20 Nisan 2014 16:06

Öteki Renkler

Ama herkes onun yaptığını yapamadı, onlar uçurumun kıyısındayken arkalarındaki kokuşmuş insan sürüsü onların düşmesi için elinden geleni yaptı. Öldürüldü bu kendinden olmayana tahammül edemeyen yaratıklar tarafından. Tuhaf bir tahammülsüzlüktü bu

Öteki Renkler
Paylaş

Berfin ÖZER
Paşa Karaca AÖL
İskenderun


Doğrudan ya da dolaylı katledilen bütün LGBTİ’lere
Duvarın üstünde durmuş kararsızca aşağı bakıyordu. Aşağıdan vızır vızır arabalar geçiyordu. Birden aşağıya düşen bedenini görür gibi oldu. Paramparça kafatasından akan kanlar kaldırımda bir göl oluşturuyordu. Gözlerini sımsıkı yumdu. Hep korkmuştu kandan. Aşı olduğu günler kanı görmemek için kafasını çevirir ve annesinin gülümseyen yüzünü görürdü. O günlerde hep yanında olmuştu annesi. Şimdiyse yoktu. Oysa ki sevgisinin hiç azalmayacağını söylemişti. Peki nasıl olurdu da bu sevgiyi cinsel yönelimi bitirebilirdi. Hem sırf o üzülmesin diye değişmeye çalışmamış mıydı?
Başkaları üzülmesin diye kendini, doğuştan gelen bir yönünü değiştirmeye çalışmak. Başka bir yerde, farklı bir dünyada yaşıyor olsaydı bu durum çok komik gelecekti. Kim bilir belki de hepimiz Tanrının yazdığı bir komedinin oyuncularıyız diye düşündü. Sonra yumruğunu hiddetle gökyüzüne savurdu. ‘Ama bay Tanrı ne kadar acı çektiğimizden habersiz koltuğuna gömülmüş yarattığı filmi izliyor olmalı.’

SADECE TAHMİN!

Aniden ruhunu dayanılmaz bir umutsuzluk sardı. Tekrar aşağı baktı. İşte o an geldi diye düşündü. Birden bir ses duydu, ‘Yapma’. Kafasını arkaya  çevirdi. Orada durmuş onu izliyordu; ‘Burada olduğumu nasıl bilebildin?​’ diye sordu. Öteki gülümsedi, ‘Sadece tahmin ettim.’
Kafasını tekrar arabalara çevirdi, ‘Yapma diyorsun. Keşke bu benim elimde olsaydı, keşke izin verselerdi. O zaman öyle bir yaşardım ki. Gördüğüm her şeyin, duyduğum her sesin tadına vararak. Bu dünya onların olduğu kadar bizim de dünyamız değil mi? Peki neden yaşamamıza izin vermiyorlar? Aileme söylediğim günü hatırlıyorum. Annem kanser olmuşum gibi baktı suratıma. Babamsa iğrenç bir varlığa bakar gibi bakıyordu. Ne var yani onlardan farklıysam, ne vardı bu kadar nefrete sebep olacak.’
‘Sen bununla bile baş ettin. Peki neden şimdi pes ediyorsun?​’

DAYANMAK ZORUNDAYIZ

‘Bilmiyorum, artık dayanamıyorum. İnsanlara bunun hastalık ya da tercih olmadığını açıklamaktan, onların nefret dolu bakışlarından, hakaretlerinden kaçmaktan bıktım. Bir insanı sevmek için çok temkinli davranırken neden nefrete bu kadar eğimliler. Neden bir çocuk pembe giydiği için öldürülür!’ Gözlerine dolan yaşları elinin tersiyle sildi.
‘Dayanmak zorundayız. Zaten bizim olması gereken haklar için mücadele vermek tuhaf olabilir. Sevgimiz yüzünden bizden nefret etmeleri de tuhaf hatta korkunç, biliyorum. Ama vazgeçersen daha niceleri gelir arkandan.’
‘Sapık muamelesi görmekten bıktım artık!’ diye haykırdı.
‘Kim sana sapık diyenler? İnsanlara sadece cinsel yönleriyle bakanlar. Küçücük kızlarla evlenen sözde dindarlar. Haksızlıklarla savaşıyoruz deyip kendinden olmayana yapılan zulmü görmezden gelenler. Peki değer mi bunlar için yaşamaktan vazgeçmeye?​’

ELİNİ UZATTI

Bir önündeki boşluğa baktı bir arkasına. Milyonlarca düşünce geçiyordu kafasından. Bütün o hakaretler, dışlamalar, öldürülenler. Başkalarının umrunda olmaması gereken bir durum için yapılan onca şey. Peki neydi şimdi doğru olan? Hayatını bitirmeli miydi burada? Belki de sadece boktan bir dünya bırakmış olacaktı arkasında. Ama bir yandan da... Aşağıdan geçen  arabaların sesleri şehrin gürültüsüne karışıyordu. Kan kokusu duydu burnunda, derin bir nefes aldı. Gerçekten gitmeli miydi? Belki de güzel şeyleri de bırakıp gitmiş olacaktı burada bitirirse. Zaten şimdiye kadar dayanmasının sebebi de bunlar değil miydi? Öteki yeniden konuştu: ‘Eğer ortada bir yanlış varsa bu senin değil onların yanlışı. Ve gidecek olan varsa, sen kal onlar gitsinler.’ Elini uzattı.
Kendisine uzatılan bu ele bir an tereddütle baktıktan sonra o da elini uzattı.

HOMOFOBİYE DUR DE

Ama herkes onun yaptığını yapamadı, onlar uçurumun kıyısındayken arkalarındaki kokuşmuş insan sürüsü onların düşmesi için elinden geleni yaptı. Öldürüldü bu kendinden olmayana tahammül edemeyen yaratıklar tarafından. Tuhaf bir tahammülsüzlüktü bu. Farklılıklar zenginliğimizdir deyip sonra farklı olanı bölücü, sapık ve daha nelerle yaftalayanların tahammülsüzlüğüydü. Bazılarıysa sözde hakların savunuculuğunu yapıp konu eşcinseller olduğunda seslerini çıkarmadılar, suça ortak oldular.
Bütün bunlara karşı; Amerika’da pembe giydikleri için öldürülen iki eşcinsel için, Ahmet Yıldız için, Rojin Çiçek için ve toplumda baskı ve şiddete maruz kalan tüm LGBTİ’ler için  9 Nisan’da biz de pembe giyiyoruz. Homofobiye dur diyoruz!

ÖNCEKİ HABER

Asıl Adalet

SONRAKİ HABER

Demokrasi Pusuladan İbaret Değil

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...