Kayayı dağdan aşıracaktı Sisifos
Yunanistanlı kent kralı Odisseus; yıllar süren Troya savaşı sonrası ülkesine deniz yoluyla dönerken, denizler tanrısı eli yabalı Poseydon’un hışmına uğradı. Çünkü Poseydon’un yasakladığı denizlerin gizemini öğrenmeye kalkmıştı! Bunun üzerine eli yabalı tanrı; saldığı azgın bir fırtınayla,“savaş nedir bilmeyen” Fayakların cennet adasına savurup attı Odisseus’u! Bu cennet adanın güzel prensesi Nausikaa da onu giydirip kuşattı; saraylarına buyur etti. Odisseus, sarayda yolculuğu sırasında başından geçenleri, pek sıra gözetmeden serüvenlerini anlatmaya başladı Nausikaa’ya ve kral ailesine...
ODİSSEUS, ÖLÜLER ÜLKESİ’NDEN DÖNEBİLMİŞTİ!
Bir keresinde askerleriyle birlikte mola vermek için sığındıkları güzel bir adanın tanrıçası Kirke, dönüş yolunu tam öğrenmeleri için onları Ölüler Ülkesi’ndeki bilici Teyresyas’ın yanına göndermişti. Gün ışığının bile giremediği Ölüler Ülkesi’ne ulaştıklarında; ölmüş dünyalıların gölgeleri, Odisseus’un çevresine doluşmuşlardı hemen. Bu arada babası olduğu söylenen o ünlü Sisifos’u da, bir kayayı tepeye doğru yuvarlarken görmüştü orada...
O eski çağda dillere destan olduğu gibi, Korintos kentinin hem kurucusu, hem de ilk kralıydı Sisifos. Kısa sürede oluşturduğu gemi filolarıyla, çok varsıl bir ülkeye dönüştürmüştü krallığını. Ne var ki rahat ve bolluğa ulaştırdığı halkının mutluluğu; hem tanrıların hem komşu kralların kıskançlığını şahlandırmakta gecikmedi!
Zaten onun akıllılığı ve kurnazlığı konusunda birçok öykü dolaşıyordu dilden dile... Bunların en ünlüsü, Autolikos adındaki bir sığır hırsızıyla ilgili olanıydı. Hırsız Autolikos, bir gün kral Sisifos’un da sığırlarını çalmaya kalkmıştı! Ama kral Sisifos; başına gelecekleri çok öncelerden sezinlediği için, sığırlarının ayak tırnaklarına kızgın demirle kendi adını yazmıştı! Haliyle kısa sürede hırsızı ve sürüsünü arayıp buldu... Ama aynı gün hırsız Autolikos’un kızı, Attika kralı Laertes’le düğün dernek içindeydi... Autolikos, bütün pişkinliğiyle Sisifos’u konuk olarak alıkoydu evinde. Sisifos da çok yaygın söylenceye göre, damat olacak kraldan bir gece önce, alla oyunla gelinin gönlünü çeldi; kendisi girdi gerdeğe! Bu kaçamak birleşmeden doğan çocuk da, bu öyküdeki Odisseus’tan başkası değildi! Zaten aklını kullanıp bütün engellere karşı verdiği savaşımlarla, babası Sisifos’un hık deyip burnundan düşmüş gibiydi kral Odisseus!
BAŞ TANRI GÜZEL AYGİNA’YI KAÇIRMIŞTI!
Sisifos’un bir başka ünlü serüveni de, çapkınlığı dillere destan Baş tanrı Zeus’la ilgili olanıydı. Bir gün Zeus, ırmak tanrısı Asopos’un güzel kızı Aygina’ya kaptırmıştı gönlünü... Onu kandırabilmek için de bir kartala dönüşmüş, kızı kanatları arasına alıp kaçırmıştı. Ne var ki Sisifos, açık seçik görmüştü bu olayı gözleriyle! Irmak tanrısı Asopos da coşup coşup taşarak, öfkeden köpürerek her yerde aramaya başladı kızı Aygina’yı... Sisifos da bu acılı ırmak tanrısına, kartal kılığına giren Baş tanrı Zeus’un kızını kaçırdığını söyledi... Haliyle Zeus’a çok öfkelenen ırmak tanrısı, ovaları bayırları sular altında bıraktı. Sisifos’un boşboğazlığına çok içerleyen Baş tanrı Zeus da; hemen ölüm tanrısı Tanatos’a, Sisifos’u zincirleyip bir mağaraya kapatması buyruğunu verdi… Ama kurnaz Sisifos, bu kez bir yolunu bulup ölüm tanrısı Tanatos’u kendisi zincirleyip derin bir mağaradaki kayalıklara bağladı. Bundan sonra da ölüm tanrısından kurtulan insanlar, artık ölmez oldular!..
SİSİFOS’UN MUTLULUĞU ZEUS’U ÜZÜYORDU!
Baş tanrı Zeus da ölümsüzleşen insanların, ölümsüz tanrılara kafa tutmaya başladıklarını gördükçe saçını başını yolacak gibi oluyordu... Hele hele kral Sisifos’un karısıyla çok mutlu bir yaşam sürmesine; halkının barış ve bolluk içinde yaşamasına baktıkça kahroluyordu! Zeus, ölüm tanrısı Tanatos’u hemen zincirlerinden kurtardı. Sonra da Sisifos’un Ölüler Ülkesi’nde en ağır şekilde cezalandırılması buyruğunu verdi… Bunun üzerine ölüm tanrısı; inatçı ve kurnaz Sisifos’u, Ölüler Ülkesi’ne götürüp bıraktı!
Bir süre sonra Sisifos, az çok gizemlerini öğrendiği Ölüler Ükesi’nin karı-koca tanrıları Hades’le Persefone’ye; karısının kendini bu şekilde, törensiz duasız göndermesinden yakındı günlerce. Karısına haddini bildirmek üzere kendisini birkaç günlüğüne yeryüzüne göndermelerini diledi. Bu isteğini birçok kez yineledi. Ve sonunda yeryüzüne birkaç günlüğüne dönme iznini kopardı... Sisifos, bu güzelim dünyaya yeniden gelince, aklının ucundan bile geçmez oldu öteki dünyaya geri dönmeyi!.. Bu yüzden Baş tanrı Zeus’un en acımasız gazabına uğradı Sisifos. Yeniden gönderildiği Ölüler Ülkesi’nde, ağır mı ağır bir kayayı yuvarlayaraktan oradaki bir dağın doruğuna çıkarması, sonra da onu dağın öte tarafına yuvarlaması istendi ondan...
SİSİFOS, KAYAYI AŞIRACAĞINDAN EMİNDİ…
İşte Odisseus, babasının bu içler acısı serüvenini, eline aldığı bir sazla dillendirmeye çalıştı güzel Naussikaa’ya ve yakınlarına:
“Sisifos’u gördüm işkenceler çekerken,
Ha bire itiyordu önündeki kayayı bir tepeye doğru.
İşte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam...
Ama tam tepeye varmasına bir parmak kala,
Bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri,
Aşağılara yuvarlanıyordu paldır küldür kaya.
Toz toprak içinde yeniden iniyordu ovaya,
Genel durmadan itiyordu kayayı, kanter içinde…”
Odisseus biraz gülümseyerekten bunları anlattıktan sonra, babası olduğu söylenen Sisifos’un bu yazgıyı da bir gün kesinlikle kıracağını söyledi. “Çünkü babam Sisifos, kayayı dağın öte tarafına aşıracağını kesinlikle biliyordu! Onun için de hep mutluydu” dedi ve gülümsedi…
Evrensel'i Takip Et