Yolsuzluk ve rüşvet nedir?
Başbakan Erdoğan’ın rüşvet ve yolsuzluk tanımı ilginç. El Cezire Televizyonu’na verdiği röportajda şöyle demiş: “Ben yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım; devletin kasası soyuluyor mu soyulmuyor mu? Ayakkabı kutusu içerisinde söylenen olaylar, Halk Bankasından alınan ya da soyulan para değildir.”
Erdoğan’ın alim olarak nitelediği kişilerden biri olan Hayrettin Karaman ise rüşveti şöyle tanımlıyor (Ki bu tanıma, Başbakanın da katıldığını yaptığı çeşitli açıklamalardan anlıyoruz): “Halbuki ilgili yazımda rüşveti tarif etmiş, ‘Alan kamu görevlisi olacak, aldığını kendisi veya yakınları için alacak ki buna rüşvet densin’ demiştim. Hayri vakıflar şahıslara hizmet etmez, kamuya hizmet eder, vakfa gelen yardım da kurucu ve yöneticilerin olmaz, vakfın kamu menfaatine yönelik hizmetlerine harcanır”
Yolsuzluk ve rüşvet gerçekten Erdoğan ve Karaman’ın tanımladığı gibi midir?
Değildir.
Örneğin, bir banka müdürü bankanın normal prosedürüne göre vermeyeceği krediyi birine verir de, prosedür dışı kredi verme karşılığında kredi alan kişiden yüzde üç, beş, on vb. bir komisyon alırsa bu yolsuzluktur. Burada banka soyulmuyor, kredi alandan komisyon alınıyor gibi görünse de, prosedür dışı kredi verme riskli bir iştir ve orta ve uzun vadede bankayı zarara uğratabilir. Zaten banka zararları, batık krediler genellikle böyle oluşur. Ayrıca, verilen kredi batmasa da banka müdürünün komisyon alması yolsuzluktur, yasaya aykırıdır. Banka müdürü, aldığı komisyonu kendini oraya atayan bakan ya da siyasilerle paylaşırsa, olayın boyutu daha da büyür.
Devletten ihale alan müteahhitler bir vakfa bağış yapıyor ya da hükümetin propagandasını yapacak bir gazeteyi almak için oluşturulan havuza para veriyorsa bu da yukarıdaki gibi yolsuzluktur. Toplanan paralar, alınan komisyonlar ya da yapılan bağışların birkaç kişinin cebine gitmeyip bir partinin çalışmaları için harcanması yapılan şeyi yolsuzluk olmaktan çıkarmaz. Merkezi ya da yerel yönetimlerde iktidar olan partilerin çoğu bu tür yolsuzlukları sıklıkla yapmaktadır. Yerel seçimler öncesi kaldırım taşlarının değiştirilmesi, asfalt ve peyzaj çalışmalarının hızlanması, bu işlerin ihalelerinin verildiği müteahhitlerden alınan komisyonlarla seçim çalışması yapılması bilinen işlerdir. Bu tür yasa dışı gelirler genellikle o işi yapan parti liderinin ya da dava liderinin güvendiği kişiler üzerinde toplanır. Bu işi bilenler parti ya da dava liderinin bu parayı yediemin olarak muhafaza ettiğini savunur. Fakat, Türkeş ve Erbakan’ın ölümünden sonra mirasçılarının çekişmesi sırasında çıkan söylentiler ve ileri sürülen iddialar yedieminlik meselesini de tartışmalı kılmıştır.
Her ne ise; ayakkabı kutularından, yatak odası kasalarından çıkan paralar ya da bir vakfa bağışlanan paralar kişilerin zimmetine geçirdiği paralar olmasa dahi yolsuz paralardır. En azından Siyasi Partiler Yasası’na, Vakıflar Yasası’na, Bankalar Yasası’na aykırı işlerdir.
Dinen haram değil deniyorsa onu bilemem. Başbakanın çok sevdiği din alimlerinden biri değilim. Ama, hukuka, yasalara aykırıdır. Kendine demokrasi diyen bir çok sistemde yukarıda tartışılanlardan binde biri gerçekleşse Hükümetler düşer, başbakan ve bakanlar yargılanır.
Dinen belki yine caizdir ama kendine demokrasi diyen pek çok ülkede başbakan ve bakanların yakınları hükümet ile iş yapmaz. Örneğin, bir başbakanın kızı başbakanın danışmanı olmaz. Bir valinin oğlu o ildeki otopark işletmelerini işletmez, inşaatlardan çıkan molozların atılacağı yerlerin işletmesini yapmaz. Yine, bir başbakanın çocuklarını bir iş adamı okutamaz. Bir başbakanın damadı TMSF’nin elindeki bir gazete ve televizyonu devlet bankasından aldığı kredi ile satın alamaz. Daha sonra bu gazete ve televizyon bir başbakan ve bakanın öncülüğünde devletten ihale almış müteahhitlerden toplanan paralarla oluşturulmuş şirkete satılamaz.
Başbakan devlet işlerinde din “alimleri”nden değil yasalardan yararlanmalıdır. Yasalara ve hukuka en çok hükümetler ve idare riayet etmelidir.
Yok, beni yasa, hukuk bağlamaz. Ben din alimlerinin sözlerine bakarım. Bana göre haram, hile, rüşvet, yolsuzluk değildir derseniz. O zaman, başkaları da sizi bağlayan şeylerle kendini bağlı hissetmez.
Başbakanın sık sık söz ettiği millet iradesi yolsuzlukla elde edilmiş medyanın gece gündüz beyin yıkaması sonucu ya da yolsuzlukla elde edilen paralarla yapılan devasa seçim kampanyaları ile oluşturuluyorsa, o zaman birleri de “İradeni de al git” diyebilir.
En iyisi yine “fairplay” den şaşmamak.
Evrensel'i Takip Et