30 Haziran 2013 03:40

Romantizmin edebiyatı, edebiyatın romantizmi

Romantik edebiyat evreninin belki de en romantiği yaygın adıyla historical romance, Türkçe adıyla tarihi aşk romanı. 1972 senesinde Amerikalı Yazar Kathleen E. Woodiwiss bu türün ilk örneği kabul edilen The Flame and the Flower’ı (İhtiras Çiçeği/Epsilon Yayınevi) kendi el yazısıyla edebiyat dünyasına kazandırıp da bilhassa bay

Romantizmin edebiyatı, edebiyatın romantizmi
Paylaş
Belma Demir

Gösterişsiz genç bayan Elinor Harriman ortalıktan kaybolan rezil kepaze, kumarbaz, hafifmeşrep annesini aramak üzere kolları sıvar ve kendisini Cennet Konağının efendisi; Cehennem Kralı, İblis Kral lakaplarıyla da anılan Giverney Kontu, Rohan Vikontu Francis Rohan’ın evinde bulur ya da bir nevi iblisin yuvasına, şeytanın kucağına düşer.

Francis Rohan, İngiltere’den sürgün edilmiş bir asilzadedir ve Fransa’da pek de asil işler yürütmemektedir. Zira Cennet Konağı kontun izin verdiği ölçüde her türlü tensel zevkin yaşanabildiği, fahişelerin ve zamparaların cirit attığı bir mekan olarak bilinir ve öyledir de. Rohan, inceden inceye Elinor’u süzerken bir yandan bu pespaye kılıklı bakirenin bu günah yuvasına nasıl düştüğünü kavramaya çalışırken diğer yandan da kızcağıza ufaktan ufaktan sataşmaya başlar. Ve umulmadık beklenmedik, en hesapta olmayan şey oluverir; güzelliğe değer verdiğini her fırsatta dillendiren şeytan Rohan bu pek de güzel olmayan genç hanıma göz koyar. Elinor’un yolunun Cennet Konağı’na düşüşünün yegane sebebi ise yıllar evvel para sıkıntısı yüzünden henüz on yedi yaşındaki kızının bekaretini sadece bakirelerle birlikte olmaktan hoşlanan (!) pedofil herifin tekine satan ve aklının yolunun hiçbir zaman beyninden geçmediği hafifmeşrep annesini (!) arıyor oluşudur.

Neticede şu rezaletin içinde Elinor’un başına gelmiş ve gelebilecek en güzel şey; sözde şeytan, içten içe melek, nefretini kazananlara karşı bir o kadar tehlikeli Rohan oluyor...

Romance Writers Of America tarafından Lifetime Achievement Award (Yaşam Boyu Başarı Ödülü)’ı almaya layık görülmüş yazarımız Anne Stuart, kalemini hayal pembesi manzaralar çizmeye zorlamamış, hatta mümkün olduğunca çirkefleştirmiş onu. Fakat bu unutulmayası hikayeyi salt bir trajedi olmaktan çıkaran da yine yazarın kendi üslubuyla karakterlere ve olay örgüsünün atmosferine yaydığı esprili havadır. Francis Rohan’ın sizi güldüreceğinin garantisini yazara sorsak verir mi bilmiyorum; fakat ben haddim olmayarak bir miktar cüretkar davranıp bu teminatı veriyorum. Rahatsızlık duyduğum tek nokta ise hikayenin sonunun biraz oldubittiye getirilmesi, olay örgüsünün göz alıcılığına nazaran bir miktar sönük kalmasıdır. Yazı hayatına 1974 senesinde başlamış, profesyonel bir kalemle muhatapsınız. Okuduğum her karalamaya ‘‘edebiyat’’ diyememek gibi bir illetin sahibiyim; fakat ben bu hikaye çerçevesinde bu yazarın yaptığına ‘‘ edebiyat’’ derim. Bir edebiyatçının sahip olmasını zorunlu gördüğüm ve pek çok edebi dehanın da zorunlu gördüğü edebi dil ve sahsa münhasır üslup Anne Stuart’ta mevcuttur. Bu şahsi üslubun başarısı yahut başarısızlığı elbette ki okuyucunun takdirine kalmıştır.Daimi bir okur muhakkak kendine has, edebiyata dair bir estetik zevk geliştirmiştir ve bu zevkin her bir okur için farklı kriterlerle şekillenmiş olması muhtemel ve doğaldır.

*Kalpsiz/Anne Stuart Epsilon Yayınevi Çevirmen: Nil Bosna 408 sayfa Temmuz 2012 basım demir [email protected]

ÖNCEKİ HABER

Kurgu içinde kurgu

SONRAKİ HABER

Çin’in ilk Nobelli yazarı: Mo Yan

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...