23 Kasım 2014 04:46

Umut var, umut sensin!

Kasıtlı ve sistemli olarak psikolojik şiddete maruz bırakılıyoruz. Kimileri buna gündem belirleme deme ısrarını sürdürebilir lakin artık o kadar kolaycı bir yaklaşımla ele alınamayacak noktaya gelmiş bir döngüyle karşı karşıyayız.

Paylaş

Ebru Nihan CELKAN

Sen sadece kendi yolunu izle ve bırak onları bildiklerini okumaya devam etsinler!
İlahi Komedya

Kasıtlı ve sistemli olarak psikolojik şiddete maruz bırakılıyoruz. Kimileri buna gündem belirleme deme ısrarını sürdürebilir lakin artık o kadar kolaycı bir yaklaşımla ele alınamayacak noktaya gelmiş bir döngüyle karşı karşıyayız. Mobbing, psikolojik şiddet, duygusal taciz... Amerika kıtası keşfinin kim tarafından geçrekleştirildiği iddiasını tartışa durduğumuz bugünlerde, hükümetimize yakıştığı gibi “en üst, en ileri, en gelişmiş” versiyonunun uygulandığını düşündüğüm baskıcı bir psikolojik şiddet şekliyle karşı karşıyayız. Gündemi takip eden, okuyan, tartışan, yorumlayan, iletişim kanalı olarak – özellikle Gezi direnişi sonrası – sosyal medyayı tercih eden kişilere karşı yürütülen psikolojik baskı yöntemi ısrarla sürdürülüyor.

Belli zaman aralıklarıyla ülkemizin yöneticileri ve/veya kurumları tarafından düşmanca davranışlar, saldırgan bir dil, pervasız bir öfke, düzenli olarak itinayla ve ısrarla üzerimizde uygulanıyor. Tam olarak ne tür bir amaca yönelik olduğunu kestiremedğimiz, hangi gizli ajandanın hasır altından yürütülmesine fayda sağladığına vakıf olamadığımız bu psikolojik baskı yeri geldiğinde sokakta yine devletin kolluk kuvvetlerinin gözbebeği polis tarafından özenle fiziksel şiddete dönüştürülüyor.
Sadece son döneme baktığımızda; Yırca’da mahkeme kararına rağmen inatla sürdürülen zeytinlikleri yok etme ihtirası, Acıbadem halkının tepkisine rağmen Validebağ Korusu’nun imara açılması için uygulanan baskı, “keserim topunuzu” ile “top benim oynatmıyorum” seviyesine indirilen barış süreci, “Sıkıysa gel durdur” sloganı eşliğinde inşası tamamlanan ve günaşırı maliyeti hakkında bilgilendirildiğimiz Ak-Saray, Akün ve Şinasi sahnelerinin “gizlice” satıldığı haberi ve son olarak 2014 – 2019 İstanbul Büyükşehir Belediyesi Stratejik Planına Gezi Parkı’na Topçu Kışlası projesinin mahkemenin aksi kararına rağmen konması.

ISRARLI, YIPRATICI BİR SİYASET YÖNTEMİ

18 Kasım 2014 tarihinde ajanslara düşen Topçu Kışlası’nın yeniden gündeme alındığı haberini ertesi gün 55 milyon liralık gaz fişeği siparişi haberi izledi. Bu haberlerin birbirini izlemesini tek başına bir tesadüf olarak görmek, psikolojik şiddet atmosferini hafife almak, fazlaca mülayim bir bakış açısı olabilir. Nasıl ki hane içinde yaşanan bu şiddet türünü ifade etmek ve ortaya koymak zorsa, nasıl ki iş yerinde yaşanan mobbing kolayca tarif edilemiyorsa aynı şekilde 12 yıldır üzerimizde uygulanan psikolojik şiddetin derecesini, etkilerini ve olası sonuçlarını tanımlama konusunda zorlanıyoruz. Kendimizden yola çıkarak bu baskının bizi nasıl hareketsiz bıraktığını, nasıl birbirimizle ilişkimizi kestiğini, bizi nasıl kabuklarımıza çekilmeye zorladığını gözlemleyebiliriz. Gözümüzün önünde yükselen, hakkında 30 küsur dava olan Ak-Saray’ın basına servis edilen görüntüleri ve bu görüntüler karşısında etkisiz kalmanızı düşünün. Gezi Parkı’na Topçu Kışlası projesinin tekrar gündemde olduğu haberini ilk gördüğünüz an hissettiklerinizi, aklınıza gelenleri düşünün ve bunlar karşısında hareketsizliğinizi anımsayın. Bu siyaset biçimine karşı bize bırakılan seçenekler; sinizm, köktencilik (uçlara savrulmalar), kişisel narsizm, kendine ve yaşadığı çevreye yabancılaşma gibi sıralanabilir. Bu noktada pervasız bir ısrarla belleğimizde tekrarlamamız gereken; mutsuzluğumuz ve umutsuzluğumuzun artışının iktidarın yelkenine rüzgar olduğudur. Bu siyaset biçiminin ulaşmak istediği nihai amaç; muhalefet ve mukavemet noktalarını, umut alanlarını, dayanışmayı etkisiz hale getirmek.

ALTERNATİF VARDIR

“Alternatif yoktur” Margaret Thatcher’ın iktidarı döneminde sıkça dillendirdiği ve toplumda yankılanması konusunda ısrarcı olduğu bir cümle. Tanıdık, bildik ve klişeleşmiş ucuz bir argüman. Bu argümanın karşısında çaresiz kalıp öfkelenmek yerine, 2013 Mayıs’ını Haziran’a bağlayan geceyi hatırlayın, devam eden günlerde beraber inşa edilen yaşamı anımsayın. Alternatif vardır. Ütopyaları küçümseyenlerin aksine bir ütopyayı deneyimlemiş, bir başka ütopyayı ise uzaktan olsa da takip edenler olarak alternatifin var olduğunu biliyoruz. Gezi Parkı’nın hukuksuz bir şekilde gasp edilmesine karşı savunulması ve sonuç elde edilmiş olması herşeye rağmen, her türlü psikolojik baskıya, yok sayılmaya, aşağılanmaya, fiziksel şiddete rağmen ortaya konmuş güçlü bir irade, yaratılmış bir alternatiftir. Rojava’da inşa edilen yaşam biçimi de bir alternatiftir. Toprak temelli hiçbir sınır kendisine engel olarak görmeyen özgürlükçü dünyalılar için umut vardır, alternatif vardır. Bu ısrarcı umutperverlik iktidarın psikolojik şiddetine rağmen var olmaya devam etmenin ana kaynaklarından biri, bunu hatırlamalı ve birbirimize hatırlatmalıyız.
#umutvarumutsensin

ÖNCEKİ HABER

Küresel işverenler: Ya asker ol ya işçi

SONRAKİ HABER

Yeşil Yol Karadeniz’e felaket getirir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...