Ayhan Çarkın’ın itirafları
12 Eylül referandumu ile vesayetten kurtulacağı iddia edilen yargının durumu ilginç. Bazı davalarda, mitingde çekilen fotoğrafta ağzı açık diye sanıklara ceza veriliyor, bazı davalarda ise itiraflar ve klasör klasör dosyalar ceza vermeye ya da kovuşturmayı derinleştirmeye yetmiyor.
Deniz Feneri ve Faili Meçhul Cinayetlerle ilgili kovuşturmalar da daha nasıl deliller gerekli anlamak zor.
Ayhan Çarkın itiraflarına devam ediyor. ‘Cesetleri gömülü oldukları yerlerden çıkarabilirim’ diyor ama soruşturma nedeni ile tutuklu sanıklar tahliye ediliyor.
AKP Hükümeti ve Başbakan Erdoğan yargının bu tutumunun baş sorumlusudur. ‘Yargı bağımsız, biz karışamayız’ diyemez. Der, ama buna kimseyi inandıramaz.
Ayhan Çarkın’ ın itirafları ile ortaya çıkan durum konusunda konuyu takip eden herkes neler olup bitmiş farkında. Hatta, senaristler konu ile ilgili birer iddianame gibi senaryolar dahi yazdı.
Ortaya çıkan delillere göre, olaylar şöyle gelişti: O günlerde devletin en üst karar organı durumundaki MGK’ da Kürt hareketini bitirmek için şöyle bir karar alındı. Kürt gerillalar ve siyasetçiler zaten serbestçe kaçırılıp öldürülüyor, işkence ediliyor, çatışmalarda sağ yakalama yerine öldürme (etkisiz hale getirme) uygulaması yasalara rağmen gerçekleştiriliyor idi. Bu yöntemler işe yaramadığından belirlenmiş kişiler planlı olarak öldürülecekti ve bu işi yapmak için özel birlikler oluşturulacaktı. Bu birliklerin finansmanı için uyuşturucu kaçakçılığı, haraç alma ve şantaj gibi yöntemler kullanılacaktı. Bu karara ve kararın uygulamasına devletin bütün güvenlik birimlerini dahil ettiler. Ettiler ki, daha sonra biri diğerlerinin pisliklerini ortaya çıkarmasın. Bütün kararlara ortak imza attılar. İşin içinde olan hiç biri , ‘diğerleri yaptı’ ve ‘karışmadık’ diyemeyecekti. Mehmet Ağar’ın Uğur Mumcu’nun eşine “Duvardan bir tuğla çekince bütün duvar yıkılır” dediği buydu. Bu plan ve kararlara sosyal demokrat muhalefet ya da iktidar ortağı sosyal demokratlar da (bildiklerini görmezden gelmek ve bu konuda muhalefet yapmamak olarak) katıldı. Çok sayıda Kürt işadamı, aydını, politikacısı öldürüldü. Böylece toplumsal muhalefeti korkutmak, terörize etmek, aydınları susturmak, Kürt hareketine sempatiyi sonlandırmak istiyorlardı. Gafları ile ünlü Çiller, elinde öldürüleceklerin listesi olduğunu ağzından kaçırdı. Bir süre sonra tetikçilerin bir kademe üstlerindekiler birbirine düştü. Bazıları uyuşturucu ve haraç paralarından daha çok pay alıyor, bazıları ise daha çok risk üstlenmesine rağmen diğerlerinden daha az pay alıyordu. Tetikçiler ve onların en alt düzeydeki yöneticileri deşifre olmaya başlayınca, daha üsttekiler kendilerinin de deşifre olacağından korkmaya başladılar. Susurluk Kazası sonrası cinayet, gasp ve haraç çetelerinin faaliyetini durdurdular. Beş altı tetikçinin yargılanması ve bir iki sene yatması ile konuyu kapatmaya çalıştılar. Deşifre olup yargılananları çeşitli vaat ve tehditlerle konuşmamaya ikna ettiler. Fakat, tetikçilerin birkaç tanesinin komik cezalarla cezalandırılıp serbest kalması ile yargı tarafından olay kapatılmış gibi görünse de, cinayetlerin daha üst düzeydeki sorumluların korkuları son bulmadı. Konuşabilecek, çözülebilecek tetikçileri ve alt düzey yöneticileri birer birer öldürerek etkisiz hale getirmeye çalıştılar. Ayhan Çarkın öldürülerek susturulmak istenen tetikçilerden biri idi. Kendini öldürülmekten korumanın tek yolunun açığa çıkmak ve kamuoyunun güvencesine sığınmak olduğunu düşündü. Ayhan çarkın devlete de, yargıya da güvenmiyor. Bildikleri için öldürüleceği konusunda kamuoyunu ikna etmeye çalışıyor. Yargıyı ve devleti ikna etmenin mümkün olmadığını biliyor. Ayhan Çarkın, gidip Ayhan Efeoğlu ve Tarık Ümit’ in cesetlerini gömüldükleri yerden çıkarsa da, yargı ve devletin ilgili organları “cesetler de bulundu ama bakalım söylenenler doğru mu ?” diyecektir. Çünkü, konuyu takip eden herkes biliyor ki, sorumluluk MGK’ya kadar gidiyor. Eğer sorumluları yargılayacağım diyeceksen MGK üyelerini, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay başkanı ve diğerlerini de yargılayacaksın. Bunları yargılayamazsan, Mehmet Ağar’ı da yargılayamazsın. O zaman, üç gün önce tutukladığın tetikçileri bırakmak zorunda kalırsın.
Evet, bu durumdan AKP Hükümeti ve Başbakan Erdoğan da sorumludur. Topu yargıya, birkaç hakim ve savcıya atamazlar. Bunca cinayetin, yasadışı işin faillerini yargılayamazsan, yarın sen de yargılanırsın. Onları yargılayacak ve mahkum edecek olanların, seni de yargılar. Ayhan Çarkın’ın ifadeleri ve gösterdiği deliller, MGK’ya kadar kadar sorumluların yargılanması için yeterli delillerdir. AKP döneminde Özel Yetkili mahkemelerde açılan davaların tümündeki delillerden daha kuvvetli, daha sahici, daha ikna edici delillerdir.
Top AKP ve Başbakan’da.
Evrensel'i Takip Et