‘Tayyip Fas’a kaçıyor!’
Çok garanti bir yerden duydum. Tayyip yarın Fas’a gidiyormuş. BJK Başkanı Fikret Orman transfer için oraya gidecek ya, o da onlarla birlikte gizlice kaçacakmış.”
Benim Beşiktaş’tan Taksim Meydanına kadar gezdiğim barikatlarda duyduğum ilginç iddialardan biri bu.
Gündüz hayli renkli ve kalabalık olan Taksim ve çevresi, geceye doğru ağırlıkla Gezi Parkına çekiliyor. Gündüz devrilen polis araçlarının önünde veya yakılan ateşlerin önünde fotoğraf çektirmeye gelen bir kalabalık da var. Geceye doğru ise orada kurulan çadırlar yorulan herkese açık. Parktaki hareketliliği görünce saatin sabahın 4’ü olduğuna inanamıyorsunuz. Yine park içinde bir yanda film gösterimi ve konserler yapılıyor, diğer yanda oraya gelenlerin giderken bıraktığı yiyecek, şemsiye, yağmurluk gibi şeyler orada kalanlara ücretsiz olarak veriliyor. Bunun için yardım duvarı diye bir yer bile oluşturulmuş.
Bu yardım meselesine gelince, çevre sakinleri bu konuda göstericilere hayli sahip çıkıyor. Örneğin Beşiktaş’ta polisin yoğun saldırısı sonrası Barbaros Bulvarı’na doğru kaçan insanlara bina kapısını açan da oldu, balkondan limon atan da. ‘Son durum nedir, bir ihtiyacınız var mı?’ diye soran da var, ‘Allah yardımcınız olsun gençler, aman dikkat edin’ diyerek moral veren de. Yine Beşiktaş’ta polis aralıksız biber gazı atarak kitleyi dağıtmak isterken balkonlardan çalınan tencere tavalar, yoldaki insanlara adeta moral verdi ve biraz ilerde toplanıp tekrar barikata doğru ilerlendi.
Gece 3 gibi yapılan polis saldırısı sonrası ara sokaklara sığındığımızda karşılaştığımız gençlere şaka yollu “Bu saatte ne işiniz var dışarıda? Siz ne istiyorsunuz?” diye sorduğumuzda bir azarlanmadığımız kaldı. Kısa bir sessizlikten sonra konuşmaya başlayan bir genç olayların ikinci gününü kastederek “Ben işyerimde oturuyordum. Hiçbir şeyden haberim yok. İşten çıkıp Taksime geldiğimde olan vahşeti gördüm, burada olmam gerektiğine karar verdim” diyor. Sonra da diğer arkadaşlarını ikna etmiş ve Taksim kazanıldıktan sonra Beşiktaş Meydanına çatışmaya gelmiş.
Hem Beşiktaş hem de İstiklal Caddesinin tüm duvarlarına tepkiler yazılmış. Fiiller burada yazamayacağımız kadar ağır olsa da öznenin Başbakan Tayyip Erdoğan olduğunu belirtelim.
Tünelden Taksim Meydana çıkana kadar ‘Çare Drogba’, ‘En az üç kırmızı’, ‘Bizden 3 tane daha istediğine emin misin?’, ‘Bu gaz çok güzel dostum’ gibi insanı gülümseten yazılamalar ise hayli fazla. Göstericilerin bir gözü barikatta polisi yoklarken bir gözü de twitter ve facebookta, diğer il ve ilçelerdeki gelişmeleri takip ediyor. Çevredeki birçok mekan da sabaha kadar kapılarını açık tutarak gelenlere hem ücretsiz yeme-içme hem de sağlık hizmeti sunuyor.
Gece ne oluyor diye turlarken İnönü Stadının oradan Taksime çıkan gençlerle karşılaşıyoruz. ‘Aşağıda durum ne?’ sorumuza ‘Kaybettik’ diye yanıt veriyorlar. Sadece onlar için değil, gösteriye katılan herkes de aslında aynı duygu var: Polisin olduğu ve halkın giremediği her yer kazanılmamış demektir. Devam eden sohbetimizde ‘Kim çağırdı sizi buraya, niye geldiniz?’ diye yekten soruyoruz. Cevap net: ‘Tayyip’in gitmesini istiyoruz.’ 7-8 kişilik gurubun içinde fanatik Beşiktaşlı ve Galatasaraylı taraftarlar da var CHP’li de. Örgütlü bir şekilde orada olmanın önemli olduğunu söylüyorlar ama peşinden ekliyorlar, ‘Burada bir halk hareketi var, kimi örgütlerin buraya gelip de sadece kendileri burayı kazanmış gibi davranmasını istemiyoruz.”
Direnişin başladığı ilk günden bu yana parktayız. Son müdahalenin olduğu Cuma sabahı saat 4 gibi Anti-Kapitalist Müslümanların ‘Tekbir! Allah, ekmek, özgürlük!’ sloganıyla –alışkın olmadığım için olsa gerek- aniden yerinden kalkan biriyim. Sonrasında ‘Faşizme karşı omuz omuza’ ve ‘Hükümet istifa’ sloganlarını çok farklı kesimlerden insanların birlikte attığına şahit oldum. İnsanların sabahın beşinde parkta, İstiklalde, Sıraselviler Caddesinde elbirliğiyle çöp topladığını gördüm. Ve bunları gören herkes gibi inançlı ama merakla kendime ve çevreme soruyorum: Şimdi ne olacak? Barikatlarda biraz da bu soru konuşuluyor.
Evrensel'i Takip Et