22 Haziran 2013 07:45

Çapulcu şarkılar

Çapulcu şarkılar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

ÇOĞUL KİMLİK

Eski kuşaklar tekil kimliklere olan övgüden geliyorlar. Tüm davranışlarıyla İslamcı, sağcı, solcu, sosyalist, liberal, arabeskçi, metalci, punk olan gençler hayatlarının her aşamasına sızan bu tekil kimlikleri kuvvetli bir biçimde hissederdi. Özgürlük arayışı, içinden gelinen aileden ve onun değerlerinden yola çıkan bir sorgulama ve hatta kopuşla başlardı. Arkasından tekil kimliğe karşı çok kimliklilik-çok kültürlülük konuşulmaya başlandı. 90’lardan ve 2000’lerden itibaren bir bireyin bedeninde, yaşayışında gözlemlenebilen bir çok kimlik üst üste binmeye başladı. Ancak bu tekil kimlikler hâlâ katmanlı ve bir biçimde ilgi ilişkisi içindeydiler. Kitsch olmamak hâlâ çok önemliydi. 2010’lardaki direniş gençliği bize kimliklerin, olduğu gibi alınıp katmanlaştırılan tekillikler olmadığını, tüm o kimliklere dağılmış çeşitli özelliklerin yüzeyden taranıp istifade edilebilecek öğeler olarak kullanıldığı ve içinde çelişkiyi bile barındırabilecek bir biçimde tasarlanabileceğini gösterdi. İçinde bir çok tekilliği barındıran katmanlı çok kimlikliliğin-çok kültürlülüğün aksine çoğul kimlik, tüm tekil kimlikleri yüzeyden tarayabilen ve onları istediği gibi eğip bükebilen hatta içindeki çelişkileri rahatlıkla bir arada barındırabilen bir yeni insan kimliği ortaya çıkardı.

PUNK, HALK MÜZİĞİ, ROCK: HEPSİ GEZİ DİRENİŞİ İÇİN

İnsanlar Gezi direnişini bedenleriyle, sözleriyle, yapılarıyla, attıklar tweet’leriyle ve şarkılarıyla destek verdiler. Otoriterleşme eğilimi gösteren ve iktidarın olduğundan daha da merkezileşmesine tepki duyan yüz binler, milyonlar direniş sırasında kendi şarkılarını da üretti. Eski eserlere ve türkülere direnişle ilgili yeni sözler yazmak tüm dünyada sosyal olaylar sırasında başvurulan bir yöntem olagelmiştir. Çünkü o sırada müziğin sosyal işlevi bekleyemez durumdadır. Hatta bir çok ünlü mücadele marşı bu biçimde üretilmiştir. Boğaziçi caz korosunun durumu resmetmeye, betimlemeye dönük çabası ve yeni düzenlemeleri bu anlamda oldukça işe yarar bir eylemdi. Direnişin külliyatına eklemlendi ve sosyal anlamda da her şeyden önce direnişin kendisine destek oldu. Çeşitli sanatçıların türküleri değiştirip söylemesiyle insanların üzerinde yürüyebileceği sanatsal bir hat açılmış oldu. Çok geçmeden buna gençlerin kendi evinden kaydedip net ortamında yaydıkları John Lennon’ın “imagine”ı gibi başyapıtlar da dahil oldu. Duman’ın kitle kültürü içinde elde ettiği şöhret özellikle önemliydi. Genç kuşağı iyi yakalayabilen Duman belki de direnişe ilk destek veren grup oldu ve “biberine gazına eyvallah” dedi. Örgütlü bir geçmişi olmayan genç kuşaktan bireylerin içinde direnmek için acı da çekilebileceği, vazgeçilmemesi gerektiği düşüncesinin hali hazırda var olduğunu, umudun bitmediğini, gençliğe veda etmiş bir çok insan bu rock parçasının kitleyi betimleyen bu sözleriyle anladı. Cemiyette Pişiyorum’un “Buldozer” isimli parçası “polisi kovalıyor buldozer” derken adeta mücadele içinde özgüveni tamir ediyor, direnişin içinden yükselen bir zafer şarkısı söylüyordu. Kardeş Türküler yüz binlerin “tepkisini tencere tava hep aynı hava” diyerek aşağılamaya çalışan idarecilere belki de en güzel tepkiyi vererek “tencere tava havası”nı direnişin enstrümanları olan çelik tencere ve tavalarla seslendirdi. “Duran adam” da gerçekte bir performansın sanatı örneğiydi ve bu kez bir direniş biçimi olarak performe edildi.

Nete yüklenen direniş parçaları yüz binler tarafından otoriterliğe olan öfke, alaya alma, özlem ve mücadele duygularıyla dinlendi. Amatörü, profesyoneli müzik piyasasının her türlü müdahalesi dışında göz kamaştırıcı bir biçimde birbirine karıştı. Kolektif bir bilinci yansıttılar. Herkesin direnme sebebi ayrıydı elbet. Kim bilir belki başka bir faşizmin yerleşmesi için direnenler bile vardı. Ama direnişin ruhunu onlar değil hiç bir şartta ve biçimde otoriterliği kabul etmeyen, kendi yaşamları hakkında söz söyleyebilmek hakkını kendinde gören insanların sivil direnişi belirledi. Her büyük direniş gibi Türkiye’de de otoriterliğe, faşizme karşı gerçekleştirilen Gezi Parkı protestoları kendi şarkılarını kendi yarattı. Hayatını kaybedenleri saygıyla bir kez daha anıyorum. Davalarının takipçisi olmak onlara borcumuzdur diye düşünüyorum. Gözünü kaybeden, şiddet ve taciz gören tüm kardeşlere, arkadaşlara geçmiş olsun diyorum. Kazandılar. Balon gibi şişmiş bir diktatörlük özlemini yerle bir ettiler. Daha da önemlisi tüm dünyaya başka bir hayatın mümkün olabileceğini gösterdiler.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa