21 Eylül 2014

Barış gemisiyle kavuştu oğluna

Yunanistanlı kral Odisseus, katıldığı Troya savaşından yirmi yıl sonra dönebildi yurduna, yuvasına!.. Haliyle bu süreç içinde onun öldüğünü düşünen bazı soyguncular da, sözde dul kalan karısı çileli Penelopeya’yla evlenebilmek için onun sarayına  çöreklendiler. Hem sarayın, hem de halkın nesi var nesi yoksa, arsızca yiyip içmeye başladılar. Odisseus’un bebekken bıraktığı, ama artık delikanlı olan oğlu Telemahos da; bu asalak sömürgenlerden hem evini, hem de halkını kurtarmak için, anası Penelopeya’dan habersiz, deniz ötelerinde aramaya çıktı babası Odisseus’u. Birkaç ay sonra da, babası kral Odisseus hakkında hiçbir bilgi edinemeden gene döndü yurduna. Doğruca sadık çobanları Eumayos’un dağdaki kulübesine gitti.
Birkaç gün önce de babası Odisseus, çok sevdikleri çoban Eumayos’un kulübesine sığınmıştı perişan bir dilenci kılığında...

TELEMAHOS, TANIMADIĞI BABASIYLA DERTLEŞTİ

Telemahos, haliyle hiç tanımadığı yaşlı bir dilenci kılığındaki babası kral Odisseus’a, Troya savaşlarıyla ilgili bazı şeyler anlattı laf arasında. Yunanistanlı Başkral Agamemnon’un zoruyla dünyanın ilk anakaralar arası,soygun amaçlı Troya savaşına katılan babasının geri dönemediğinden, anası kraliçe Penelopeya’yla evlenebilmek için birsürü asalak kenenin saraya doluştuklarından söz etti. “Anam onları oyalamak için her gün tezgahta kumaş dokuyor,” dedi konuşmasının sonuna doğru. “ Kendisini sıkıştıran o aşağılık soytarılara; ‘Şu kumaşı bitireyim, ondan sonra içinizden biriyle evleneceğim’ diyerekten yıllardır oyalıyor onları. gündüz dokuduğu kumaşı, geceleyin gizlice söküyor!.. İşte bizim derdimiz de kısaca böyle, sevgili konuk amca! Geçen gün de ben deniz ötelerinde oturan ve Troya savaşına katılıp dönen bazı krallarla konuşmaya gittim. Ne var ki onlar da babamın sağ olup olmadığı konusunda birşey bilmiyorlardı... Biraz önce de buraya gizlice döndüm. Çünkü bu asalak egemenler beni öldürmek istiyorlar...”

ANAMA DÖNDÜĞÜMÜ SÖYLE...

Burada aniden sustu Telemahos... İçinden püskürüp gelen gözyaşlarını göstermemek için, kulübeden dışarı attı kendini hemen! Birsüre sonra çoban Eumayos’la yeniden girdi kulübeye. “Haydi sen bizim konağa git, Eumayos amca,”dedi Telemahos. “Anama benim döndüğümü söyle. Artık ağlayıp durmasın. Yalnız ondan başka kimseler duymasın benim döndüğümü!Yoksa evimize çöreklenmiş o azgın egemenler bizi hemen öldürürler! Hem ülkemizi, hem anamı elimizden alırlar....”
Sadık çoban Eumayos, hemen hazırlanıp doğruca kraliçe Penelopeya’nın oturduğu saraya doğru yollandı. Eumayos’un çıktığını gören tanrıça Atena da, bir kadın çobankılığına girip kulübenin kapısına dikildi. Telemahos,  babası olduğunu bilmediği perişan dilenciyle birşeyler anlatıyordu durmadan. Tanrıça Atena, Telemahos’a kendini göstermeden Odisseus’a eliyle dışarı çağırdı. Dilenci kılığındaki Odisseus da hemen dışarı çıktı. Bahçedeki çoban köpekleri hiç havlamadılar!“Bak, kurnaz Odisseus,” dedi tanrıça Atena. “Gözünaydın, diyeyim sana. Bundan böyle kendini oğlundan saklamaya artık gerek yok. Sarayını ve ülkeni saran o asalaklarla nasıl savaşıp onları yok edeceğiniz konusunda onunla anlaşırsın. O asalakları yerle yeksan edecek eylemlerinizi görmek istiyorum. Haydi, hemen içeri gir. Oğlunla birlikte saraya nasıl gideceğiniz üzerinde bir plan kurun. Ben de hep yanınızda olacağım!..”

TANRIÇA ÇOK SEVİYORDU ODİSSEUS’U!

Bu sözlerin ardından tanrıça Atena, elindeki altın değneğiyle dokunup perişan dilenci kılığındaki yaşlı Odisseus’u, hemen gerçek kılık ve kimliğine döndürüverdi! (Zaten buraya gelirken de onu böyle dilenci kılığına sokan gene tanrıça Atena’ydı!..) Ona temiz rubalar giydirdi; fidan gibi boy pos, gençlik ve dirilik bağışladı. Sonra da Akdenizli halklara zeytin ağacını armağan eden tanrıça Atena, Olimpos’a doğru, süzüle süzüle uçup gitti... Ve bütün Akdeniz, zeytin kokmaya başladı.
Odisseus bu genç adam kılığıyla kulübeye girince,oğlu Telemahos donakaldı. Onu bir tanrı sandı.“Korkma Telemahos oğlum,”dedi bütün sevgi ve özlemiyle Odisseus. “Ben senin babanım! Hani uğruna onca acılar çektiğin baban!” Gözlerinden yaşlar boşandı. Ne var ki Telemahos, onun babası kral Odisseus olduğuna inanamadı uzun süre... Ama sonunda sarmaş dolaş oldular; karşılıklı uzun süre  ağlaştılar! Hem mutluluk, hem savaşın verdiği acılarla karışıktı gözyaşları...

SARAYIMIZA DİLENCİ KILIĞINDA GELECEĞİM...

Odisseus, saraylarına çöreklenen soyguncuların sayılarını sordu. .. Telemahos da; iyi kargı kullanan yüzlerce adamın koruduğu elli iki soylu damat adayının dış ülkelerden gelip ahtapot gibi sarayı ve halkı sarmallarına doladıklarını söyledi.... “Üstelik,” diye ekledi Telemahos, “onları tanrılar özel olarak yaratmış. Ve Olimposlu tanrıların buyruğuyla yapıyorlarmış yapacaklarını! ”
Odisseus kurguladığı plan gereğince konağa, anasının yanına gitmesini söyledi Telemahos’a. “Ben daha sonra, bir dilenci kılığıyla, çobanımız Eumayos’la birlikte yanına geleceğim...  egemen bozuntuları bana orada kötü davranırlarsa, sen hiç aldırma!.. Yalnız sana son öğüdüm şu: Benim döndüğümü anan Penelopeya bile bilmeyecek! Bir tek sen bileceksin... “
Onlar böyle konuşurlarken, çoban Eumayos saraya ulaşıp  kraliçe Penelopeya’ya, oğlu Telemahos’un döndüğü muştusunu ulaştırdı... Kraliçe Penelopeya çoban Eumayos’a sarıldı hemen... Ve sevinç çığlıkları attı...

Evrensel'i Takip Et