Torna, ışıklı arabaya benziyor mu anne?
Zil çaldı, tatil geldi. Artık dağ gibi biriken ödevleri yapmak yok, önlük giymek yok ve daha da önemlisi sabahın seherinde kalkmak yok. Oyun, televizyon, bisiklet, sokaklar hep bizim. Durun bir dakika! Nasıl yani? Anne ben atölyede ne yapacağım? Matkap mı tutacak ellerim. Torna mı? O da ne, ışıklı arabaya benziyor mu? Peki, azcık erken çıksam olmaz mı atölye denen yerden. Oyuna yetişeceğim, daha top oynayacağım. Geç kalırsam almaz beni oyuna diğer çocuklar...
ÇOCUK OLMADAN BÜYÜYEN KÜÇÜK BEDENLER
‘SÖZ DİNLEMEZ’ ÇOCUKLAR
Hastanelere medikal ekipman üreten bir atölyeye giriyorum. Biri 13, diğeri 15 yaşında olan iki çocuk işçi çarpıyor gözüme... Elleri yağ içinde... Sohbet etmeye çalışırken patron geliyor. "Çocukları niye çekiyorsun? Asıl koşullarına bak" diyerek atölyeyi gezdiriyor ve başlıyor yaptıklarını anlatmaya: "Sigortası var hepsinin. Önlük takmaları gerek, ama baksana takmamışlar, kaç kez uyardım, dinlemiyorlar. Yaptıkları makinelere gel de bir bak, usta mühendisler yapamaz..." Çocuklar da benimle birlikte patronun anlattıklarını dinliyor bir süre. Sonrası malum, işbaşı...
ADINI BİLMEDİĞİM ŞARKILAR..
Ailesi tarafından küçük yaşta sokaklarda çalışmaya itilen Mert, 13 yaşında bir çocuk. 6. sınıfa gidiyor. Okulların kapanmasıyla birlikte ev bütçesine katkı sunmak için sokak başlarında flüt çalmaya başlamış. "2 ay önce hocam öğretti" diyor."Severek çaldığın bir şarkı var mı?" diye soruyorum, "Adlarını bilmiyorum ki!" diye cevap veriyor utangaçça...
İlk önce istemedi fotoğrafını çekmemi. Utangaç biraz. Yaşı daha 14. Ama atölyelerdeki abilerine çay servisi yaparken cengaver gibi. Çevrede de çok seviliyor. Ama, tatil bitince bırakıp abilerini okula gidecek. Kim bilir, belki okuldan çıkınca yine gelir, tavşan kanı çay çeker.
13 yaşında Ahmet... Küçücük elleriyle tuttuğu matkap, neredeyse yaşıyla eşdeğer ağırlıkta. Fotoğraf makinesini görünce heyecanlanarak, "Poz vereyim mi abla?" diye soruyor. "Gerçekten bu işi mi yapıyorsun?" diye sormaya kalmadan, patronu söze giriyor: "Okuyor aslında. Yaz çırağımız o" diyerek gülüyor... Ahmet ise suskun...
“Eti senin kemiği benim” anlayışıyla patrona teslim edilen Ostim'deki çocuk işçi... Okulu bırakmak zorunda kalmış. 17 yaşında. Ama, şimdiden kocaman bir adam. "Bakma ufak durduğuma" diyor zaten kendisi de. Neden mi? “Yaa... Bura adamı böyle yapar işte" diyor. Sohbeti uzun tutmak da istemiyor zaten. Patronu başında, sırada yapacak çok iş var...
Evrensel'i Takip Et