02 Kasım 2014 04:24

Dans et benimle

Bütün sorun biziz aslında. Ehlileştiremedikleri, ‘yaramaz!’ kadınlar. Uslu Adana Platformu’nun, Adana’da gerçekleştirilen tango festivalini zina festivali ilan etmesiyle bir anda bütün bakışlar tangoya yöneldi. En seksi tango duruşları paylaşıldı, tango şarkıları hatırlandı. Peki biz sosyal medyadaki hesaplarımızdan bunları paylaşırken sokağın tango algısı neydi?

Paylaş

Mehtap MERAL*

Bütün sorun biziz aslında. Ehlileştiremedikleri, ‘yaramaz!’ kadınlar. Uslu Adana Platformu’nun, Adana’da gerçekleştirilen tango festivalini zina festivali ilan etmesiyle bir anda bütün bakışlar tangoya yöneldi. En seksi tango duruşları paylaşıldı, tango şarkıları hatırlandı. Oysa sokakta doğan bir dans ve müzik türü olan tango, dünyayı dolaşırken çoktan evcilleşmiş, Güney Amerika limanlarındaki gecekondu ve genelevlerde doğan tango, Paris’te ‘saygın!’ kadınların o zamana kadar edepsiz görünen bir dansı yapmaya başlamalarıyla asıl kırılmasını yaşamıştı. Artık bir statü işaretiydi de tango. Peki biz sosyal medyadaki hesaplarımızdan bunları paylaşırken sokağın tango algısı neydi?

TANGO YAPAN KADININ ÖZGÜR BACAKLARI

Tango hep renklerden kırmızıyı, her şeyden çok erotizmi ve erkek egemen bir dans olmasına rağmen kadını çağrıştırdı. Kadın ve erkek arasındaki mesafe ihlali ve durmadan hareket eden bacaklar müzik ve danstan daha çok konuşuldu. Evet onlar sanatın kendisini değil oradaki özgür kadını hedef aldılar. Nasıl olur da bacağını bu kadar rahat bir başkasının bedenine dolardı, gözlerinin içine korkmadan bakardı, müziğe kendini nasıl böylesine bırakabilirdi? Çünkü hükümdar erkekti ve kadının bu tarz şeyleri yapması ancak dört duvar arasında ve erkeğin istediği kadarıyla mümkündü. Kendini kadının sahibi olarak gören ve hayatımızı her gün biraz daha karartan bir zihniyet, küçücük kız çocuklarının rüzgarda uçuşan saçlarını bile günah olarak görürken, genç bir kadının özgür bacaklarını elbette tehdit sayacaktı.

TANGO, TARAF OLMAYI BİLİYOR

Ama tangonun günahı sandığınızdan daha büyük beyler! Çünkü günahı, erotik içeriğinden çok ırksal ve sınıfsal kökenleriyle ilgili. Tango, taraf olmayı, duruş almayı, risk üstlenmeyi biliyor. Yani size unutturulmuş olanı... Tangonun tarihi, sürgünlerin tarihi biraz da. Ama siz sürgünleri reddediyorsunuz. Gerçeği söyleyen türkülere, ozanlara nasıl düşmansanız tangoya da, baleye de düşmansınız. Düşmanlığınızdan önce kadın alıyor payını. Gücünüzü kırdığına inandığınız politik bir çıkış görmeseniz de kadına saldırıyorsunuz. Çünkü ilk günah kadın. Dünyaya merhaba dediğiniz yeri bile unutmuşsunuz çoktan. İsmini anmaya bile utanıyorsunuz ama kendi yasalarınız küçücük çocuklarla evlenmenize izin verecek kadar özgürlük tanıyor size. Kadına ise başörtüsü özgürlüğü, mutfakta ne yemek yapacağına karar verme özgürlüğü falan kalıyor.

HİÇBİR KADINLA DANS ETMEMİŞSİNİZ

Siz tangodan hoşlanmazsınız beyler. Çünkü hiçbir kadınla dans etmemişsiniz. Eğer dans etmiş olsaydınız, beraber bir ritmi tutturmanın güzelliğine bir kez varmış olsaydınız, tek başınıza günah, ayıp, zina diye bağırıp durmazdınız böyle. İki kişinin kendi rızasıyla yaptığına günah, ayıp denmeyeceğini bilir, tangoyla uğraşacağınıza tecavüz vakalarının azalması için uğraşır, toz kondurmadığınız erkekliğiniz için sağlam bir adım atmış olurdunuz. Sevişmekten bu kadar korkmasanız ve bilseniz belki, bugün tango tarihini ya da bir tango stilini, bir tango şarkısını konuşabilirdik sizinle. Ama bastırılmış cinselliğiniz ve korkunç cehaletiniz buna izin vermiyor.

Sokak cehaletle yan yana artık. Çünkü bilinçli ve yoksul olmak demek devrimci ve güvenilmez olmak demek biraz da. Oysa onlar bütün hırsızlıklarına, cehaletlerine ve kabalıklarına rağmen kendilerine güvenecek uslu çocuklar yarattılar. Ahlak ve düzen bekçileri yarattılar. Sanat deyince edepsizliği algılayan bir güruh yarattılar. Bütün bunların karşısında tangodan, operadan, baleden anlayan ama sokağı unutmuş bir kitlenin varlığından da bahsedersek yanılmış olmayız sanırım. İşte bu uçurumu yarattılar. Sizi yarattılar Uslu Adana Platformu… Ve şimdi yasaklamak istedikleri ne varsa bunu mahalle baskısıyla yorulmadan sağlayacak konumdalar  

DÜNYA YERİNDEN OYNAR KADINLAR ÖZGÜR OLSA

Ama hala dans edebilecek kadınlar ve erkekler var. Dans edemeyecekleri devrimin devrim olamadığına inananlar… Ve onlar kaskatı bedenleri içinde korktukça sanata saldırıyorlar. Korkuları, sesleri ne kadar yüksek çıkarsa o kadar belli oluyor. Yalanlarını ortaya çıkaracak kadar güçlü ve uzun ömürlü olabilir bir tek eser. Biliyorlar… Ve haklılar kadınlardan bu kadar korkmakta. Çünkü dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa.
*Müzisyen/Dansçı

ÖNCEKİ HABER

Mağrur madenci ve dogmalara karşı savaş

SONRAKİ HABER

Ben en çok Sovyet Devrimi’ni severim

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...