01 Haziran 2014 08:55

Allah’ını seven defansa gelsin!

Seray Şahiner’in son kitabı Antabus, egemen erkek kültürüne sert bir eleştiri getiriyor.

Allah’ını seven defansa gelsin!
Paylaş

Ozan ÇETİN

Leyla belki de bize böyle haykırıyor... Ama duymuyoruz, görmüyoruz, konuşmuyoruz.
(...)
Günlük hayatta neredeyse olağanlaşan kadına yönelik şiddet boyut atlayarak ve artarak sürüyor. Sınırlı bir çevrenin dışında bu barbarlığa yüksek sesle karşı çıkan yok. Yine bu sınırlı çevrenin içinde yer alan erkekler, giderek güçlenen kadın hareketlerinin başarısı sonucu da, örneğin LBGTİ bireylerle barışık ve birlikte yaşamayı öğrenirken, kadının toplumsal hayattaki yükselişini destekler ve alkışlarken, kültürel, psikolojik ve sosyolojik olarak “erkek”liğini sorgularken tüm toplumda bu denli bir değişimin ve eleştirel bakışın var olduğunu söylemek mümkün değil.
Aslında sorunun membaı biraz da burada yatmıyor mu? Kadınlar özellikle şehirlerde toplumda düne göre daha fazla söz sahibiler, çalışan kadın sayısı düne göre daha fazla, politik mücadelede kadınların önderliği giderek artıyor. Edebiyatta, sinemada; genel olarak sanatta kadınların üretimlerini daha sık görüyoruz.
Siyasi iktidarın ve sermayenin gücünü arkalarına alan erkeklerin direnci, kadının bu rolüne karşı da değil mi? Ucuz, aşağılık ve zavallı şiddetlerinin gitgide artıyor olmasının nedenlerinden biri de bu umut verici toplumsal gelişme değil mi? İktidarlarının elinden gidiyor olması değilse bile, ama sarsılıyor olmasındaki kabul edemeyişle ilintili değil mi?

ERKEK OLAN OKUMASIN!
Ya da daha çok erkekler okusun... Öyle ki Seray Şahiner’in son kitabı Antabus, en çok erkekleri – belki de yalnızca vicdan sahibi erkekleri - hayli rahatsız edecek bir etkide kaleme alınmış. Kitap, egemen erkek kültürüne sert bir eleştiri getiriyor. Sarsıcı epizotlarla örülmüş romana hâkim olan dil ise bunun tersine, ironik mizahın nüvelerini çokça taşıyor. Ana karakterin monologları dudak büktüren, acımsı bir mizahla oluşturulmuş.
Leyla, işçi sınıfının bir üyesi olmasına bile izin verilmemiş köy kökenli bir kadın. Aşka, sevgiye dahası insan gibi olmaya bile inanmayan onca vahşiyle kuşatılmış bir hayatın içinde yapayalnız. İstanbul’da yaşadığı dram silsileri öyle sarsıcı ki ve öyle erkeklerce edilmiş ki okuyanda etki bırakmaması, öfke uyandırmaması mümkün değil. Ancak yazar bu durumu kullandığı dil sayesinde arabeskleştirmiyor, hepten dramatik hale getirmiyor. Yer yer kendini gösteren ironik anlatım, çekilen onca acıya, sıkıntıya ve zulme karşın yaşama dirençle tutunma gayreti ve Leyla’nın kendine özgü mizahı romanı atıllıktan ve kör bir karamsarlıktan kurtarıyor. Romanın bu yönü önemli bir denge unsuru olarak öne çıkıyor.
Antabus, iki “son”dan oluşuyor. Aceleyle sonlandırılmış ilk bölüm, yazarı da tatmin etmemiş olmalı ki “böylesi de mümkün” diyebilmek için kaldığı yerden devam ediyor. Kitabın değerli yanlarından biri de hikâyenin Leyla’nın ağzından anlatılıyor oluşu. Çünkü bu seçim, okuyucuyu yazarla değil de bizzat mağdurun kendisi Leyla ile karşı karşıya getiriyor ve tüm olup bitenle yüzleşmeye ya da sorumluluk almaya çağırıyor. Böylece empati, sorumluluk, vicdan, öfke, sevgi ve direnç gibi duygu ve olguların okuyanda kolayca hasıl olması sağlanabiliyor. Genç yazarın, eserinde kendisini bu denli gizlemeyi kotarabilmesi dikkat çekici bir başarı. Tiyatro oyunu olarak da hayat bulması muhtemel eserin görsel inşaası ise daha başarılı değilse bile romanın kendisinden çok daha çarpıcı olabilir.

ANTABUS’UN ANIMSATTIKLARI
Seray Şahiner, Antabus ile erkek şiddeti ve erkek iktidarını yeniden ve yeniden sorgulamamız, ötesinde bu kötülük ile mücadele etmemiz gerektiğini de anımsatıyor. Hayatın her alanında hükümranlığını süren erkek kültürünün toplumsal dayanaklarının ve sınıfsal bağlamının içine fazla girmese de -doğrusu Leyla’dan bunu beklemek de gerçekçi olmazdı- erkek-kadın ilişkilerini de tüm yönleriyle yeniden düşünmemizin önünü açıyor.
Kapitalist üretim ilişkilerinin şekillendirdiği toplumsal yaşamda, erkek de kadın da kendilerine biçilen misyonu yerine getirmeye çalışır. Kendini buna göre konumlar. Ailede başlayan ve “baba”-“erkek” eliyle yürütülen iktidar ve mülkiyet ilişkileri kapitalist toplumun ve devletin çekirdeğini oluşturur. Tüm bireyler buna göre yetişir, gelişir ve bu ilişki biçimini özümser. Kapitalist toplumu oluşturan öz budur. Kişiler normların dışına çıktıklarında paylarına düşen ya yalnızlıktır ya mutsuzluk. Ancak ya da daha çok örgütlü bireyler buna göğüs gerebilirken, toplumun büyük kısmı kendilerine dayatılan yaşamı seçim yapma özgürlükleri olmaksızın yaşarlar.
Antabus’ta Leyla’nın da seçim yapma lüksü yoktur. O kendisi için çizilen çemberin içinde, kendisi için koyulan kurallara göre bir tutsak gibi yaşamak zorundadır. Ne o sevdiği erkekle aşkını olgunlaştırma fırsatı bulabilmiş ne de sevdiği ona sahip çıkabilmiştir. Ne anne ne baba ne de koca... Sadece Leyla... Yalnızca Leyla...

NASIL OLACAK?
Antabus’u okurken düşüneceğimiz çok şey olacak. Ama bunların en önemlisi, kadınların özelinde insanlık, sınıfsal görüş açısıyla bu “erkek” sultasından nasıl kurtulacak ve nasıl özgürleşecek? Bir alıntıyla bitirelim.
Bilimsel sosyalizmin bilge filozofu Friedrich Engels, insanlığın tarihi boyunca yaşadığı cinsel deneyimlerini, mülkiyet ilişkilerini ve devletin gelişimini anlattığı Ailenin, Devletin ve Özel Mülkiyetin Kökeni’nde, geleceğin toplumuna ya da Çernişevski’nin “yeni insan”ının dünyasına dair değerli bir yorum getirir. Yukarıdaki sorumuza yanıt niteliğinde:
“Ama bu işe hangi yeni öğeler katılacak? Bu, yeni bir kuşak yetişince belli olacak: yaşamlarında, bir kadını asla parayla ya da başka bir toplumsal güç aracıyla satın almamış olacak yeni bir erkekler kuşağı; kendini gerçek aşktan başka hiçbir nedenle bir erkeğe vermeyecek, ya da bunun iktisadi sonuçlarından korkarak kendini sevdiği kimseye vermekten vazgeçmeyecek olan yeni bir kadınlar kuşağı. İşte bu insanlar dünyaya geldiği zaman, bugün onların nasıl davranmaları gerektiği üzerine düşünülen şeylere hiç kulak asmayacaklar; kendi pratiklerini ve herkesin davranışlarını yargılayacakları kamuoyunu kendileri yaratacaklardır – bir nokta, işte bu kadar.”
Geleceğin özgür dünyasının Leylalarına...

ÖNCEKİ HABER

Çaylar şirketten

SONRAKİ HABER

301 hayat evler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...