Başına gelecekleri anlamıştı
Gerçekten de Yunanlı yarıtanrı Ahilleus;Troyalı Hektor’un can dostu Patroklos’u öldürmesine çok öfkelendi; artık önüne gelen Troyalıyı kırıp geçirmeye başladı. Troyalı askerlerin bir kısmı, belki canımızı kurtarırız umuduyla kendilerini Ksantos Irmağı’na attılar. Ahilleus da onların ardı sıra atladı ırmağa! Önüne gelene saplıyordu kılıcını!.. Bir tanrı olan Ksantos Irmağı, birsüre sonra cesetlerle dolup tıkandı. Onca masum askerlerin kırılıp kırılıp gitmelerine isyan kesilen Ksantos, tümden kızıla kesilmiş öfkeli dalgalarıyla hemen boğmak istedi Ahilleus’u!
KSANTOS IRMAĞI AHİLLEUS’U YAKALADI
Durumu sezinleyen Ahilleus, Zeus’un kartalı gibi uçarcasına koşsa da çok geçmeden ırmak, kıpkızıl dalgalarıyla onu yakaladı. Artık tanrı Ksantos’un sularında can vereceğini iyice anlayan Ahilleus, kendine dost bildiği Olimposlu tanrılara yalvar yakar oldu... Hemen denizler tanrısı Poseydon’la tanrıça Atena yetişti yardımına. Bu iki tanrı, onu güzel sözlerle yüreklendirmeye çalıştılar:
“Buncasına ürküp titreme, Ahilleus!” diye söze başladı denizler tanrısı Poseydon. “Bak en büyük tanrılar olarak yardımına geldik. Senin yazgın bir ırmağın içinde boğulup ölmek değil! Göreceksin, birazdan öfkeli dalgalarını geri çekecek Ksantos Irmağı. Sen Troya surlarına doğru kovala askerleri. Orada da Hektor’u bulup öldüreceksin!”
IRMAK MASUM CANLARIN KANIYLA KIPKIZIL OLDU
Bu sözlerden sonra her iki tanrı hemen havalanıp Olimpos’a doğru süzülüp gittiler. Tekmil Troya ovası,şarap kırmızısına kesilmiş sular altındaydı... Sürüyle ceset yüzüyordu suların üstünde... Işıldayan silahlar yüzüyordu... Ve Ahilleus da cesetlerin üstünden sıçraya sıçraya yol alıyordu. Azgın suları şahlandıkça şahlanan Ksantos Irmağı, Dümrek Çayı’nı yardımına çağırdı gürleye gürleye: “Gel kardeşim,gel!”dedi ona. “Bu adam yok edecek Priyamos’un bu güzel Troya’sını!. Sen de kabar, coş, büyük bir kasırga kopar!Kazdağları gürlesin. Bu adamı ikimiz alt edelim! Yatağımda çamurlara gömeceğim onu!. Üstünü çakıllarımla örteceğim. Bu lânet savaş bitsin! Hep Olimposlu tanrıların ve onların buradaki temsilcileri krallar yüzünden bütün bu soygun, bu kırım! Baksana, cesetlerle dolup tıkandım nerdeyse!..”
İki nehir tanrısı ayrı ayrı kollardan kıpkızıl dalgalarıyla yeniden ardına düştüler Ahilleus’un. Dalgalar üstüne saldırdıkça, Ahilleus yerlere yıkılıyor; yeniden ayağa kalkıp yürümeye çalışıyordu... O anda tanrıça Hera; Ahilleus’u Olimpos’taki sarayının penceresinden görünce; “Kalk topal oğlum benim, kalk!Bak Ahilleus çok zor durumda!“diye seslendi demirci tanrı Hefaystos’a.“Git bir yangın çıkar ovada. Ben de deniz kıyısına gidip kasırgaları uyandırayım. Ova tutuşsun; yansın!..”
Ateşin tanrısı Hefaystos; Troya’ya iner inmez büyük bir ateş parlattı ovada... Bu ateşin alevleri, Ahilleus’un doğradığı bedenleri yaktı. Irmağın kıyılarındaki nilüferler, kamışlar, mazılar tutuştu. Irmak tanrıları Ksantos’la Dümrek Çayı, tümden buharlaşmamak için, yataklarına çekilip büzüldüler...
DÜNYADAKİ SAVAŞLAR BENDEN SORULUR
Aynı anda da Troya ovasında konuşlanan Olimposlu tanrılar arasındada bir vuruşma, bir hengâmedir patladı... Savaş tanrısı iğrenç Ares, tanrıça Atena’nın üstüne yürüdü. “Ne diye tanrıları birbirine katıyorsunuz gene analı kızlı?”diye çıkıştı.“Dünyadaki savaşlar benden sorulur! Ancak ben kışkırtırım insanları savaşa... Hani birgün benim üstüme Diyomedes’i salmıştın. O da beni yaralamıştı... Şimdi onun öcünü alacağım senden!”
Böyle dedi savaş tanrısı sevimsiz Ares ve kılıcıyla üstüne çullandı Atena’nın. Atena da; kocaman bir kaya parçasını avuçlayıp savurdu azgın Ares’in üstüne. Kaya parçası boynundan vurdu Ares’ive bir anda eli ayağı çözüldü tanrının. Toz toprak içine yığılıverdi! Çın çın çınladı silahları. Ve tanrıça Atena da, o ünlü kahkahasını koyuverdi... Bu kahkaha, hem Olimpos’ta, hem Kazdağları’nda uzun uzun yankılandı.
Aynı anda tanrıça Afrodit geldi Ares’in yardımına. Ve Atena onu görünce;“Ne diye yardım edersin bu baş belası Ares’e?” diye gürledi. “ O Troyalıları desteklemeseydi biz çoktan savaşı bitirecektik! Çoktan yanıp kül olacaktı Troya!.. Şu çirkinliğine bakmazsın da önüne gelen kim olursa cilveler yaparsın!”
Tanrıça Atena, sözünü bitirince Afrodit’in göğsüne bir yumruk indirdi!.. Afrodit yere yuvarlandı veAres’in yanına, öylece uzanıverdi!
KAZDAĞLARI DA KORKTU, BÜZÜLDÜ...
Olimpos’tan Troya ovasını gözetleyen Baştanrı Zeus da, gerek insanlarla insanlar, gerekse tanrılarla tanrılar arasındaki bu hengâmeyi gördükçe, yüreği sevinçle doluyor; o da uzun uzun kahkahalar atıyordu...
Ne var ki ovada kopan bu yangın ve kasırgadan, binbir pınarlı Kazdağları ürktü en çok. Üstündeki ormanlar titredi. Geyikler, kuzular, aslanlar ve koynunda uyuklayan sular, bağrında sakladığı madenler büzüldü korkularından. Ağaçların bedenlerinde yaşayan o güzel Driyadlar çığlıklar attı.
İnsanların Olimpos’u olan Kazdağları; kişisel çıkarları için insanları birbirleriyle vuruşturan egemenlerin ve onlarla el ele olmuş tanrıların, gün gelip kendisine de saldıracaklarını; ağaçlarını, bağrında insanlar için sakladığı zenginlikleriniyakıp yıkacaklarını o gün anladı.
Hem de bütün dehşetiyle...
Evrensel'i Takip Et