14 Aralık 2014 04:21

İnsan türü yaprakları süpürerek yok olacak

Komşumun kendisine yeni bir uğraş bulması umuduyla uyandığım her yeni gün motor gürültüsüyle başlar bizim sokakta. Gürültünün kaynağı, benzin yakan, dumanıyla havayı kirleten, ormanın sessizliğini bozan ve önüne kattığı yaprakları topraktan söküp koparan yaprak üfleme makinasıdır.

Paylaş

Ayşe TAŞKIRAN

Komşumun kendisine yeni bir uğraş bulması umuduyla uyandığım her yeni gün motor gürültüsüyle başlar bizim sokakta. Gürültünün kaynağı, benzin yakan, dumanıyla havayı kirleten, ormanın sessizliğini bozan ve önüne kattığı yaprakları topraktan söküp koparan yaprak üfleme makinasıdır. Ektikleri çimleri yapraklardan temizleyip sonra üzerlerine kimyasal gübre koyan bu acınacak akıllar, bu doğa düşmanı düzenin en sadık koruyucuları olduklarının farkında bile değillerdir.  
ABD’de, yaprakların hem toprağı hem de canlı renkleriyle ruhumu besledikleri büyük bir çam ve meşe ormanında yaşadığımı söylemeliyim bu arada. Bütün yıl toprağa kavuşacağı günü bekleyen, her hafif rüzgarla salınarak yeryüzüne yağan, sarıya kırmızıya dönüşen renklerini gururla sergileyen güzelim yapraklar... Kimi betona düşer ve hafif bir rüzgarla savrulup toprağa kavuşmayı bekler. Şanslı olanlar, insanların doğada yaşamak için gelip şehire benzettikleri bu ormanda ya binalarla yaralanmamış bölgelere düşer, ya da bizim bahçeye. Onlardır yalnızca doğal dönüşümlerini tamamlayıp ormana can katabilenler. Diğerleri öbek öbek yakılır, duman olup havaya katılır.

YAPRAK ÜFLEMEKLE İKLİM DEĞİŞİR Mİ?

Dr. Guy McPherson’un iklim değişikliği ile ilgili söyleşisinden sonra yaprak üfleme makinasının sesi kulaklarımı daha çok tırmalıyor. Konu yıllardır uzmanların dilinde ama kulaklar sağır ve umursamaz. Artık “iklim değişikliği doğal, eskiden de olmuştu” tartışması değil gündemde olan.
Hala böyle düşünenler var tabi, onlara tavsiyem... hayır, yok bir tavsiyem onlara. Tekrar konumuza dönelim.  
“Artık deniz seviyesinin yükselmesinden daha büyük sorunlarımız var” diye başlıyor söze Dr. McPherson.* Dünya sıcaklık rekorunu, deniz ısısının ve seviyesinin yükselişini, atmosferdeki sera gazlarının artışını ve okyanuslardaki asit seviyelerini anlatıyor. “Dünyanın insanların neden olduğu bir ısınma sürecine girdiği bir gerçek ama “asıl sorun dönüşü olmayan döngüler,” diyor
Dr. McPherson ve bunu uçurumdan yuvarlanan bir taşa benzetiyor. Düştükçe hızlanıyor ve kendi hızından güç aldığından artık durması imkansızlaşıyor. İklim değiştikçe atmosferdeki sera gazlarının artışı da hızlanıyor ve bu kendini besleyen ve dönüşü olmayan bir döngü haline geliyor.
Eriyen buzullar okyanus ısısını arttırıp daha da çok buzul erimesine yol açıyor. Donmuş toprakların çözülmesiyle atmosfere salınan karbon daha da hızla artıyor. Buna benzer döngülerin her an büyük ve ani bir iklim değişikliğine neden olabileceğini belirtiyor Dr. McPherson. Ayrıca, bugünkü iklim değişimine atmosfere 40 yıl önce saldığımız sera gazlarının neden olduğunu sözlerine ekliyor. Bu gazların günümüzdeki artış oranına bakarsak, iklimin giderek daha da hızlı değişeceğini tahmin etmek uzmanlık gerektirmiyor. “Asıl sorun sıcaklığın hayvan ve bitkileri öldürecek olması. Yaşamımız onlara bağlı olduğundan ölümümüz açlık ve susuzluktan olacak. Bu Afrika’nın bazı bölgelerinde yaşanıyor bugün. Artık gelecekten değil bugünden bahsediyoruz” diyerek bu sorunun torunlarımızın değil bizim yaşam sürecimizde düğümleneceğini belirtiyor.   

SON SU DAMLASINI KİM İÇECEK?

Doğa’ya “kaynak” gözüyle bakan, maddi kazançtan başka bir amacı olmayan ve canlıların değerini insanlığa hizmetleri ile ölçen kapitalist düzen bu bilgiyi saklamak zorunda. İnsanları alışveriş yapmaktan vazgeçirecek bir haber kendi içine çökmeye mahkum olan ve gözü doymayan “uygarlığı” tehdit eder. Esiri olduğumuz cep telefonlarımızı, ABD’de her bahçede yaprak üfleyen makinaları, atmosfere karbondioksit salan arabalarımızı, tankerlerimizi ve savaş uçaklarımızı tehdit eder. İklim krizinden ve yaratacağı enerji ve ekonomik krizlerden haberdar olan kitleler iktidarlara karşı ayaklanabilirler. ABD’nin son yıllarda askeri gücünü arttırması bu korkudan mı acaba? Monsento’nun dünya yiyeceğini kontrol etme çabalarının nedeni yakında çıkacak su ve yiyecek savaşı mı? Kim karar verecek son su damlasını kimin içeceğine, son buğday tanesini kimin yiyeceğine? Yoksa bu yüzden mi NASA’nın Mars’a gitme merakı?  

UYGARLIK BİZİ ÖLDÜRÜYOR

Artık plastik geri dönüşümünün okyanusların fokurdamasını önleyemeyeceği belli. Bu sorunu yaratan teknoloji de çözüm getirmekten uzak. Tek çözüm dünya ekonomisinin çökmesi ve sonuç olarak sera gazlarının artışının durması (Tim Garrett, The University of Utah News Center, Nov. 22, 2009).  Bu fikir ABD’de herkesin Noel bayramı havasına girdiği bu günlerde pek rağbet görmeyebilir, çünkü gündemde olan sorunlar kime ne hediye alınacağı ve hangi renk kağıda sarılacağı.  Bu da daha çok tüketmek, havayı, suyu ve denizi daha çok kirletmek anlamına geliyor. Dünyanın ateşi yüksek bir hasta gibi halsiz ve ölüm döşeğinde olması kimsenin umurunda değil. McPherson’ın çözümü ise birbirimize, dünyaya ve tüm canlılara sevgi ve saygı göstererek yaşamak, ama hiç bir şey beklemeden.  
Neden var olmaya çabalıyoruz ki zaten diye düşünüyorum. Dört milyar yıllık dünyayı 250 yılda bu hale getiren insan türü yok olursa, belki dünyanın ve diğer canlıların yaşama şansı artar.
Tekrar yıldız tozu olana kadar tabii...
Ah bunları komşuma bir anlatabilsem; elindeki yaprak üfleme makinasının enerjiye doymayan bu tüketici sistemin bir simgesi olduğunu bir bilse. Yaprakların sonunu getirirken kendi türünün de sonunu getirdiğini bir anlayabilse… O zaman belki vazgeçer ortalığı tozu dumana katmaktan…  

* Guy McPherson, Climate-change summary and update, Nature Bats Last web site.

ÖNCEKİ HABER

Delilikten değil zalimlikten korkanlara: ‘Hunim Başımda’

SONRAKİ HABER

‘He’nin iki gözü iki çeşme’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...