01 Eylül 2013 17:47

Iraklı ve Afgan kadınlar: Amerika, sakın 'insanlık' deme!

Iraklı ve Afgan kadınlar: Amerika, sakın 'insanlık' deme!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Amerikan başkanı ve savunma bakanı afili pozlarla kameralar karşısına geçip tüm dünyayı ekranlara kilitlediğinde Iraklı ve Afgan kadınlar da söylenenleri dinliyor olabilirlerdi, eğer “insanlık ve özgürleştirme” harekâtının kurbanları olmasalardı.
Irak Kadın Özgürlüğü Örgütü başkanı Yanar Mohammed bu “tanıdık” açıklamaların Iraklı kadınlar için anlamını şöyle anlatıyor sitelerinde yaptığı açıklamada:
“Yaşayabileceğimiz en büyük felaketin kaynağı savaş, kitlesel katliamları doğuracak kimyasal silahların Irak’ta bulunduğu büyük yalanı ile başlamıştı.  Sonuç şu; Iraklı kadınların yüzde 10’u dul ve yetim kalarak hayatlarının savaşını tek başlarına vermek zorunda bırakıldı.  3 milyondan fazla kadın hiçbir geliri olmadan insan onurundan yoksun, muhtaç bir konuma sürüklendi, şimdi Irak’ın tüm zenginliğinin harcandığı yerlerde insanlıktan nasibini almamışların her türlü istismarına maruz kalıyorlar. Bir gelire sahip az sayıdaki şanslı kadının yararlanabildiği tek hak ise ikinci sınıf vatandaş olma hakkı. Bu hak, namus cinayetleri, alabildiğine şiddet, mirastan eşit faydalanamama, mahkemelerde erkeklerle asla eşit görülmeyen tanıklıkla ‘kullanılabiliyor’.  
10 yıllık işgal sonucunda, onlarca kanaldan yayılan fanatik kadın düşmanlığı toplumun en küçük hücresine sirayet etmiş durumda. Kadınlığın günah ve ahlaksızlığa eş tutulduğu, ev köleliğinden başka anlama gelmediği bu düşmanlık her yeri sardı. Iraklı kadınlar ise başkaldırı umudunu ve çabasını yitirmeden mücadele ediyor. Genç kadınlar zorla evliliklere hayır diyor, kadınlar kocalarına verilen ‘yasal dayak hakkı’nı reddediyor, kadın düşmanı Kadın Bakanlığı’nın her türlü yasaklayıcı uygulamasına karşı kendi yöntemlerini geliştiriyorlar.
Bunlar, aşiret ataerkilliğinin öne sürdüğü gibi ‘sapkın’ kadın arzularının bir dışavurumu değil. Tam tersine, yakın zamanda tüm Arap dünyasını ayaklandıran insan onuruna yarışır hayat talebinin ete kemiğe bürünmesi.”  

TEK İSTİKRAR: KADIN DÜŞMANLIĞI

Mart 2011’de Washington Post gazetesine konuşan Afganistan politikasından sorumlu “üst düzey bir Amerikalı yönetici” şöyle demişti: “Kadın sorunu diğer önceliklerimizin biraz gerisine düşmek zorunda. Her özel meseleyi takip edersek başarılı olamayız. Sırt çantamıza attığımız her taş bizi geriye çeker”. Amerikan askerlerinin tecavüzleri, sakatlamaları, köleleştirmeleri, savaş ağaları ve uyuşturucu kaçakçılarından oluşan Karzai hükümetinin reva gördüklerine karşı sessizlik ve hatta teşvik Obama başkanlığındaki Amerikan yönetimi tarafından “basit özel sorunlar” başlığı altına itildi.  “Başarı” kadınların hayatıyla ölçülemeyecek kadar değerli bir şeydi.  
Afgan Kadın Misyonu koordinatörü Sonali Kolhatkar aynı tarihte şöyle yazıyordu: “Amerika işgal boyunca Taliban’dan daha kadın düşmanı savaş ağalarını yarattı. Onları mahkemelere, parlamentoya, sokağa, hayatın tam ortasına yerleştirdi. Kadınlar için sağlanan iki ‘hak’tan biri kocalarına itaat, diğeri ibadet. Sıra Obama yönetimine geldiğinde kadınlar açısından yol kat ettiğimiz tek bir şey var: Afganistan artık anne olmak için dünyanın en kötü ülkesi! Her 8 kadından biri hamilelik sırasında ölüyor, kadınların yüzde 78’i güvenilir su kaynaklarından yoksun. Her 100 çocuktan 39’u yetersiz besleniyor.  BM 2010 raporu  ‘Afganistan’da 15-40 yaş arasındaki kadınlar ve kız çocukları şiddet nedeniyle giderek daha fazla oranda intihar girişiminde bulunuyor’ dedi. Bu raporun üzerinden 4 ay geçmeden Karzai, uluslar arası yardım fonlarıyla desteklenen kadın sığınmaevlerini kapattı, var olan 14 sığınmaeviyle ilgili yeni kurallar getirdi; başvuran kadınlar eğer aileleri onları geri almak isterse ailelerinin yanına dönmek zorunda”.    

YUSRA’NIN HİKÂYESİ

Her geçen yıl artan namus cinayetleri, zorla örtme, kadına yönelik şiddete sistematik destek, ikiyüzlü ahlak anlayışını ortaya koyan beden sömürüsü, yoksulluk… Bunlar, her yerin hala savaş hattı olduğu Irak’ta kadınların anlatılarının ortak yönleri Yifat Susskind’e göre.
Uluslar arası kadın hakları örgütü MADRE’nin koordinatörü Susskind, pek çok Amerikalı’nın bu sistematik düşmanlığın bizzat Amerikan güçleri eliyle yürütüldüğünü bildiği için bugün Suriye’ye müdahaleye soğuk baktığını ifade ediyor bir yazısında. “Amerika’nın Irak’ta sağladığı tek istikrar kadınlara karşı yürütülen sonsuz savaş. Ve bu savaş, Irak anayasasının güvencesi altında artık”. Bunun ne anlama geldiğini Yusra’nın hikayesi ile örneklendiriyor: “Babasının ve kocasının akıl almaz işkencelerinden geçen Yusra’nın aklına hakkını aramak için mahkemeye başvurmak hiç gelmedi. Çünkü o mahkeme kadınların tanıklığının erkeğin tanıklığına eşit olmadığı bir mahkemeydi, o mahkemede geçerli olan yasalar ise kocalara ve babalara kadınları ‘disipline etmek için’ her türlü hakkı tanıdığı yasalardı. Yusra bir tek yere başvurdu, bize, az sayıdaki kadının birbirini sarıp sarmalayarak güçlendikleri ve örgütlendikleri bu sığınağa… Yusra ve arkadaşları 2 yıldır her Cuma günü Bağdat’ın göbeğindeki meydanda seslerini yükseltiyor. İşgalin getirdiği tek özgürlüğün köle olma özgürlüğü olduğunu bilerek”.

DÜNYA İÇİN EN HAYIRLISI…

Karzai’nin ve savaş lordlarının yaptıklarını açığa çıkardığı için tecavüzle ve ölümle tehdit edilen ve şimdi çalışmalarını yeraltında sürdürmek zorunda kalan seçilmiş vekil Malalai Joya şöyle diyor yaptığımız röportajda: “Afganistan’da üç temel düşmanımız var; Taliban, köktendinci savaş ağaları, işgalciler. İçlerinden biri bile kaybettiğinde Afgan halkı diğer ikisiyle baş etmeyi bilecektir. Bu, adları değişse de tüm diğer işgal tehdidi altındaki ülke için de böyle. Amerika’nın elini coğrafyamızdan çekmesi için zorlanması ve kendi kaderimizi yaratmamız için halkların birbirini desteklemesi tüm dünya için en hayırlısı olacaktır”. 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...