24 Aralık 2013 00:06

Aralıklar kiminse Mayıslar da onun mu?

Aralıklar kiminse Mayıslar da onun mu?

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Malum, devre arası kapıya dayandı, birçok lig ‘Christmas’ tatiline girdi bile. Bizim ligimiz de dahil olmak üzere kalanları adına da ara kapıda. Bu ara öncesinde son hafta maçları oynanırken özellikle Avrupa basınında satır aralarında geçen bir kavrama gözüm takıldı. Bazı Avrupa ülkelerinde devre arası liderliği ‘kış şampiyonluğu’ olarak anılıyor ve yine kış şampiyonu olmak büyük ölçüde Mayıs ayındaki zafere dair bir sinyal olarak algılanıyor. Türkiye’de çok yerleşmemiş olmasına karşın bu kavramı hem Avrupa hem de Türkiye adına sorgulamakta fayda var.
Kış şampiyonluğu tabiri özellikle liglerine kısa da olsa bir devre arası tatili koyan liglerde daha çok geçiyor. Almanya, İtalya, Hollanda gibi ülkeler bunlardan bazıları. Misal olarak kış şampiyonluğunun çetelesi tutulan liglerden Serie A’da son 9 sezondur bu unvanı elde eden takımların sezon sonunda zafere ulaştığını görüyoruz. Son olarak 2003/04 sezonunda Roma ilk 17 maçta 42 puan elde etmiş ancak kötü bir ikinci yarı performansıyla ligi 71 puanda bitirip ikinci olmuştu. Diğer ligler adına da bunun büyük ölçüde geçerli olduğunu görebiliyoruz.
Bir başka dikkat çeken nokta ise düzenli şampiyonluk geleneği olan takımların kış şampi- yonluğuna ulaşmaları durumunda çok büyük ölçüde bu unvana tutunarak zafere ulaşmaları. Ligin ikinci devresinde takımların üzerinde baskı artarken bu baskıya alışkın takımların şansı da doğal olarak rakiplerine oranla artıyor. Bu da bize ilk devreyi güçlü şekilde kapatmış takımların özellikle kendilerine göre kazanma alışkanlığı daha düşük rakiplere karşı çok ciddi bir avantaj elde ettiğini gösteriyor. Bu çerçevede baktığımızda kötü bir sezon başlangıcı yapan Ajax’ın son hafta Roda’ya karşı geriden gelerek 2-1 kazandığı maçla kış şampiyonluğunu averajla da olsa elde etmesinin neden manşetleri süslediği biraz daha anlam kazanıyor. Aynı şekilde sezona kötü bir giriş yapan Juventus’un 10’da 10 yaparak tarihi bir sezon başlangıcına imza atan Roma’nın önünde araya girmesi İtalya adına da ibrenin artık net şekilde siyah-beyazlılardan yana olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye adına baktığımızdaysa şaşırtıcı ve Avrupa’nın aksi bir tablo var. Son 8 sezonu ele aldığımızda tam 5 kez devre arasını lider bitiren takımın şampiyonluğu başka ekiplere kaptırdığını görüyoruz. Bülent Uygun’la iki kez ‘kış şampiyonu’ olan Sivasspor şampiyonluğu bir kez Galatasaray’a, bir kez de Beşiktaş’a kaptırıyor. Tartışmaları hala sürse de 2010/11 sezonunda Trabzonspor’un 42 puanlı devre arası liderliğinin ardından Fenerbahçe’nin şampiyon olduğunu görüyoruz. Aynı Fenerbahçe ise iki kez devre arası liderliğinden sonra zirveyi rakiplerine kaptırıyor. Kendi liginde ağırlığı bulunan, düzenli olarak zirve hedefi bulunan takımlar arasında Fenerbahçe’nin bu durumu istisnai bir konuma sahip. 2009/10 sezonunda Bursaspor’a şampiyonluğu veren sarı-lacivertliler, 2005/06 sezonunda da 45 puanla kapattığı devre arasının ardından Galatasaray’a son haftada şampiyonluğu teslim etmişti.
Görünen o ki Türkiye liginin kendine has kaotik ortamında devre arasına lider girmek şampiyonluk yolunda net bir gösterge değil. Bu sezon Fenerbahçe’nin daha 16. haftada 38 puanı bulması peş peşe imza attığı geri dönüşlerle kamuoyunda büyük saygı kazandı ve şampiyonluk algısı oluşturdu ancak kış şampiyonu Fenerbahçe’nin şampiyonluk şarkıları için biraz daha beklemesi gerektiğini söylemek sanıyorum yanlış olmayacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...