15 Haziran 2013 05:47

Kıtlığı gösteren bolluk

Kıtlığı gösteren bolluk

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Rudolf’un kafası durmuş vaziyette. Ruhsal çöküntü içinde. Bütün protestoları, Protestan sanıyor ve  “Protestanlara” saldırmaları için “Katolik” zannettiği insanları kışkırtmaya çabalıyor.
“Meydanlara toplanan Çapulculara karşı, benim de evde bekleyen milyonlarca taraftarım var” diye tepinip duruyor.
Birileri ona: “Bu toplananlar Protestanlar değil” diyor; “Meydanlara çıkanlar, senin yaşam tarzına dur durak bilmeden müdahale etmeye çalıştığın genç kentliler. Bu gençler senin Polis Devleti’nin can yakıcılığından bıkmış durumdalar. Bunu anla.”
Nasıl anlasın?
Testiyi kırarcasına bağırıyor:
“Ne yapacağımızı birkaç Çapulcuya mı soracağız?”
İnsanlar diyor ki:
“İşte meselenin künhü burada. Bunlar, senin üslubundan, terimlerinden, agresifliğinden, yırtıcılığından, bir türlü incelmeyi beceremeyen, hatta incelik bilen kasabalıları bile utandıran kabadayı naralarından bıkmış usanmış olan kentli genç insanlar.”
***
Size Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu’ndan yazıyorum. 1600’lü yılların en dehşetli sahneleri kışkırtılıyor… Otuz Yıl Savaşları başlasın istiyor II. Rudolf. Kendinden olmayan herkesi düşman görme hastalığına yakalandı. Zarafetin zerresi yoktu zaten, şimdi iyice leylek kuşa döndü. Bütün dünyaya sövüyor.
“Tencere tava hep aynı hava” diye gürleyen düklerden, prenslerden başkasını sevmiyor. “Herkes bana düşman” diyerek yeri göğü birbirine katıyor.
“Hayır” diyor insanlar; “Sen tepeden tırnağa kibir olduğun için oluyor bunlar. Devlet nobran ve katil olduğu için…”
Anlayamıyor. Aslında haksız da sayılmaz; B2 ile ormanları peşkeş çekilen; yasalar çıkarılıp kıyıları, akarsuları satılan bir ülkede, insanların ‘Bazı’ ağaçlar için sokaklara dökülmesi onun kafasında yeterli bir etki yaratmıyor.
“Birkaç ağaç” deyip duruyor.
“Zaten yıllardır satılıyor” diye düşünüyor; “Zaten yıllardır yakılıyor, kesiliyor ormanlar;” diye kuruyor aklında “Yıllardır tarihsel dokuya ‘Ananı da al git!’ Bize ne Paganın, Hıristiyan’ın tarihinden dendiğini” bildiği, yaptığı için, Park’ta, onun kışlasına park etme izni vermeyen insanlara aklı ermiyor.
“Okyanusu taşıran damlayı” Arabi’den gelerek söyleyenler elbet oluyor. Ama adam asıl bu damlanın deniz olabileceğinden korktuğu için zıvanadan çıkıyor.
***
Sıkıntılı zamanlar, Rudolf II’nin durumu vahim. Her fırsatta ya inzivaya çekilmek istiyor ya da kendini halkın önüne atıyor. Acınası bir halde. Benden daha haklı, benden daha büyük, benden ötesi var mı diye bağırıyor.
“Herkes benim” diyor da başka söz demiyor; “Benim bakanım, benim valim, benim polisim, benim ağacım, benim misketlerim, benim biber gazım, benim portakal gazım… Benim Topçu Kışlam. Benden âlâsı var mı?”
Bu insanlar da doğrusu çekilir gibi değiller. Rudolf II’nin gözüne baka baka:
“Var” diyorlar.
“İnsanın hakları var. Ülkenin hakları…”
“Halkların anadili var. Dillerin hakkı, halkı…”
“Doğanın, kentlerin, taşların canı var. Canların doğası, sesi, edası, duası, düşüncesi…”
“İnsanca yaşam hakkı var. İnsanın hayvanlaştırıldığı bir dünyada, yaşamın insanlaştırılması var”
Var oğlu var… Üstelik bu kez bir de fena halde mizah var…
Kuduruyor.
“Benim de polisim var. Ona cop ve gaz veriyorum.”
Helikopterlerine emirler yağdırıyor. Bir kentin, bir semtine ayrım gözetmeksizin havadan gaz bombası attırıyor.
İnsanlar ona:
“Deli mi ne?” diyor.
   ***
Baktı polis, bomba, cop yetmiyor. Durduramıyor. Sarayından emir verdi Rudolf II:
“Beni sevenler, bana muhtaç olanlar sokağa dökülsün!.. Bakalım kimin kitlesi daha büyük!”
“Benim” dediği insanlara din savaşı için meydana sürüklenen Katoliklere reva görüleni yineliyor. Benim seçmenim yerinde duramaz!
Mitingler yapacak. Bağırıp çağıracak. Hükümet ettiği ülkenin halkının bir bölümüne hakaret edecek yeniden. O meydanlara toplananlara öfke aşılayacak.
Dedim ya, gaddarlık ve kibir tüm sinirlerini yedi bitirdi.
***
Şu insan hayali de bazen insafsız oluyor. Oysa ki ben sadece, Arcimboldo’nun II. Rudolf tablosuna bakıyordum. Avrupa’yı,  yani milyonlarca insanı ölüme, kıtlığa, vebaya mahkum eden Kaiser’in bolluk, bereket yüklü yüzüne bakıyordum.
Halkına yangın ikram ederek, bolluk içinde yaşayan bir kralın yüzü ne tuhaf!..
Dalıp gitmişim öylece.
Bereket dedim, bizdekinde Rudolf’un kalibresi yok. Maazallah! O bütün Avrupa’yı birbirine düşürmüştü. Bizdeki, bu ülkedeki halklarının basiretini bilmediği için, fenalık girdabında dönenip duruyor.
Bu Arcimboldo da az değil hani, bir manav bolluğuyla, halkın çektiği eziyetin, hangi insaf ve zekâ kıtlığından geldiğin insan böyle mi güzel gösterir!..

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...