Hepimiz Êzidilere borçluyuz...
Fehim IŞIK
Kürtler arasında Êzidiler “Kurdên Resen” olarak adlandırılır. Yani onlar Kürtlerin kökenidir, orijinidirler. Büyük çoğunluğu Güney Kürdistan’ın Şengal bölgesinde yaşar. En önemli kutsal tapınakları yine Irak Kürdistanı’nın Şeyhan kasabasına bağlı Laleş Vadisi’ndedir ve Laleş Tapınağı adıyla bilinir. Êzidilerin peygamberi diyebileceğimiz Şeyh Adi’nin mezarı da bu vadideki tapınaktadır.
Êzidilerin önemli özelliklerinden birisi inançlarıyla ilgili ritüellerini yerine getirirken kullandıkları tüm duaların Kürtçe olmasıdır. Êzidilerde Kürtçe olmayan tek dua yoktur. Êzidilik de doğuştan kazanılan, sonradan olunmayan, terk edilemez bir inançtır.
Halk arasında yanlış bir inanışla “şeytana taptıkları” iddia edilir. Onlar Allah’ın en değerli meleği olarak Meleki Tavus’u görürler. Ona da bir tapınmaları yoktur. Allah’a ve peygamberlerine inanırlar. Ancak insanların meleklerden önde tutulmasına karşı çıkan Meleki Tavus’un haklı ve doğru olduğunu savunurlar.
Kutsal kitapları Mıshafa Reş’tir. Kara Kitap olarak bilinir. Kitabı yazan Şeyh Adi’dir.
Son yıllarda Êzidiler üzerine çokça araştırmalar yayınlandı. Öncesinde pek bilinmeyen kapalı kutuydular. Haksız da sayılmazlardı. Tarihleri boyunca hep katledilen, evleri başlarına yıkılan, tapınakları yerle bir edilen Êzidilerin kapalı kutu olmaktan başka şansı mı vardı?
Êzidileri katletmeyen Ortadoğulu neredeyse yok gibi.
Araplar, Farslar, Türkler, Hıristiyanlar ve hatta Müslüman Kürtlerin katliamlarına uğradılar. Laleş, onlarca kez Êzidilerin başına yıkıldı, kadınları, kızları hep pazarlarda esir olarak satıldı, katledenlerin cariyeleri oldular. Bu nedenledir ki nüfusları hep azaldı. Milyonla ifade edildikleri coğrafyada şimdi ancak birkaç yüzbin kalmışlar. Bir o kadarı da ülkesinden göç etmiş ve ağırlıkla Avrupa’ya yerleşmiş durumda.
1991 yılında Güney Kürdistan’da Kürtlerin kendilerini yönettikleri bölgede çok az sayıda, 80 bin kadar Êzidi, bölge hükümetinin hükümranlığındaki bölgedeydiler. Geriye kalan 200 bini aşkın Êzidi Şengal yöresindeydi ve bunlar da 2004’e kadar Saddam’ın boyunduruğu altında yaşamaya devam ettiler. 2004’ten sonra da hiçbir zaman resmen Kürdistan’a dahil olmadılar. Kerkük, Xanekin, Mendelin gibi Şengal de Güney Kürdistan’a resmn dahil olamayan Kürdistan topraklarıydı. Irak Anayasası’nın bir türlü yaşama geçirilmeyen 140. maddesi gereği statüsü bir referandum ile belirlenecekti ancak o referandumda bir türlü yapılmadı. Irak hükümeti ve Irak’ın Şii Başbakanı Nuri Maliki, anayasal hükmü uygulamadı ve hep engelledi.
IŞİD’in 10 Haziran’da Musul’u işgal etmesi yeni bir durum ortaya çıkardı. Kürdistan bölge hükümetine bağlı peşmergeler ihtilaflı olarak tabir edilen Kürt kent ve kasabalarına yöneldiler ve bu kasabaları denetim altına aldılar. Şengal de Kerkük gibi resmen olmasa da fiilen Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin uhdesine alındı.
Şengal halkı bu fiili durumdan memnundu. Peşmergenin koruduğu topraklarda yaşamaya başlamaları, Êzidilere özgüven veriyordu. Ne yazık ki işin rengi kısa sürede değişti. Temmuz ayının sonlarına doğru IŞİD, Şengal yönesindeki Êzidi köylerine saldırmaya başladı. Êzidilerin bir kısmı silahlandı, köylerini koruma altına aldı.
10 Haziran sonrası 2 Temmuz’da Rojava’da Kobani’ye saldıran IŞİD, Kobani’de karşılaştığı direnişi aşamadı. Musul’u 7-8 saatte alan IŞİD Kobani’yi ele geçiremedi, üstüne Haseki’de kontrol ettiği bölgelerden de defedildi. Rojava’ya yeni bir koridor açmak isteyen IŞİD, Cızir’e yönelmek için Şengal’e saldırdı. Şengal saldırısı başarılı olsaydı, Rojava’nın Cizir kantonunun yanı sıra Erbil ve Kerkük de risk altına girecekti. Nitekim öyle de oldu. IŞİD, başarılı olamasa da Güney Kürdistan’ın yönetim zaafından yararlanarak Êzidilerin en büyük kenti Şengal’i işgal etti, öncelikle Mahmur üzerinden Erbil’e yöneldi.
En zor olanı ise Êzidiler bir kez daha katliamla, hatta soykırımla yüzyüze kaldılar.
Güney Kürdistan Hükümetinin verdiği resmi rakamlara göre Şengal’den 290 bine yakın Êzidi ile 20 bine yakın Türkmen bölgeden göç etmek zorunda kaldı. Bunların 50 bine yakını ise kendilerini can havliyle Şengal dağlarına attılar. Dağlarda, yollarda, IŞİD’den kaçamayanları da katarsak 3 bini aşkın Êzidi’nin katledildiği, bunların en az 300’ünün çocuk olduğu basına da yansıdı. Şengal kasabasında, Êzidi köylerinde, Şengal dağlarında korkunç bir trajedi bir kez daha yaşanıyordu.
Geri çekilen peşmerge Şengal’e yeniden döndü. Daha ilk günden güçlerini bölgeye gönderen Rojava’nın askeri gücü YPG, Şengal’de, köylerinde ve dağlarında IŞİD’e karşı Êzidileri korumak için çatışmaya başladı. ABD’nin de devreye girmesiyle Şengal dağlarında mahsur kalan, açlıktan ve susuzluktan ölen insanlara gıda ve su ulaştırıldı, önemli bir kısmı tahliye edildi. Bunların bir kısmı Rojava’ya, bir kısmı Dunok ve Erbil kentine, az sayıda Êzidi de Silopi, Batman ve Mardin’e göç etti.
Êzidiler bir kez daha ata topraklarından göç ettirildiler.
Kürtlerin en kadim insanları, en mazlum inancı bir kez daha yok olmayla yüz yüze.
Ve en önemlisi, Êzidiler hiç bir zaman Kürt özgürlük mücadelesinin dışında kalmadılar.
Bugün IŞİD’in katlettiği Êzidilere hepimiz borçluyuz.
Kurdên Resenlere sahip çıkmak yalnız Kürt olmanın değil, insan olmanın gereğidir...
Evrensel'i Takip Et