08 Haziran 2014 10:05

İspanya’da değişim için bir umut var

İspanya'da Kral Juan Carlos'un Avrupa PArlamentosu seçimlerinden sadece bir hafta sonra yerini oğlu Felipe’ye bırakacağını açıklamasının ardından yükselen halk tepkisini, üniversite öğrencisi David Calpena, Evrensel için kaleme aldı.

İspanya’da değişim için bir umut var
Paylaş

David CALPENA

Son birkaç yıldır ekonomik kriz içindeyiz, işsizlik yüzde 26 oldu. 25 yaş altı gençler arasında ise yüzde 54. Evleri ipotekli olanların üzerinde çok ciddi bir banka baskısı var. İspanya yasaları bankların çıkarlarına göre yapılır ve kredi ile ev alanlar için çok ciddi ödeme zorlukları vardır. Bütün bunlar kamu sağlığı ve eğitimindeki tasarruf politikalarıyla birleşti. Bir kısmı Kraliyet ailesi ile de ilgili olan yüzlerce yolsuzluk vakası da politik rejime güvenirliliği azalttı.
Bu arada Avrupa Parlamentosu seçimleri yapıldı ve önceki seçimlerden çok farklı sonuçlar ortaya çıktı. 2009 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde rejimin iki temel siyasi partisi, Halk Partisi (PP) ve Sosyalist Parti (PSOE) oyların neredeyse yüzde 80’ini almışlardı. 25 Mayıs 2014 seçimlerinde ise yüzde 50’ye bile ulaşamadılar. Bu iki şeyi gösterdi: Rejimin iki partili düzeninin sonunun geldiğini ve ilerici güçler için bir çıkış yolu olduğunu, ki bu güçler bir çok kentte ikinci hatta bazı yerlerde, özellikle işçi mahallelerinde, birinci en yüksek oyu alanlar oldular.
Her ne kadar nedenin bu olduğu kabul edilmese de Kral Juan Carlos bu seçimlerden sadece bir hafta sonra yerini oğlu Felipe’ye bırakacağını açıkladı. Bu yüzden halk tepkisi zaten başka türlü olamazdı.

PARAZİTLERDEN USANDIK, CUMHURİYET İSTİYORUZ
Bu parazitlerden bıktık usandık, bütün yöneticileri biz seçmek istiyoruz, demokrasi istiyoruz, cumhuriyet istiyoruz. Ülkenin en önemli kentlerinde binlerce insan eylem yaptı. Madrid’de Puerta del Sol meydanı tıpkı 15 Mayıs 2011 (15M) eylemlerindeki gibi tıklım tıklım doluydu.
Öte yandan tahtın el değiştirmesi için önce yasaların değiştirilmesi gerekiyor. Her ne kadar kralın görevi bırakması durumu Anayasa’da yer alsa da bunun gerçekleştirilebilmesi ve sürecin başlatılabilmesi için yasa değişikliği şart koşuluyor. Bu nedenle rejimin iki ana partisi, yani parlamentoda çoğunluğu ellerinde bulunduranlar iki hafta içinde bu yasayı çıkarmak ve tahtı güvence altına almak için anlaşmaya vardılar. Sistem görev değişikliği yasası için bu kadar acele ediyor çünkü ne emekçileri koruyacak ne ekonomik durumu düzeltebilecek kapasitede değiller, güvenirlikleri daha da azaltmış durumda.

MONARŞİ DARBENİN BİR ÜRÜNÜ
Parlamenter Monarşi rejimin kendisi, 1936 yılında İkinci Cumhuriyet’e karşı düzenlenmiş bir askeri darbenin ürünüydü. O zamandan bu yana İspanya halkları egemenliklerini gerçek bir özgürlüktle kullanabilmiş değiller. Bazıları bu yeni süreci darbe diye adlandırıyor ancak bu bir darbe değil, rejim içinde bir değişiklik. Aslında bu doğal bir süreç. Kral artık yaşlı ve er ya da geç tahtı Felipe’ye bırakmak zorunda. Ancak bu tam da İspanya halklarının gerçek demokrasiye olan özlemlerinin zirve yaptığı bir ana denk geldi. Fakat rejim, devletin biçimi üzerine açık bir referandum yapmayı kabul etmeyecektir. Bir kez daha İspanyol oligarşisi demokrasiye engel oluyor ve egemenliği halktan çalıyor.
İspanya’da cumhuriyet rejimine karşı sempatinin giderek arttığı bir gerçek, özellikle de gençlik arasında, ki gençlik diktatörlük rejimini hiç yaşamadı. Ancak cumhuriyet tartışması ve cumhuriyetçi hareketler her zaman ikinci planda olmuşlardı ve aslında kitlesel hareketler hiç olamadılar.
Fakat kralın görevi bıraktığını açıklamasıyla birlikte devletin biçimi üzerine tartışmalar birden alevlendi, hatta rejime bağlı özel medya kurumları bile bu tartışmaya katıldı. Bu durum cumhuriyet rejimi aracılığıyla demokrasinin ilerletilmesinin mümkünlüğünü daha gerçek ve daha yakın kıldı.

YILLAR SONRA İLK DEFA...
Daha önce de belirttiğim gibi 25 Mayıs Avrupa Parlamentosu seçimleri bir heyecan ve umut iklimini başlattılar. Eğer ilerici güçler, ki oldukça başarılı sonuç aldılar, bir halk cephesi oluştururlarsa hükümeti rejimin bu iki partisinden kurtarmak ve bir yırtılma ve demokrasiyi çoğunluk için yeniden inşaa etme süreci başlatmak mümkün olabilir.
Şu an açısından bu güçler bir diyaloğa açık olduklarını duyurdular ve monarşi mi cumhuriyet mi seçiminin yapılacağı bir referandum talebi ve ülkenin demokratikleştirilmesi tartışmasıyla birleştirici bir kampanya başlattılar.
15M süreci bizim için bir uyanıştı. 22 Mart 2014 yürüyüşü (ekonomik kararlara karşı yapılan Onur Yürüyüşü) mücadelenin bitmediğini ve bu yola birlikte devam ettiğimizi farkına varmamızı sağladı, bizi olgunlaştırdı.
25 Mayıs seçimlerinin sonuçları ile birlikte, on yıllar sonra, yeni bir umut ve heyecan ateşini yeniden yaktı ve ülkemizi değiştirebileceğimizin gerçekten mümkün olduğunu düşünmeye başladık. Şimdi her şey rejimi daha da zayıflatmayı sürdürme ve bu sisteme son verecek, oligarşiyi devirecek gerçek bir halk cephesi oluşturma kapasitemizin olup olmadığına bağlı...

ÖNCEKİ HABER

Taksim’deki gulyabani ve coplu-sırt çantalı TÜBİTAK milisleri

SONRAKİ HABER

Yeni Türkiye’nin kilidi katliamlara, ölümlere mi açılacak?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa