Halkın yardımını istedi
İthake adası kent kralı Yunanlı Odisseus’un Troya’daki savaşta öldüğünü düşünen soylu egemenler, onun sözde dul kalan karısı kraliçe güzel Penalopeya’yla evlenebilmek ve beleşten yiyip içmek için onun sarayına postu serdiler…
TELEMAHOS HALKINDAN YARDIM İSTEDİ...
Bu böyle dört yıl sürüp gitti!.
Kral Odisseus’un daha bebekken bırakıp gittiği oğlu Telemahos da sonunda; “soylu keneler” diye tanımladığı bu sömürgenlerden kurtulmak için halkın yardımını istemeye karar verdi. Ve bu amaçla topladığı halka, Troya savaşıyla ilgili bazı bilgiler verdikten sonra, saraya çöreklenen soylulardan söz etmeye başladı.
“Evet kızıl şaraplarımı da gönüllerince içip içip gece gündüz şölen yapıyorlar... Keşke sizler yiyip içseydiniz!... N’olacak, zaten siz üretmiştiniz onları...”
Telemahos bu sözleri söylerken, Baştanrı Zeus’un bulutların üstündeki Olimpos’tan saldığı kocaman bir kartal, kalabalığa kanatlarıyla dokunurcasına alçaldı da alçaldı; sonra da bir zıpkın gibi havalanıp gitti...
TEK BAŞIMA ASALAKLARI KOVAMIYORUM Kİ!
Telemahos, Zeus’un kartalının böyle havalandığını görünce içi açılıp aydınlanıverdi birden...Yeniden konuşma gücünü buldu kendinde.
“Evet, yuvama çöreklenen anamın talipleri, hep çevre kentlerdeki soylu aile çocukları...” Burada biraz düşündükten sonra; “Anamın aklında evlenme düşüncesi bile yokken onlar ille de evlenmesini istediler. Madem anam dul kaldı, gidip dedemden isteseler ya! O da onun çeyizini hazırlar; gönlü kimden yanaysa anamın, ona verirdi kızını. Bu iş de orada biterdi! Oysa şimdi evimizde yan gelip yatıyorlar... Ne yazık ki evin tek erkeğiyim. Ne desem evden ayrılmıyorlar!Tek başıma da onları kovamıyorum! Sevgili halkımız, bari siz el koyun bu işe! Bu bir avuç soylu sömürgen, bir gün sizin üstünüze yağdıracak bütün kötülükleri... Oysa siz koskoca bir halksınız..”
Bu son sözleri üstüne basa basa söyledi. “Yoksa çok sevdiğiniz babam size bir kötülük etmişti de, onun için mi böyle susuyorsunuz?” diye ekledi.
GÜNDÜZ DOKUDUĞU KUMAŞI, GECE ÇÖZÜYORDU!
Sonra da bıyığı yeni terleyen Telemahos, elindeki değneği attı yere!.. Gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı... Halktan kimse ona bir şey söyleme gücünü bulamadı kendinde. Ama anasının taliplerinden şımarıklığıyla ünlü Antinoos;
“Amma da savurdun ha, Telemahos!” diye gürleyip araya girdi.“Niyetin biz talipleri suçlamaksa, işte orada yanılıyorsun!... Bütün suç düzen üstüne düzenler kuran o sevgili anacığında!... Dört yıldır bizi hep aldattı!... Odasına büyük bir dokuma tezgâhı kurdurmuş,biliyorsun. Habire kumaş dokuyordu gündüzleri... Bazen yanımıza gelip; ‘Delikanlılar, madem kocam tanrısal Odisseus öldü, içinizden birine varacağım elbette!’ diye söze başlıyordu. ‘N’olur biraz daha bekleyin. Bitsin şu elimde ördüğüm kumaş! Hem emeklerim, hem de bunca iplik boşa gitmesin!... Bir kefen dokuyorum kayınbabam Laertes’e... Gün gelip ölüm onu yere serdiğinde, bu dokuduğum kumaşı kefen bezi olarak kullanacağım...’ İşte böyle şeyler derdi bize hep; biz de erkeklik duygularımızı gemlerdik!... Meğer o gündüzleri dokuduğu koca bezi, bir çırağı önünde geceleri gizlice çözermiş!... Bunu da saraydan bir kadın gelip gizlice söyledi bize! Biz de aynı gece kumaşı çözerken yakaladık ananı! Neyse, zar zor bitirttik dokumayı... Şimdi biz taliplerin de bir söyleyeceği var. Buradaki halk da duysun: Sen hemen ananı, babasının evine gönder. Babası onu beğendiği erkekle eversin! Yok gene anan böyle bizi kandırmayı sürdürürse , tabii bizim de bu konuda düşündüklerimiz var... Evet, anan eğer tanrıça Atena’nın bağışladığı el işlerine, verdiği öğütlere güvenip bizi oyalamayı sürdürecekse, hepiniz iyi bilin. Anan da iyi bilsin, buradaki halk da: O zaman her şeyi yiyeceğiz. Sarayında neyin var neyin yoksa bitireceğiz. Halkın bize getirip vermek zorunda olduklarını da! Çünkü halklar, biz soylulara hizmet için yaratılmışlardır! Sarayda günümüzü gün edeceğiz. Ta ki anan bizden birine varıncaya kadar!”
Telemahos, bu damat adayının küstahça söylediklerine hemen karşılık verdi:
“Anam istemezse onu nasıl kovarım evden? Hem babam sağ mı, yoksa öldü mü? Daha tam kesin bir şey bilmiyoruz... Kısacası git diyemem ona. Ama azıcık adalet duygusu denen bir şeyiniz varsa, sizler çekip gitseniz ya evimden!... Gidin, başka yerlerde yapın şölenlerinizi! Birbirinize konuk olun; kendi mallarınızı yiyin için... Ama ille de başkasının malını yemek daha kolay diyorsanız, tamam... Sömürün bakalım sömürebildiğiniz kadar!... “
ZEUS’UN KARTALLARI MUŞTUYU VERDİ...
Telemahos tam bunları söylerken, Olimpos göklerinden iki kartal daha saldı Baştanrı Zeus... Ve bu iki kartal, ta mavi göklerin derinliklerinden süzüle süzüle alçalageldiler ve yaygın kanatlarıyla kalabalığın üstünde yan yana, savrula savrula, habire döndüler... Sonra da birbirlerinin yüzünü, boynunu pençeleriyle yırtmaya çalıştılar. Evlerin, kalelerin üstünde, sağa sola uçuştular çığlıklarla... Bu belirtileri gören kalabalık, tepeden tırnağa ürperip titredi...
“Egemenlerin bu haince ve yüzsüzce yaptığı sömürünün sonu hiç de iyi olmayacak!” diye düşünmeye başladı meydanı dolduran halk...Birden bir sevinç dalgası doldu hem Telemahos’un, hem halkın yüreğine...
Renkleri birden solan o soylu egemenler de, öylece bakakaldılar kartallara...
Evrensel'i Takip Et