15 Mayıs 2013 10:41

Emeğimiz kime emanet

Ezgi Belge

İlkokuldan üniversiteye, eğitim sisteminde yapılan onlarca değişikliği, ÖSYM de sınav sistemlerinde yaptığı değişikliklerle takip ediyor. ÖSS kaldırılıyor, yerine YGS ve LYS getiriliyor. Yetmiyor aşamalı ve her derse ayrı ayrı girilen sınavlar haline getiriliyor.

Daha çocuk yaşlarda öğrenciler, 3 yıla yayılan, daha sonra 1 yıla indirilen ve seneye kaldırılacağından bahsedilen SBS ile boğuşuyor.

Kafa karışıklığı günden güne artıyor…

Bin bir emekle kazanılan üniversiteleri bitirmek, bitirildiğinde mezunları bekleyen sorumluluklar vs derken liste uzayıp gidiyor.
Doğup da üniversite çağına gelene dek hem çocuğun hem de ebeveynlerin hayalleri/beklentileri yüzlerce kez değişiyor.
2013’ün başlarında KPDS ve ÜDS kaldırılarak yerini YDS aldı. Günlerce, “nasıl sorular çıkacak? Süresi ne kadar olacak?​” Soruları okullarda, sanal ortamlarda tartışıldı. Yılda 4 kez girebildiğimiz sınav sayısı yılda 2’ye indirildi ve tek çıkarımız 2 sınav parasının cebimizde kalması oldu. Üstelik 32 dilde yapılan bu sınav yalnızca birkaçı yılda 2 kez yapılıyor, diğer dillerdeyse yılda yalnızca 1 kez sınava girme hakkı tanınıyor. Dahası, bu dillerin birçoğu çeviri usulü ve Ankara merkezli sınavlar şeklinde yapılıyor.

7 Nisan’da yapılan YDS’de adayları bekleyen sürprizler vardı; sınıflara konulan kameralar, kalemlerin içine konulduğu kutular… İş sınava gelince, ilk şok sınav süresinde yaşandı. 180 dakika olan sınav süresi, soru sayısı değişmemesine rağmen 150 dakikaya indirilmişti. Emeğimizi emanet ettiklerimiz(!) soruları hazırlarken, yabancı kaynaklardan aldıkları parçaları orjinal halindeki gibi kullanmayarak öylesine hatalar yapmışlardı ki…

Sınav sonrasında günlerce tartışılan konulardan biri de Hürriyet gazetesinde yayınlanan  “ÖSYM uzun paragraf soruları da dahil olmak üzere imla işaretlerinin tamamını kaldırdı” haberiydi. ÖSYM yetkilileri, noktalama işaretlerinin kaldırılmasını yabancı dil bilen ile bilmeyeni ayırt etmek amacıyla yapıldığını savundular. “Daha önce adaylar, özellikle İngilizce sınavında imla işaretlerinden sonra hangi bağlaçların geleceği formülünü ezberleyerek 10-15 soruyu hiç okumadan bile çözebiliyorlardı. Bu adaylar arasında adaletsizliğe neden oluyordu” açıklamalarının asıl adaletsizlik gösterisi olduğunu gördük. Böylesine anlam kargaşası, birden fazla doğru cevabın olduğu, mantıksızlığın en üst seviyelere çıktığı bu sınavın bilgi ölçtüğünden kim bahsedebilir ki?...

Sonuçlar açıklandığında durumun vahametini daha açık bir şekilde gördük. Sınava girenlerin %75’inin başarısız olduğu bu sınav neyi ve nasıl ölçtü?... Bu kadar başarısızlığın sorumlusu kim?...

Sonuçlar bile üniversitelerin bilimden uzaklaşmasını açıkça ortaya koymuyor mu?...

Sınav üzerine yapılan bunca eleştiri sonrası YÖK başkanı Gökhan Çetinsaya; “Uzmanlarımıza şu anda inceletiyoruz soruları. Akademisyen adayları, yüksek lisans adayları da bu sınavlara girdikleri için sınavların kalitesi, derecesi, zorluğu önemli. Bir çalışma grubu kurduk, bu soruları inceletiyoruz. Tüm muhataplarımızla konuyu görüşeceğiz” açıklamasında bulundu.
Hala umudu olan, bilim adına bir şeyler yapmak isteyenleri bekleyen bir sonraki sınavsa 6 Ekim’den 1 Eylül’e alındı.
O zamana kadar sınav komisyonları ve yetkililerin bu kadar haklı eleştiriyi nasıl değerlendireceğini göreceğiz.
Bakalım bir sonraki sınavda “emeğimizi” kime/kimlere “emanet” edeceğiz?!...


HANGİ BİRİ

Üniversiteler bilim yuvası olmaktan hızla uzaklaşıyor. Sınav öncesi ezberlenen bilgiler, sınav sonrası kuş misali uçup gidiyor. Bilim yuvalarında bilim hariç, sermayenin ihtiyacına yönelik her türlü şey yapılıyor. Çoğu zaman “kendimizi pazarlamanın” inceliklerini öğreniyoruz.

Okul bitip, iş arayışına başlanıldığındaysa karşımıza “tecrübe” sorunu çıkıyor.
4 yılın sonunda; yüksek lisans, akademik kariyer yapmak isteyenleriyse bekleyen yeni sınavlar var: ALES, KPDS, ÜDS...

Evrensel'i Takip Et