13 Mayıs 2014 00:12

Tek adam... Tek güç...

Tek adam... Tek güç...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eleştirilere tahammülü olmadığını daha önceleri de gördük. Ancak son günlerde gösterdiği tepkinin altında başka bir şey var. Bambaşka ve çok daha önemli…
***
Düşünelim bir… Yargı vesayeti söylemleri son yıllarda neden çok sıkça dile getiriliyor, anayasal kurumlarla çatışılıyor, medya silip süpürülüyor?
Neden cumhurbaşkanlığını çantada keklik gören Sayın Erdoğan, her fırsatta kendisinin öyle bildik sıradan cumhurbaşkanı olmayacağını dillendirmeye başladı?.                                           

Ne demek bu? Şu demektir: Erdoğan, anayasal kurumları ve bürokrasiyi yönlendirmeyi, partisini de şu anda olduğu gibi çekip çevirmeyi, bakanları milletvekillerini, il başkanlarını, delegelerini bile tarafından belirlemeyi istiyor. İşin özcesi, hem siyaseten hem de yetkiler anlamında çok güçlü bir cumhurbaşkanı olmak istiyor.                                                                                                                      

Yani? Yani, tüm bu girişimler, Anayasa değişikliğiyle oluşturulmak istenen başkanlık sisteminin fiilen uygulamaya konulma isteminden başka bir şey değil. Erdoğan, ülke yönetiminde de bütün gücüyle ve tüm yetkilerle ‘tek adam-tek parti’ olma idealini ayan-beyan bugün gözler önüne sermiştir.
***
Siyasi iktidara yönelik en ufak bir eleştiride, Erdoğan’ın ve yakın çevrelerinin hemen dile getirdiği”demokrasiyi vesayet altına alma planı” da bu istemin işaretleridir, işte.
***
Nitekim, bir zamanlar AKP’yi savunan ve destek veren Avrupa Parlamentosunun Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda, Türkiye’deki son gelişmeleri değerlendirirken bu dönemi 2. Erdoğan dönemi olarak nitelendiriyor ve Erdoğan’ı “otokrat” olarak nitelendiriyor. Arkadaşım Cansu Çamlıbel’in geçen hafta Türkiye’de ilk defa düzenlenen ‘Adalet ve Hukuk Devleti Uluslararası Sempozyumu’ için İstanbul’a gelen Swoboda’yla söyleşisi dün Hürriyet gazetesinde yayınlandı. Söyleşide,  otokratların da değiştiğini vurguladı ve “Yeni tür otokrat liderler başka bir tür. Onların meselesi tüm kurumları, yargıyı, medyayı tamamen kontrol etmek” diye nitelendirdi. Swoboda, son iki sene Türkiye’de yaşananları şöyle tanımladı:
“Her ülkenin kendine has başka hikayesi var ama otokratların kullandığı araçlar çok benzer. Her şeyden önce kazanmak için içeride ve dışarıda birer düşmana ihtiyacınız var. Dışarıdaki AB olur, başka ülkeler olur. İçerideki Cumhurbaşkanı Gül olur, Anayasa Mahkemesi olur, Gezi eylemcileri olur. Bir otokrat için en tipik şey iç ve dış düşman belirlemektir. Böylece kendisi, halkı o düşmanlara karşı koruyan rolü yerine getirebilir.”
***
Evet, bu kavgaların, söylemlerin gerçek nedenidir bu? Kavga, artık “Tek güç-tek adam-tek parti olma” kavgasıdır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa