11 Aralık 2014 13:04

Fıtrat da nesi?

Sokakta, evde, iş yerinde, bulunduğu her alanda; şiddete, tacize ve tecavüze maruz kalan kadınların karşısında Hükümet, ‘fıtratında’ barındırdığı kadın düşmanı politikalarını yaymaya çalışıyor

Paylaş

Merve YILDIRIM
Uludağ Üniversitesi
Bursa

Geçtiğimiz günlerde, CVK Otel'de düzenlenen Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) 1. Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'nde konuştu Cumhurbaşkanı Erdoğan. Hatırlayacağınız üzere; "Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir. Tabiatları, bünyeleri, fıtratları farklıdır. İş hayatında hamile bir kadını erkekle aynı şartlara tabii tutamazsınız." dedi. Ayşegül İslam da geciktirmeden sağlama aldı Cumhurbaşkanı’nın “Kadın erkek eşit değildir, fıtrata terstir.” söylemlerini. “O cümlelerde bir tuhaflık yok.” diyerek hep destek tam destek tavrını ortaya koydu.

Bir tarafta yaşanan kadın cinayetlerini meşrulaştıran ve daha fazla cinayetin yaşanmasının önünü açan Cumhurbaşkanı, diğer taraftan da ülkesinde, maden kazasında ölen Çinli bir işçi için; “Bu işin fıtratında var.” diyerek iş cinayetlerini meşru hale getiriyor. Yani bir cumhurbaşkanı düşünün ki onca ayıbını ‘fıtrat’ ile örtmeye çalışıyor.

‘ELLERİ KIRILSIN’

Son olarak, kadın erkek eşit değildir diyerek kadın erkek eşitsizliğini fıtrata bağlayan Cumhurbaşkanı, yaşanan ve yaşanabilecek kadın cinayetlerinin önünü nasıl açtığını, duyduğumuz ve şahit olduğumuz kadın cinayetleriyle gözler önüne seriyor. Çok uzakta değil yanı başımızda, Bursa’da 17 yaşındaki A.S üvey babası tarafından kalbinden bıçaklandı. Nedeni ise facebook’ta arkadaşıyla yaptığı konuşma. A.S’nin bugün hayati tehlikesi devam ediyor.

Yine Salı günü okuduğumuz 3 farklı şehirde 12 saatte yaşanan üç kadın cinayeti. Gerekçelerden biri, “Namusum için karımı ve sevgilisini öldürdüm.” oldu. Namus kavramından güç alan Hükümet, uygulamaya çalıştığı politikayı dün olduğu gibi bugün de buradan besliyor. Ve bu sistem günde ortalama beş kadının ölümüne sebep oluyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı ise yaşanan cinayetler karşısında “elleri kırılsın” açıklamalarıyla aslında sözü “elimiz kolumuz bağlı” ya getiriyor. 

İş burada biz kadınlara düşüyor. Fıtratında ölüm var diyen Cumhurbaşkanı’na, “elleri kırılsın” diyerek tepkisizliğini ortaya koyan Ayşegül Sağlam’a cevabı kadınlar verecek. “Fıtratımızda mücadele var.”

Öldürme nedenlerinin, daha doğrusu öldürmek için üretilen bahanelerin ucu devlete dayanıyor. Yani erkek, bu rahatlığı devletten alıyor. Çünkü devletin bir cinsiyeti var, devletin cinsiyeti dün olduğu gibi bugün de ‘erkek’! Onlara göre küfür etmiştik, ‘Kadın erkek eşittir, fıtrat da nesi” dediğimizde. Mücadele eden kadından korkan hükümetin bilindik tavrını tekrar tekrar gözler önüne serdi bu durum.

BİZİM FITRATIMIZDA MÜCADELE VAR

“Erkekler 2013 yılında 214 kadını katletti, 167 kadına tecavüz etti. 2014’te katledilen kadın sayısı 235’e yükselmiş durumda.” Bunun önünü açan ise Hükümet’ti, Hükümetin ölümler karşısında yaptığı ‘fıtrat’ açıklamasıydı.

Sokakta, evde, iş yerinde, bulunduğu her alanda; şiddete, tacize ve tecavüze maruz kalan kadınların karşısında Hükümet, ‘fıtratında’ barındırdığı kadın düşmanı politikalarını yaymaya çalışıyordu. 
Yukarıda da değindiğim gibi biz kadınlara bu durumda düşen tek şey el ele vermek ve birlikte mücadele etmek. Birliğimizden korkan Hükümete karşı “fıtratı delip geçecek dayanışma gücü”nü birbirimizden alarak yeni katliamların, cinayetlerin önüne geçmiş olacağız.

Ermenek’te yaşanan su baskını sonucu 18 işçinin göçük altında kalmasını ‘fıtrat’ a bağlayan Hükümet, bugün kadın erkek eşitsizliğini farklı bir yere bağlamıyor. Geldiği nokta yine ‘fıtrat’. Yeni ölümlere ve yaşanabilecek yeni facialara davetiye çıkarmaktan başka bir şey değil bu. ‘Biz önlem almıyoruz’ demiyorlardı da ‘fıtrat’ diyorlardı. Çünkü iktidarın politikaları bunu gerektiriyordu.

Bizimkisi ise mücadele!

ÖNCEKİ HABER

Cuntaya karşı mücadelenin simgesi

SONRAKİ HABER

Mühendisliğin köle hali: Stajyerlik!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...