Mezopotamya’nın yeşil denizi Baxçeyen Hevsele
Mezopotamya’nın büyük dedesi, 8000 yıllık tarihi olan Hevseli imara değil, talana açıyorlar. Bu talanla aslında kendi çevre kanunlarına uymayan Çevre Şehircilik Bakanlığı, Valilik ve Tarım Bakanlığı el ele vererek Dicle havzasını koca binaların AVM’lerin mekanı haline getirmek isteyerek, koca bir tarihi de gömmek istiyorlar.

Sergen SUCU*
Kürt halkının yıllarca dillerine zincir vuruldu. Kendi dilleri ellerinden alınan halk asimilasyon sürecine iteklendi fakat halkın ulusal çabası ile bir toparlanma süreci yaşadı, çözüm süreci kapsamında da halkın dili görünürde serbest bırakıldı fakat Kürt coğrafyasının dört bir yanına yasalara uymaksızın HES’ler yapılmaya, tarım arazileri imara açılmaya başlandı. Halkın binlerce yıllık tarihini oradan kaldırmak isteyen sinsi politikalar izleniyor. Eğer çözümü, doğa katliamında buluyorsanız biz böyle bir çözüm istemiyoruz. Şimdi de Mezopotamya’nın büyük dedesi, 8000 yıllık tarihi olan hevseli imara değil, talana açıyorlar. Bu talanla aslında kendi çevre kanunlarına uymayan Çevre Şehircilik Bakanlığı, Valilik ve Tarım Bakanlığı el ele vererek Dicle havzasını koca binaların AVM’lerin mekanı haline getirmek isteyerek, koca bir tarihi de gömmek istiyorlar.
HEVSEL BAHÇELERİ’NİN TARİHÇESİ NEDİR?
8 bin yıllık Hevsel Bahçeleri, Diyarbakır’ın güneybatısında yer alır. Dicle Nehri’nin debisinin azalmasıyla oluşan delta, zamanla verimli bostan ve bahçelere dönüştü. 800 hektarlık alanı kaplayan Hevsel Bahçeleri 1960’lı yıllara kadar Kürtçe’de adına “Hoser” denen sık ağaçlıklı bu alan, süreç içinde Hewsel, Esfel gibi adlar aldı. Kürtçe adı; Baxçeyên Hewselê’dir...
Uzun yıllar şehrin bütün sebze ve meyve ihtiyacı bu bahçelerden sağlandı. Dicle Nehri kıyılarındaki bahçelerde güvercin gübresinden yararlanılarak ünlü Diyarbakır karpuzları yetiştirildi. Kent halkı eskiden Hevsel’in nehre yakın yerlerinde yazları kamıştan ve tahtadan yapılan hüllelerde serinlerdi.
EVLİYA ÇELEBİ, HEVSEL BAHÇELERİNİ NASIL KAYDETTİ?
Kente Urfa ve Karacadağ istikametinden gelen Evliya Çelebi, patlıcan tarlalarını görür, “Eyvah!” der ve ekler; “Burada bana çok iş düşeceğe benzer. Asık suratlı ve mide şikayeti olan insanlarla karşılaşacağım...” Kente giren Çelebi, yanağından kan fışkıracak gibi sağlıklı ve gürbüz insanları görünce şaşırır. Sonra Mardinkapı’dan çıkıp da Hevsel Bahçeleri’ni ve Dicle kıyısındaki karpuz bostanlarını görünce sırra vakıf olur ve der ki; “Demek ki patlıcanın zararlarını bu bahçelerde yetişen karpuzlar gideriyor.” (Kaynak: Diyarbakır Gezi Rehberi, 2011, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi) Bu notta bize hevselin koruyucu hekimlikte ki önemini kanıtlıyor.
HEVSEL BAHÇELERİ’NİN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
Dicle Nehri’nin kıyısında, Kale ile Dicle Nehri arasındaki alanda bereketli alüvyonların yığıldığı topraklarda bulunan ve kentin kurulduğu günden bu yana besin kaynağı olan çok önemli bir yeşil kuşak
Hevsel bahçeleri Diyarbakır’la özdeşleşmiş bir ad. Tıpkı kadim surları ve beş yüz yıllık Seman Köşkü (Gazi Köşkü) gibi. Diyarbakırlılar yıllar yılı sebzenin, meyvenin, Dicle’nin kıyısında yetişen kavun ve karpuzların en hoşunu, en tatlısını Hevsel bahçelerinden beklerlerdi. Yıllar yılları kovaladı ve sonra da bahçelerde yetişen bu meyve ve sebzelerden geriye, sadece tadına doyum olmaz göbekli marullar kaldı. Zamanla, budanan ağaçlardan ve onların yerine inşa edilen evlerden sonra, Hevsel bahçeleri artık, zaman zaman, Gazi Köşkü’nün tepesinden seyrine durulan nostaljik bir alana ve anıya dönüştü.
Coğrafyalar şekillenir ve tarihsel milatlarını bilemeyeceğimiz zamanların ve tanımlanması zor asırların kahrını ve belki de kutsallığını, yüzyıllar boyunca yeni çağlara ve zamanlara taşır dururlar. İşte Dicle ve Fırat, onları doğuran kaynaklardan taşarak, uçsuz bucaksız ovalara, topraklara ulaşan köyler uzun bir yolculuğun ve Hevsel’den de geçen o yumuşak serinliğin ve bereketin de adıdır.
Şarkıların ruhu olmuş hevselin 800 hektarlık alanın 700 hektarı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın çevre sevgisizliği sayesinde imara açılarak, yalnız insanlara değil hevsel habitatına yani tüm canlı guruplarına, halkların kültürüne setler vurulacak ve hevsel endemik bitkileri yok olmakla karşı karşıya gelecek. Tüm halkları hevselle birlikte doğa talanı yapılan her yere göğüs germeye davet ediyoruz.
Özgür bir gelecek ancak ve ancak doğayla gerçekleşebilecek.
*Ekolojist
Evrensel'i Takip Et