaybettiği 2020 olimpiyatlarına adaylık sürecinde kentin ne kadar sporsever olduğunu ispat etmek adına çimenlerin üzerine çiçek dizerek futbolcu, tenisçi, koşucu gibi görseller üretilmiş. Şehir merkezinde neredeyse hiçbir koşu ve bisiklet yolu olmayan kentin spora ne kadar elverişli olduğunun yegane kanıtı. Seyrantepe parantezini şöyle kapatacağım. Kentin merkezindeki stadyum, kentin çeperindeki ormanlık Seyrantepe arazisine taşınırken söylenen vaat şuydu. “Metro ile kusursuz bir ulaşım sağlanacak.” Dün, Seyrantepe metro istasyonunda metronun raydan çıkmasıyla oluşan kazada bir kişi ağır yaralandı. Sorumlu bitmeyen inşaatlar.
Şehir merkezinde stadyumu, bisiklet, koşu parkuru olmayan kentliler çaresizce spor yapmanın yolunu arıyorlar. Önce kapalı alanda aletlerle çalışılan “gym”ler moda oldu. Kent hayatının bir parçası haline geldi “gym” üyeliği. Yeşil alanları yutan rezidans inşaatları binlerce metrekarelik “gym” vaatlerinde bulundular. Kent insanları çok geç fark etti bu inşaatların aslında kendi spor alanlarını çalmakta olduğunun.
İşte Gezi’de, Kuzey Ormanları Savunması’nda kentin sporsever insanlarının direnişi doğrudan sahiplenmesinin altında bu yatıyor. Kentliler sporu seviyor. Seyrantepe, Olimpiyat, Başakşehir stadyumlarıyla spor izleme hakkı şehir dışına atılmak istense de; halk şehir merkezinde yaşama, yeşil alana sahip olma, spor yapma hakkını savunuyor. Spor markalarının yaptığı kent içi özel koşu organizasyonlarına, senede sadece bir gün yürüyüşe açılan köprü üzerindeki Avrasya Maratonu’na on binlerce kişilik inanılmaz talepler oluyor. Kentim her köşesini “Şantiyeye girmek tehlikeli ve yasaktır” tabelalarıyla halka yasaklamalarına rağmen, insanların hareket etme ihtiyacı her çatlaktan fışkırıyor. İnsanlar yeşil alanını ve spor özgürlüğünü kolay kolay terk etmiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...