27 Temmuz 2014 00:07

Dünyayı Kurtaran Adam Cüneyt Arkın efsanesi-3

Dünyayı Kurtaran Adam Cüneyt Arkın efsanesi-3

Paylaş

Halit Refiğ gibi önemli bir yönetmenin Gurbet Kuşları gibi önemli bir filmiyle doktorluktan sinemaya geçiş yapıp Cüneyt Arkın’a dönüşen ve sonrasında “Adını Unutan” ve sinema efsanesine dönüşen adam ilk filmiyle aynı yıl (1964) on dört filmde oynar. Salon filmlerinin romantik jönü olmuştur.
Sonrasında Medrano sirkinde at binmeyi, akrobatik hareketler yapmayı öğrenir. Yetmez karate çalışır, kavga, yüksek atlama çalışır, silah kullanır, kılıç kuşanır. Kişisel çabalarıyla yakışıklı ve romantik jönden bir başka Cüneyt Arkın daha yaratır. Artık avantür filmlerin de aranan, ‘en önemli’ yıldızı olma yolu da açılmıştır önünde.
“Ben sinemaya başladığımda çok basit hareketler vardı. Biz o zaman parendeler attık, havalarda uçtuk. Biraz dinamizm getirdik sinemaya. O sıralarda Suat Yalaz’ın çizgi romanından Karaoğlan filmi yapılmak isteniyor. Ben de o zaman piyano çalan, keman çalan romantik bir jönüm. Ama gene bir Kıbrıs filminde, Remzi Jöntürk’ün teklifiyle biraz avantür koyduk. Bayağı tuttu ve iyi yapıldı. Ben de ona güvendim, Karaoğlan’da oynarım diye düşündüm” diyordu Cüneyt Arkın.   

MALKOÇOĞLU, KARA MURAT, BATTAL GAZİ

Her şey belki de Karaoğlan’la başlar. İlk Karaoğlan filmi Karaoğlan Altay’dan Gelen Yiğit’tir. 19 Mayıs 1965 günü Akşam gazetesinde “Karaoğlan’ı beyaz perde de canlandıracak bir genç aranıyor” başlıklı ilanla duyurulan yarışmayı Kartal Tibet kazanır. Kartal Tibet çizgi romanın yaratıcısı ve sonrasında sinemaya uyarlayan Suat Yalaz’ın düşündüğü oyuncudur. Suat Yalaz’ın kapısını çalanlar arasında o yılların romantik jönü Cüneyt Arkın da vardır. Suat Yalaz “senden Karaoğlan” olmaz diye geri çevirir Cüneyt Arkın’ı. Bu reddediş yeni bir Cüneyt Arkın’ın doğmasına yol açar.
Karaoğlan Altay’dan Gelen Yiğit öylesine tutar ki o yıllarda bir furyayı da başlatır. Gişede büyük hâsılat elde eden ilk filmin ardından Yeşilçam’da bir çığır açar ve ardından taklitleri başlar oluşan furyada.
Bu esnada başka bir gazetede Malkoçoğlu adlı başka bir çizgi roman yayınlanmaya başlamıştır. Malkoçoğlu, Süreyya Duru’nun yönetmenliğinde kendini Yeşilçam’da bulur. Karaoğlan Yeşilçam’dan çekilirken, yerini başrolünü Cüneyt Arkın’ın oynadığı Malkoçoğlu alıyor, Tarkan ve Kara Murat ise sırada bekliyordur.
Cüneyt Arkın’lı Malkoçoğlu serisi Ölüm Fedaileri’nde biterken günlük gazetelerde tefrika edilen çizgi romanların tarihsel kahramanları Yeşilçam’da yer almayı sürdürür. Tarkan maceralarını tamamlayıp Yeşilçam’dan çekilirken bu kez yerini Kara Murat alır. Fatihin akıncısı Kara Murat’ın ilk sinema macerası Natuk Baytan’ın yönettiği Kara Murat Fatih’in Fedaisi’dir. Film yine çok büyük bir ilgiyle karşılaşır ve devamı gelir.  
Tarihi filmlerin dekoru Bizans’tır. Bizans da surlar, kaleler yani kaçınılmaz olarak Rumeli Hisarı, saraylar, zindanlar ve kavga sahnelerinin çokça yaşandığı meyhaneler demekti.
Yeşilçam’ın kalıpları kaçınılmaz olarak tarihi filmlere de yansır. Bizanslılar Battal Gazi’nin eşini öldürüp oğlunu kaçırır; köy basıp yaşlıları kılıçtan geçirir, kızlara, kadınlara işkence eder, tecavüz ederler. Zindanlardaki tutsak Türklere acımasız işkenceler yaparlar. Sonuçta Kahpe Bizans hep kahpe kalır.

‘ULUSAL GERÇEKÇİLİK’TEN ‘DÜNYAYI KURTARAN ADAM’A

“Türk sinemasının bir özelliği var. Yapılan filmler Türkiye’nin yaşadığı, sosyal, kültürel, siyasal geri planlarını daima barındırmıştır. Yani halk hangi sosyal, siyasi, ekonomik sorunları yaşıyorsa bu filmlere de yansımıştır. Ondan sonra Türkiye’de hayat çok hızlanmaya başladı. Meseleler çok arttı. Belli sorunlar çıkmaya başladı. Ondan sonra biz, o tür, yani sokakta, evde, işte insanlar nasıl yaşıyorsa ne sorunlarla karşılaşıyorsa onları anlatan, onlara cevap arayan filmler çekmeye başladık. Mesela Cemil ve Cemil Dönüyor, Adalet filmlerini Amerika’nın bize müziğiyle, markalarıyla gelip sonra sinemasıyla kültürümüzü vurduğu, yaraladığı o dönemlerde çektik.”
Filmlerdeki Cüneyt Arkın güçlüdür, iyilerin, güçsüzlerin dostudur, kötülerden hesap sorar. Kimi zaman geri çekilir, kendi halinde bir adam olur ama ‘kötüler’ rahat bırakmaz. O da ‘gerekeni’ yapar. “Halk istiyor, seni kahraman olarak görmek istiyor. Çünkü sen kahraman olduğun zaman senle özdeşleşiyor. Günlük hayatta gösteremediği kahramanlığını sinemada seninle beraber yaşıyor.”
Sözü Dünyayı Kurtaran Adam’a getirdiğimde “Dünyayı kurtardık fakat patronu batırdık o filmle” diyordu gülerek. “Şimdi aslında o bir dalga geçmeydi. O zamanlar uzay filmleri başlamıştı. Biz o zaman bu işle bir dalga geçelim dedik. Fakat efekt olayımız, teknik olayımız yoktu. Hazırlıksız girmemiz nedeniyle, biraz da prodüksiyonu çok yaydık, toparlayamadık ve efekt olayımızın olmaması nedeniyle istediğimiz gibi dalgamızı geçemedik.”
Yeşilçam sineması ve seyircisi salonlardan çekilmiş, televizyona taşınmıştı seksenli yıllarda. Filmlerle birlikte sanki iyiliklerde çekiliyordu hayattan. Sonu belirsiz bir maceraya sürükleniyordu dünya.
Kötüler, tüm insani değerleri ve insanları ezmeye girişmişken tanklarıyla, silahlarıyla bir adam dünyayı kurtarmaya kalkışmıştı sessiz sedasız. Hepimizin çok yakından tanıdığı, sevdiği bu adamın dünyayı kurtarma çabalarından habersizdik o günlerde. Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü’nün “esefle sunduğu” Cüneyt Arkın filmi Kara Korsan ve iftiharla sunduğu Dünyayı Kurtaran Adam gösterimleri yeni bir keşfin başlangıcı olur.
Kinema Dergisinin Dünyayı Kurtaran Adam ve Cüneyt Arkın özel sayısıyla her şey değişir. Dünyayı Kurtaran Adam bu keşfin dönüm noktası oldu. Dünyayı Kurtaran Adam ilk ve en önemli kült filmimiz olmuştur böylece.
Dünyayı kurtaran ilk ve tek kahramanımız Cüneyt Arkın değildir. Çok öncesinde de dünyayı kötülerin elinden kurtarmaya çalışan süper kahramanlarımız vardı. Birbirinin benzeri kahramanlarımız değişse de, anlatılan öyküler birbirine benzer. Formül aynıdır: Dünyayı mahvetmek isteyen bir kötü adam ve dünyayı kurtaran kahramanlarımız.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...