01 Haziran 2014 09:06

Devlet sadece zalim değil, gıcıktır da!

O, ‘hiç atılmamış adımları’ sayıp ‘ne kadar demokratikleştiğimizi’ anlatıp durdu. O ‘demokrasi’ dedikçe sokaklar daha çok polis doldu. ‘Demokrasi’ isteyene verdi gazı! Onca can alan polise methiyeler dizip, ‘ya siz ne kadar sabırlısınız’ dedi. ‘Demokrasi istiyoruz’ diye sokağa çıkana, ‘paket mi olsun, burda mı yersin’ deyip, dayadı şamarı!

Devlet sadece zalim değil, gıcıktır da!
Paylaş

Erdal İMREK

Başbakan 2013’ün Eylül ayı sonunda Başbakanlık Yeni Bina’da - ki şimdi bir yeni bina daha yaptırıyor, sever - o her zamanki “Ne çok şey yaptık bu ülke için. Çünkü neden; insana aşığız, demokrasiye aşığız” lafları eşliğinde konuşmuştu. Partilileriyle dolu salonu bile heyecanlandırmayan, ‘demokratikleşme paketi’ni açıklamıştı. Pek hafızamızda değil artık. Zira demokrasiyi gören olmadı o günden bugüne. O paketten geriye; ‘kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması’ için atılan iştahlı adımlardan öte bir şey kalmadı. ‘Farklı dilde eğitim’ demişti; hikaye çıktı. Bugünlerde her ağzını açtığında çattığı Alevilere, çıka çıka ‘Hacı Bektaş Üniversitesi’ çıkmıştı paketten. ‘Klavyeler özgür olacak’ biçimindeki afili lafın ardından ‘X, W, Q’ harflerinin artık kullanılabileceğinden söz ettiği o günden sonra, o harflersiz yazamayacak olan Kürtlerin, bunca can verdiği taleplerin teki için kılını kıpırdatmadı. Karakoldan, kalekoldan ötesine gitmedi aklı. O sık sık ‘hiç atılmamış adımları’ sayıp ‘ne kadar demokratikleştiğimizi’ anlatıp durdu. O ‘demokrasi’ dedikçe sokaklar daha çok polis doldu. ‘Demokrasi’ isteyene verdi gazı! Onca can alan polise methiyeler dizip, ‘ya siz ne kadar sabırlısınız’ dedi. ‘Demokrasi istiyoruz’ diye sokağa çıkana, ‘paket mi olsun, burda mı yersin’ deyip, dayadı şamarı! Geçen zamanda nefret söylemi, ayrımcılık, yaşam tarzına müdahalede ‘Sağlam İrade’ gösteren Başbakan, o paketi açıklarken; ‘Nefret suçuna ceza artımı geliyor’, ‘Ayrımcılık ceza kapsamında olacak’, ‘Yaşam tarzına saygı güvence altına alınacak’ gibi laflar bile etmişti de biz oralara hiç girmeyelim.

DERSİM Mİ? O KADAR UZUN BOYLU DEĞİL!
En çok gürültüyü ama ‘yerleşim yerlerine eski isimleri iade edilecek’ kısmında kopardı hem zat-ı alileri hem de gazeteciliği, ‘Padişahım çok yaşa’ demenin ötesinde gereksiz gören medyası, yazarı, yorumcusu! ‘Yerleşim yeri’ diyordu ya bir baktık; sadece köyleri kastediyormuş! Yanlış anlamışız. Ki kendisinin yalan söylediği, çarpıttığı, manipülasyon, yaptığı asla görülmüş şey değildir! ‘Literatürde böyle bir şey varsa Dersim Katliamı için ben özür dilerim’ demesine dedi de; “O zaman biz şu Dersim ismini geri alalım” diyen Dersimliye, “O kadar da uzun boylu değil” demişti demokrasiyi paket eden! Sadece köylerin isimleri değişebilirdi. Zaten oralar, o köy dışındakilerden başka kimsenin hayatında olmayacak kadar uzaktı. Olsun varsın, Cumhuriyetin ezip geçtiği Kürtlerin köylerine kendi dillerinde tabela takılsın. Sonra pek istekli de davranmadı devlet bu isim konusunda. Konuşulmaz oldu. Unutuldu. Zaten Kürtler de devletin uygun gördüğü isimleri ağızlarına dahi almıyorlardı o köylerde, devlet kapısına düşmek zorunda kaldıklarında arzuhalciye yazdırdıkları resmi yazışmaların dışında. Ama yine de Kürt için bir mücadele alanıydı bu mesele.

BECİRMAN’IN DEVLETLE İMTİHANI!
Gel zaman git zaman, geçenlerde eski ismine kavuşan bir köye dair haber düştü ajanslara; ‘Vergili, Vergisiz oldu’ diye. Önce habere konu olan ve tarihi Selçuklular dönemine dayanan bu köyün hikayesine bir göz atalım: Rivayet odur ki; Seyit Bilal adındaki bilge bir kişi ikamet ettiği Bağdat’tan 1154’te ‘Anadolu’ topraklarına göçer. Dargeçit ile Gercüş bölgesinin bağlı olduğu Arbaye Mirliği’nin (Beylik) hüküm sürdüğü topraklarda mola verdiği sırada, Arbaye’nin beyi de avlamak için gezintidedir. Bey’in tazılarıyla birlikte yakalamaya çalıştığı tavşan kaçıp, o sırada namaz kılan Seyit Bilal’in arkasına sığınır. Tazı da kenarda beklemeye başlar. Durumu gören Bey, bu zatın ermiş bir kişi olduğuna kanaat getirir. Nerden gelip nereye gittiğini öğrendikten sonra, el işaretiyle farazi bir sınır çizerek, bu toprakları Seyit Bilal’e bağışlar. Burada kurulacak köyden vergi alınmayacağını da belirterek, bölgeye ‘Becirman’ yani ‘Vergisiz’ adını kor. Yıllar yıllar geçer Cumhuriyetin ilanından sonra Kürtlerin; Türk olmadıkları için katli ve asimilasyonunun vacip olduğu günlere gelindiğinde diğer Türkçe olmayan yerler gibi Becirman (Vergisiz) köyünün adı da ‘Vergili’ olarak değiştirilir. -Dönemin ceberrut yöneticileri burada ‘köyünüzün ismi artık bilmediğiniz bir dilde olacak, bir de o vergiyi sizden çatı çatır alacağız’ demek istemektedir.- Dedik ya; devlet bu, sadece zalim değil, gıcık da! İşte ajanslar bu köye eski ismi olan Becirman’ın geri verildiğini duyurdu. Bu tür mevzuları bir şova çevirmenin erbabı olan AKP, köye yeniden Becirman tabelası takılması fırsatını da kaçırmadı. –Ki bu iktidarın bir yere takılan kapı için açılış törenleri yaptığı görülmüştür.- Bu kez ‘Vergili’ köyü yeniden Becirman (Vergisiz) oldu. Ama devlet bu; gıcık işte. Bilerek mi yapar bunu bilmeden mi bilmeyiz. Ama bu tabela takma töreni için köye Maliye Bakanı’nı gönderir. Vergi toplayan bakanı yani. –Devlet burada ‘Tamam isminiz yeniden Becirman (Vergisiz) oldu ama yanlış olmasın; o vergiyi alırız’ demek istemektedir.- Ve 100 yıl sonra da devlet, zalimliğinin yanında hâlâ gıcıktır!

ÖNCEKİ HABER

301 hayat evler

SONRAKİ HABER

\'Üç beş ağaç kervanı\' yola çıkıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...