23 Mart 2014 07:30

‘Bakara makara’ değil dayanışma

Yaşımın yettiğinin en hareketli bir yılını geçirdi memleket. Hep birlikte AKP iktidarının 11 yıllık icraatlarından ve icraatsızlıklarından bıkan milyonların itirazlarını dile getirdiği, herkesin kendi sesi, kendi üslubu, kendi kimliği, kendi talebiyle sokaklara döküldüğü bir halk uyanışına tanıklık ettik.

‘Bakara makara’ değil dayanışma
Paylaş

Beyza METİN*

Yaşımın yettiğinin en hareketli bir yılını geçirdi memleket. Hep birlikte AKP iktidarının 11 yıllık icraatlarından ve icraatsızlıklarından bıkan milyonların itirazlarını dile getirdiği, herkesin kendi sesi, kendi üslubu, kendi kimliği, kendi talebiyle sokaklara döküldüğü bir halk uyanışına tanıklık ettik.

Gezi direnişi, Gezi Ayaklanması, Haziran direnişi, Haziran ayaklanması, adına her ne dersek diyelim, cürümü kendini aşan bir parktaki ağaçların yerlerinden edilmesinin ve “ağacıma dokunma” diyenlere saldıran ‘kahraman’ polisimizin katkısıyla milyonlar sokaklara döküldü. Sonrası malum 27 Mayıs’ta başlayan eylemler ve yok edilmesi planlanan parka 1 Haziran’da giren on binler, o on binlere ülkenin 80 şehrinde destek veren milyonların mücadelesi dünyada yankılandı. Gencecik insanlar sokaklarda öldürülürken iktidar, sesimiz kısmak için çırpındıkça batmaya başladı. Hayali iç ve dış düşmanlara yenileri eklenmeye başladı. Yeni düşmanın adı “Taksim Dayanışması” oldu.

BİR DEĞİŞİK SUÇ ÖRGÜTÜ; TAKSİM DAYANIŞMASI

Paralel mi, teğet mi, yoksa doksan derece kesen mi bilemiyorum, ama devletimizin savcılarının iddiasına göre bendeniz işte bu milyonları ayaklandıran ‘suç örgütünün’ kurucularındanım.

Bu süreci biraz özetleyeyim istiyorum;15 Haziran’da parkın dağıtılmasından sonra 8 Temmuz günü İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, Gezi Parkının vatandaşlara açıldığını söyledi. Bizler de Taksim Dayanışması olarak açılan Gezi Parkı’mıza gitmeye ve orada forumumuzu gerçekleştirmeye karar verdik. Taksim Meydanı’na doğru yürürken parkın bizlere değil ‘bazı vatandaşlara’ açıldığını üzüntüyle öğrendikten sonra tüm kamuoyunun gözleri önünde gözaltına alındık ve polise mukavemet suçlaması ile 4 günlük süre ile gözaltında tutulduk. Polise mukavemetin hangi delillerini arayacakları meçhul olarak evlerimize baskınlar düzenlendi ve dört gün sonunda savcılığa ve sonrasında mahkemeye çıkartıldığımızda önümüze konan polis fezlekesi ile adalet düzenimize olan inancımız bir kere daha pekişti! Sonrasında iki kez reddedilen, AKP yöneticilerinin müşteki olarak yer aldığı iddianame ve en son kabul edilen kör göze parmak bazı noktaların çıkartıldığı yeni iddianame süreçlerinin sonunda, Taksim Dayanışması bir suç örgütü, biz de bu suç örgütünün yöneticileri olduk.

Taksim Dayanışması sayıları her geçen gün artan en son 180 civarında bileşeni olan adı üzerinde, bir dayanışma. Kararlarının eğilimle alındığı, oylamanın dahi yapılmadığı, her bileşenin diğerini ikna yolunu seçtiği, o yüzden bu kadar kapsayıcı, bu kadar inandırıcı olan “yeni”, belki de “Gezi Ruhu” dediğimiz o ruhun yapı taşlarından biridir Taksim Dayanışması. Söylediğimiz gibi o kadar değişik bir ‘suç örgütü’ ki; “dayanışma” isteyen her bireyin toplantılarına girebildiği, hatta Gezi sürecinde daha biz toplantıdan çıkmadan kararlarımızın devlet tarafından bilindiği, yani ‘kahraman’ polislerimizin üniformasız olarak toplantılarına girebildiği kadar şeffaf bir ‘suç örgütü.’

DAYANIŞMA GÜZELDİR

“Örgüt”, “örgütlenmek” egemenlerin hep korktuğu, hep marjinalleştirdiği iki terim. Aslına bakarsanız bir grup insanın bir araya gelip kararlar aldığı ve bu kararları uygulamaya geçirdiği zeminlere örgüt denir. Örneğin benim örgütüm EMO da, TMMOB da Türkiye tarihinin en önemli meslek örgütlerindendir ve örgütlü olmak her zaman güzeldir, olması gerekendir, tıpkı Taksim Dayanışması gibi. Eğer böyle bir örgüt tarifi ise iddianamedeki, evet biz bu örgütün üyeleriz ama yöneticileri değiliz, çünkü adı üzerinde bir dayanışma olan ve kamu yararını gözetmek ile yükümlü olan Taksim Dayanışması’nın böyle hiyerarşik bir yapılanması asla olmamıştır, olmaması için de azami çaba gösterilmiştir.

SUÇ ÖRGÜTÜ KİM?

Bugün bizleri “Halkı kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne kışkırtma, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve kanuna aykırı gösteri ve yürüyüşlere silahsız katılmak ve ihtara rağmen dağılmamak” ile suçlayanların sadece kente değil, bu halkın emekçilerine karşı işledikleri suçları 17 Aralık’ta hep birlikte gördük.
Artık takip edemediğimiz ardı ardına çıkan tapelerinde, kente dair işledikleri suçlarda, 3. köprüde, Haydarpaşa’da, Hewsel bahçelerinde gördük.
Berkin’in alamadığı ekmekte, Ali İsmail’in kutlayamadığı doğum gününde, Mehmet’in acısına dayanamayan annesinde, Ethem’in korunan katilinde, Ahmet’in, Abdullah’ın, Medeni’nin, Ferit’in bulunamayan faillerinde gördük.
Tüm bunları görmemizdeki en önemli araçlardan biri de sosyal medya oldu bu süreçte. Vekillerin halkın inançlarıyla nasıl dalga geçtikleri, dinin imanın arkasına sığınanların nasıl “haram” yedikleri bir bir açığa çıktı ve bu bir kuşun gagasında dalga dalga yayıldı. İktidarı Gezi’deki ağaçlardan sonra insanların haberleşmelerini sağlayan bu kuşa da kafayı taktı. Sosyal medya ağı twitterı, son derece cahilce ve kin dolu açıklamalarla hedefe koyup ucuz miting malzemesi olarak kullanıldıktan sonra kapatmaya giriştiler ve yine demokratik ülkelerde bir suç olan sansürü uyguladılar.
Şimdi tüm bu suçları işleyenlerin güdümündeki yargı ortaya saçılan yolsuzluklara dair tek bir iddianame hazırlamazken, suçları sabit katiller sokaklara salınırken, ‘destan yazan’ polisimizin kullandığı aşırı şiddete dair en küçük bir soruşturma açılmazken, Taksim Dayanışması yargılanıyor.
Taksim Dayanışma davasında yargılanmak istenen iddianamedeki kişiler değil, Gezi Direnişi’nin ortaya çıkardığı mücadele, hak arama ve kardeşliktir. Gözümüzü korkutmaya çalışanlar, meslek odalarının hukuksal mücadelelerini engellemek isteyenler, daha fazla rant, daha fazla yağma yaratma çabasında olanlar; sanmayın ki bu davalar bizlere geri adım attıracaktır.
Daha önce de söylemiştik, yinelemekte fayda var. Bizler Taksim Dayanışması olarak; 2012 Şubatında ilk toplantımızı yaptığımız andaki taleplerimizin de, Gezi parkındaki ağaçların kesildiği, çadırlarımızın yakıldığı günlerdeki tepkimizin de, gencecik çocuklarımıza kıyan polis şiddetinden hesap soran tutumumuzun da, parklarda, meydanlarda, sokaklarda özgürlük, demokrasi ve insanca yaşam talep eden milyonların taleplerinin de kararlılıkla arkasındayız. “Bakara makara” değil DAYANIŞMA DAYANIŞMA…

* Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı

ÖNCEKİ HABER

AKP’nin vurgun yediği yer: Gezi

SONRAKİ HABER

Minik kelebek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...