14 Aralık 2014 03:01

Gülümsüyor Erdal!

Velhasıl, çocuk! Çocuksun ve işte tüm çocukluğunla direniyorsun! Hâlâ! Başka bedenlerde, başka topraklarda! Ve bu direniş sürdükçe çocuk kalacak, bu direniş zaferlenince yüzümüz olacaksınız!

Paylaş

Müge TUZCUOĞLU

Çocukların idam sehpasına gidebilecek kadar büyüdüklerini kanıtlayan çocuk!
Bir kez daha geldi çattı senin günün! Her defasında içimizin burkularak hatırlamasıyla haksızlık ettik sana. Ama mücadelenin en ateşli yerine de koyduk seni. Yitirdiğimiz bir çocuğumuz olarak, “çocuk muamelesi” yaptık sana; ama inan en derinlerimizde, en kuytu köşemizde sakladık seni.
Adın anıldığında gözümüzün dolmasına, içimizin burkulmasına içerleyebileceğini artık çocuk değilken anlıyorum. Sen artık çocuk musun; bunu bilemeden... Şimdi tam da çocukluktan bakıyorum sana; en sevdiği oyuncağı kırılmışken iki gözyaşı sonrasının yeni bir oyuncak için emekleyen bir bebek gibi. Yani karnı çok ama çok açken saatlerce koşturabilen bir çocuk gibi. Yani farkında bile olamayacak kadar küçükken boyu, hayatın karşısında, en güzel gülümseyişlerini atan tüm çocuklar gibi.

BAĞLAR’DA, FİSKAYA’DA, CİZRE’DE

Ve biraz daha büyümüşken, Bağlar’da, Fiskaya’da, Cizre’de, Yüksekova’da, Şengal’de, Kobanê’de ancak elleri ayakları yüzlerinin kirletilebileceği ama yürekleri ve beyinlerinin asla kirletilemeyeceği çocuklar gibi de! Sonra Antakya’nın bir sokağında, daha çocukken top peşinde koşturduğu, biraz çocukken okuldan kaçıp gezip tozduğu, damdan düşer gibi bir kıza sevdalanacak kadar çocukken damdan düşüp canından olan o çocuk gibi! Sonraaaaa! Sonra da Fiskaya’da en yoksulluğa göçertilmiş bir gecekondudan, keşke sadece kıydığı sabah uykusu olacak olan, bedenini tüm karanlığa inat aydınlatan bir çocuk...
Bitmedi daha Erdal! Sana benzeyen çocuklar bitmedi daha!
Kendisinden küçük altı kardeşine, yatalak babasına ve bütün bunlardan omuzları çökmüş annesine, tüm köy yakmalarına inat direnerek yeşeren otları toplayıp derleyip pazara götürüp satarak bakan ve otların ve yüreğinin direnmesiyle üniversiteye giden o çocuk gibi! Sonra amcasının öldürülmesi yetmemişken, evin yeni direği olan babası da öldürülen ve tüm bu ölümlerin ölüm değil de öldürülme olduğunu öğrenince gözlerinde ateşler parlayan ve bu öfkeyle soluğu hukuk fakültesinde alan çocuk gibi! Üniversiteler kurulacak güzel yaşamın kapısıyken, ve o kapıyı açmışken, bir anasını evinde mağrur, bir anasını hapiste mahkum, tüm kardeşlerini bırakarak, hapishanelerin, evlerin kapısı özgürlüğe açılsın diye giden o çocuk gibisin!

ÇOOOOK UZAKLARA SÜRÜLEN BİR MÜLTECİ

Sonra Ortadoğu’dan çooook uzaklara sürülen bir mültecinin, mülteci gibi öteki yaşaması beklenirken, bir piyano dehası çıkması gibisin! Üniversiteyi “adam” gibi bitirip, “adam” gibi bir iş bulup, “adam” gibi evlilikler yapması beklenirken, ters köşe yapıp hayatın tüm planlarına, devrime koşturan tüm fraksiyonlardaki çocukların aynısısın! Gaz bombasına karşı duran minicik eteğin çırpı bacakları, iki kutup flamanın tutuştuğu eller, ilk kez sokakta olan çocukların argolu esprili sloganlarısın!
Sonra Amerika’da sırf siyahtır diye ama aslında sırf silahtır diye vurulan o çocuğa gelelim. Oradan geçelim Filistin’e... İsrail’de de varsın biliyorum, temiz kalan çocuklar olarak.
Güzelsin be Erdal! Bugüne denk düşen yüreğin ve beyninle gerçekten çok güzelsin!
Çocuk koğuşlarında ne kadar siyasi laflar etse de altını ıslatan çocukların ranzası, çizgi film yaşında koğuşlarda gözlerin gördüğü dört duvar, çocukların doğumlarından çok önce duyduğu hücre yankılarısın!
Hangi dine ait olduğunu bile bilmeden dini yüzünden şaşkınca sürülen çocuklar, hangi dile ait olduğunu bilmeden dili yüzünden hor görülen çocuklar, hangi ideolojiye ait olduğunu bilmeden karşıt ideolojinin kahrettiği çocuklar da sensin!
Aileler, okullar, dinler, ideolojiler, devletler çizmişken “şöyle bir çocuk olacaksın” yazgısını, alfabeyi baştan aşağı değiştirip nanik yapan çocuklarsınız. Her biriniz! Azı zaman öldürüldünüz, çoğu zaman yoksullaştırılıp yoksunlaştırıldınız ama her zaman gülümsediniz. Gülümseme ve düşünme ise insanı ayıran en büyük özellik; siz bu ikisini de en inceliğiyle yaptınız. O yüzden çocuksunuz ve o yüzden bu kadar burkuldu belki içimiz ama yine de bize gülümsemeyi öğreten de siz değil misiniz?

TÜM ÇOCUKLUĞUNLA DİRENİYORSUN

Velhasıl, çocuk! Çocuksun ve işte tüm çocukluğunla direniyorsun! Hâlâ! Başka bedenlerde, başka topraklarda! Ve bu direniş sürdükçe çocuk kalacak, bu direniş zaferlenince yüzümüz olacaksınız!
17 yaşında idam sehpasına gitmek zordur! Daha zor olan ise 17 yaşında idam sehpasına gidebilecek kadar büyüdüklerini görmektir! Her şeye rağmen en zoru da her nerede olursa olsun, hangi koşullarda olursa olsun, gülümseyebilmektir!
Erdal Eren’in gülümsediğine inanıyorum. En azından tertemiz olarak gitti, bugün tüm temiz çocukların göğsünde!
Hoşçakal Erdal ve Hoşgeldin Erdal tüm çocuk gülümseyişleriyle...

ÖNCEKİ HABER

AKP ne getiriyor; CHP ve Türk-İş neyi savunuyor?

SONRAKİ HABER

Her şey huzurumuz için

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...