01 Haziran 2014 08:28

Puro kokan sokaklar

Küba için hazırlık yaparken gezi grubu içinde Küba’ da sabun ve kalem kıtlığı olduğuna dair bir tevatür yayılmıştı ve gruptan çoğu arkadaş yanında çocuklara vermek için kurşun kalem ve silgi, yaşlılara vermek için sabun getirmiş. Hatta bazıları bunlara lolipop şeker, deodorant, ruj vs. de eklemiş.

Puro kokan sokaklar
Paylaş

Kahvaltıda bizimkilerin en büyük sorunu çay, beyaz peynir ve siyah zeytinin bulunmaması. Sallama çay var ama kimse beğenmiyor. Bir iki arkadaş Türkiye’den kahvaltılık malzeme getirmiş. Hatta, burada ilk defa gördüm, Türkiye’de belki de böyle seyahatler için bir kahvaltı setini (peynir, tereyağı, reçel, bal vb.) paket haline getirmişler.
Kahvaltıdan sonra  şehir turuna çıkıyoruz. Devrim Meydanı’na gidiyoruz. Bizi kırk kişilik Çin yapımı bir midibüs taşıyor. Çok yeni. Küba, turizm seferberliği başlatınca bu otobüslerden yüzlerce almış. Hepsi bir firmaya (tabii ki devlet firması) Transtur’a ait. Meydan’ın ortasında büyük bir kaide önünde Jose Marti’nin heykeli var. Bir şair, yazar, gazeteci ve siyasetçi. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında yaşadığı kırk iki yıllık ömrünün büyük bölümünü İspanyol sömürücülerine ve işbirlikçilerine karşı mücadele ederek geçirmiş ve 1895’ te İspanyol askerleri ile çatışırken hayatını kaybetmiş. Küba’nın ulusal kahramanı kabul ediliyor.
Fidel ve arkadaşlarının hiçbir yerde heykeli ve fotoğrafı yok. Meydanda sadece 1 mayıs töreni için Raul’un fotoğrafının da bulunduğu bir pankart asılmış geçici olarak, Tören’ den sonra muhtemelen kaldırılacak. Meydana bakan iki hükümet binasının duvarında Che ve Camilo’ nun rölyefleri var. Camilo Cienfuegos, devrimin dört liderinden biri. Devrimden kısa bir süre sonra uçak kazasında hayatını kaybetmiş. Yani, sadece yitirdikleri devrimcilerin anısına rölyefleri yapmışlar. Jose Marti heykelinin karşısında kalabalık bir orkestra coşkulu şarkılar çalıyor. İki yüzü genç, üç yüz kadar kişi bu müziğe uygun olarak dans ediyor ve belli bir disiplin içinde kırmızı, beyaz, mavi fularları sallıyor. Arkadaşlar 19 Mayıs gösterilerine benzetti. Fakat, dansçıları yönlendiren gençlerin dans edişi görülmeye değerdi. Çok içten ve estetik dans ediyorlardı. Tabii, fular sallayan gençlerin içinde bitkin, sıkılmış tiplerde vardı. Ama, yaşlılar grubu hepsi gönüllü gibiydi.
Meydan’ dan ayrılıp eski şehri gezmeye gidiyoruz. İspanyol Barok mimari hakim. Çok güzel binalar ve meydanlar var. Ama, binaların büyük kısmı bakımsız. Restorasyona ayıracak para bulamamışlar anlaşılan. Meydanlarda dolaşırken yanımıza yaşlı ve çoğu Afro-Kübalı olan kadın ve erkekler geliyor. Bizlerden bir şeyler istiyorlar. Küba için hazırlık yaparken gezi grubu içinde Küba’ da sabun ve kalem kıtlığı olduğuna dair bir tevatür yayılmıştı ve gruptan çoğu arkadaş yanında çocuklara vermek için kurşun kalem ve silgi, yaşlılara vermek için sabun getirmiş. Hatta bazıları bunlara lolipop şeker, deodorant, ruj vs. de eklemiş. Yaşlılar verilen şeylere seviniyor ve teşekkür ediyorlar. Çocuklar çoğu zaman almak istemiyor, ısrar edilince utanarak alıyor. Bazıları aldıklarını yanlarında bir yere bırakıyor. Biz uzaklaştıktan sonra bıraktığı yerden alıyor. Anlaşılan bir süredir Küba’ ya gelen turistler bu işi başlatmış. Ve müşterilerini de kendileri oluşturmuş. Bizim grup gördükleri hemen hemen herkesin fotoğrafını çekiyor. Özellikle Afro-Kübalı çocuk ve yaşlıların.
Rom ve puro satış mağazasına gidiyoruz. Rom ve puro sadece bu mağazalarda ve havaalanında free-shoplarda satılıyor.  Rom ucuz, puro pahalı. Mağazayı yağmalarcasına çok sayıda rom ve puro alıyoruz. Ben mağazadan erken çıkıp kapı önünde arkadaşları beklerken karşı kaldırımdan adamın biri garip işaretler yaparak ona doğru gitmem için el sallıyor. Baştan anlayamıyorum. Elini ağzına götürüp puro içme hareketini öpücük yolluyor olarak yorumluyor ve “ eşcinsel” midir acaba?​” diye düşünüyorum. Mağazadan çıkan arkadaşlara karşı kaldırımdaki adamı gösterirken bize puro satmaya çalıştığını anlıyorum. Ben adama olumsuz yanıt verirken, bir iki arkadaş karşı kaldırıma geçip adamın peşine takılıyor. Bir süre sonra ellerinde içi puro dolu torbalarla geri dönüyorlar. Kaçak satıcılar, mağazalardaki fiyatın yarısı kadar bir fiyata aynı malları arkadaşlara satmış. Herkes pahalıya aldığına üzülüyor ama bir taraftan da “acaba kalitesi nasıl, sahte mi?​” diye kuşkulanıyor. Daha sonra Küba gezisi boyunca turistlerin olduğu her yerde bu satıcılara rastlıyoruz. Polis çok müdahale etmiyor olacak ki, bütün gün peşimizden dolaşıyorlar ve mağazalardan daha çok satış yapıyorlar.
Öğle yemeği için önceden ayarlanmış lokantaya gidiyoruz. Başlangıçta hemen mojitolar geliyor. Sonra çorba, arkasından salata, salata bittikten sonra balık ve en son tatlı geliyor. Sonraki günlerde gittiğimiz lokantaların hemen hemen hepsinde bu sıra değişmiyor. Tipik Akdeniz yemek tarzı diye düşünüyorum. Yunanistan ve Fransa’ da da yemek sunuş tarzı buna yakın. Belki İspanyollardan böyle bir yeme alışkanlığı kaldı.
Sokaklarda, barlarda, cafelerde, lokantalarda ve meydanlarda en az dört kişiden başlayan ve bazen sayısı yedi, sekize kadar çıkan sokak şarkıcıları var. Bunlar şarkılarını söylüyor ve sizden bahşiş talep ediyor. Bazıları şarkılarının cd’ sini satıyor. Cd’ ler 10 peso. Bizim parayla 25 Tl. civarında. Bazı lokanta ve barlarda şarkı söylenirken dans eden göstericiler de var. Küba da her yerde dans ve müzik var. Ve hepsi de dinlenecek ve izlenecek güzellikte.
Okyanus kıyısındaki yolun başlangıcında, kenarda bazı büstler görüyoruz. İçlerinden biri Atatürk’ ün büstü. Emperyalizme karşı mücadele etmiş bir kişilik olması nedeniyle büstü buraya dikilmiş.
Akşam, dünyaca ünlü Buena Vista SocialClup’ ü dinlemeye gidiyoruz. Yüz kişinin sığabileceği bir barda çalıyorlar. Fakat, bu grup sadece bu barda çalmıyor. Dernek gibi bir kuruluş olan SocialClup üyesi çok sayıda müzisyen var ve bunlar iki ya da üç grup olarak aynı anda birkaç farklı bar ya da lokantada çalabiliyor.  Müzisyenlerin çoğu yaşlı. Salona teker teker geldiklerinde koluna girip sandalyesine kadar götüreyim diye düşünüyorsunuz. Fakat, çalmaya ve söylemeye başlayınca her biri delikanlılara taş çıkarır. Çok güzel çalıyorlar, çok güzel söylüyorlar ve çok güzel dans ediyorlar. İki saate yakın kalıyoruz ama zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyoruz. CD’ lerini alıyoruz. Buraya giriş elli Euro. İki mojito da içebiliyorsunuz bu paraya.

ÖNCEKİ HABER

Kont’tan kelepir, kaçırmayın!

SONRAKİ HABER

Galeano için Marcos’un ölümü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...