12 Mayıs 2013 14:58

Suriye merkezli şekillenen Ortadoğu

Geçen hafta hazırladığımız sayfada Ortadoğu ile ilgili olarak yaşanan çatışmaları ve siyasi gelişmeleri “Suriye merkezli şekillenme” manşetiyle vermiştik. Ülkemizi de içine alan bu gelişmeler, her adımda bu tespiti doğrulamaktadır.Reyhanlı’daki patlamanın failleri kim olursa olsun Türkiye’nin Suriye krizi boyunca izle

Suriye merkezli şekillenen Ortadoğu
Paylaş

Ali Karataş / Yusuf Ertaş

Geçen hafta hazırladığımız sayfada Ortadoğu ile ilgili olarak yaşanan çatışmaları ve siyasi gelişmeleri “Suriye merkezli şekillenme” manşetiyle vermiştik. Ülkemizi de içine alan bu gelişmeler, her adımda bu tespiti doğrulamaktadır. Reyhanlı’daki patlamanın failleri kim olursa olsun Türkiye’nin Suriye krizi boyunca izlediği politikaların toplamının sonucu olduğu açık. Uzun süreden beri Arap basınında Kürt sorunundaki gelişmeler dışında haber konusu olmayan; Suriye ile ilgili olarak genellikle attığı adımlarla gündeme gelen Türkiye, yaşanan patlamayla birlikte mağdur rolüyle haberlerin konusu olamaya başladı. Artık Türkiye, Irak, Suriye, Afganistan, Pakistan gibi yaşanan patlamalarla beraber anılır bir ülke haline geldi. Reyhanlı’daki patlamalar, Arap basınının hemen hepsinde ya manşet ya da birinci sayfa haberi olarak yer aldı. AKP Hükümetinin, Reyhanlı saldırısı ile ilgili resmi görüşlerini sayfaların manşetine taşındı. Gazete ve haber sitelerinin büyük bir çoğunluğu AKP hükümetinin,“saldırının arkasındaki olağan şüpheli Suriye rejimidir” görüşünü aktararak herhangi bir örgüt isminin verilmediğine dikkat çekti.

SYKES-PİCOT’UN 100. YILI

Sayfamızda aktaracağımız ilk yazı Lübnan’da yayınlanan Annaşra Gazetesi’nden Mahir Hatip imzalı. Makalede yaşanılan dönem yeni bir “soğuk savaş” dönemi olarak adlandırılıyor ve bu savaşın merkezinde Suriye’nin yer aldığına dikkat çekiliyor. Bölgede devam eden yeniden şekillenmenin, bugünkü sınırların ortaya çıkmasında kritik öneme sahip Sykes-Picot anlaşmasının yüzüncü yılına denk düştüğü de hatırlatılıyor.
Geçen hafta İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, Ürdün’e ani bir ziyarette bulundu. Bu ziyaretin sebebinin Ürdün’e Tahran’ın mesajını iletmek olarak yorumlanıyor. Yer verdiğimiz haberde aktarıldığına göre mesajda, “Eğer ABD, Suriye ile savaşa gitme kararı alırsa krallığınızın süreçte yok olacağının farkına varmalısınız” ifadesini içeriyor. Mesaj, Ürdün Kralı’na “Bu savaş tahtınıza bir tehdittir ve Ürdün’ü haritadan silecek olan bir Amerikan tuzağıdır” uyarısında bulunuyor.


SOĞUK SAVAŞ’TA ORTADOĞU’NUN YENİDEN ŞEKİLLENMESİ

Mahir Hatib
ANNAŞRA-LÜBNAN


Suriye’de devam eden savaş uluslararası ilişkiler uzmanları açısından birçok soruyu gündeme getirdi. Bu uzmanların bir kısmı devam eden süreci, bir cephesinde ABD ve müttefiklerinin, diğer cephesinde siyaset sahnesine güçlü dönen Rusya ve müttefiklerinin yer aldığı, soğuk savaş olarak tanımlıyorlar. Bu durum birçok açıdan çatışma olasılığının yüksek olduğu anlamına gelir.
Bir önceki soğuk savaş Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla sonuçlanmıştı. Bunun neticesinde birçok devlet ortaya çıktı. Bunun yanı sıra bazıları da yok oldu. Bugün yürüyen projede aynı senaryonun tekrarlanması mümkün olabilir. Çalkalanan Arap bölgesi yeni “Sykes-Picot” doğuracak mı?

BÖLGEDE SOĞUK SAVAŞ RÜZGARLARI

Küresel düzeyde hızla devam eden olayların okunmasında farklıklar olmasına rağmen, tek kutuplu dünya üzerinde şekillenen uluslararası ilişkiler döneminin bittiği ve çok kutuplu bir dünyanın ortaya çıktığı konusunda herkes hemfikir.  
Lübnan Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler Öğretim Görevlisi olan Doktor Velid Arbid’e göre uluslararası ilişkiler “güç ve etki” açısından yeniden düzenlenmektedir. Arbid,  bugünkü durumu geçmişte gerçekleşmiş Yalta Konferansı sonrası döneme benzetiyor.
Doktor Arbid’in, haber bülteninde yaptığı röportajda iki cephe arasında uluslararası sahnenin yenilendiği söylendi. Arbid, “Birincisi ABD’nin, ikincisi ise Çin’in liderliğinde “BRİCS*” ülkelerini kapsamaktadır. Günümüzde dünya, siyasi kutupların çoğalması dönemini yaşamaktadır. Her kutbun diğerlerinden farklı bir görüntüsü vardır. Rusya federasyonu,  Sovyetler Birliğinin mirasçısıdır. Suriye krizinin ve İran nükleer krizinin aktörlerindendir. Doğu Asya’da ABD ve Çin arasında rekabet söz konusundur. Hala zayıf olsa da Avrupa’nın da bu savaşta rolü vardır” dedi.
Lübnan Üniversitesi’nde Medya Fakültesi Müdürü Doktor İbrahim Şakir, kelimenin tam anlamıyla bölgede bir “soğuk savaş” olduğunu söyledi. Lakin çatışmalarda birçok devletin çıkarlarının söz konusu olduğuna vurgu yaptı. “Bu çatışmaların en güçlü görüntüleri bugün Suriye’de yaşanmaktadır. Suriye, yeni düzende şekillenmeye model olacaktır. Doktor Şakir haber bülteninde yaptığı yorumda Rusya’nın dünya sahnesine dönüşü Ortadoğu’daki önceki rolüne devam etme amacıyla olduğu vurgusunu yaptı.

YENİ SYKES-PİCOT ANLAŞMASI

Doktor Arbid, “Dünya, Sykes-Picot anlaşmasının yüzüncü yılını kutlamak için hazırlanıyor. Bölgenin Amerikan çıkarları bakımından yeniden düzenlenmesi bir ‘değişmeze’ bağlıdır, o da İsrail’in güvenliğinin korunması. Suriye mücadelesindeki gelişmeler içindeki düzenleme bu temelde şekillenmektedir” dedi.
Arbid, yeniden şekillendirme süreci içerisinde önümüzdeki dönemde iki devletin kurulacağını, bunlardan biri Kürdistan iken, diğeri İsrail’in güvenliğini tehdit etmeyen silahlarından arındırılmış bir Filistin devleti olduğunu belirtti. Bu arada da bir devletin, Ürdün’ün ortadan kalkacağına vurgu yaptı. Bölgede yeni bir Sykes-Picot’un gündeme gelmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu söyledi. Bu konunun “Arap Baharı’ndan” veya diğer adı ile “Pişmanlık Baharı” öncesinde gündemde olduğunu vurguladı. Amerikan idaresinde medya organlarına da sızan birçok haritanın mevcut olduğuna dikkat çekti. Lakin bu yeniden düzenlemenin, diğer aktörlerin tutumlarına da bağlı olduğunu hatırlattı. Kürt Devleti ile ilgili olarak  büyük güçlerin çarpışmasının daima Kürtler üzerinde etkileri olduğunu belirtti. Bu konunun temel olarak Türkiye’nin tutumuyla alakalı olduğunu vurguladı.


ÜRDÜN, HALKI İÇİN YETERİNCE BÜYÜK

Cihad El Hazen
Al Hayat


Ofisimde, birçok ülkenin kendileri hakkında yayınlanmış haberlerini içeren dosyalar tutarım. Mısır, Suudi Arabistan, Suriye, ABD, İsrail, Irak, Libya, Türkiye, İran’la başladım ve şimdi de Ürdün’le devam ediyorum. Ürdün’ün ofisimde özel bir dosya olmaksızın kalmasını arzuladım çünkü batı gazeteciliğinin kuralı “olmayan haber iyi haberdir.” Bunun anlamı şu; Haberin olmaması şu ya da bu ülkenin ondan uzak tutulması anlamına gelirken, haberin olması ise “sorunlar ve tehdit” anlamına gelir.
Ürdün, Arap Baharı olarak adlandırılan beladan kaçtı. Bunun için Allah’a şükrediyorum. Ancak, külün altında gizlenmiş bir ateş görüyorum ve korkarım bu ateş alevlenecek.
Ürdün, bazı önemli sorunlardan veya sadece Ürdün’de olanlardan değil, İsrail’in işgal suçları ve etkilerinden, Irak’ın işgal edilmesinden ve Ürdün’de yaklaşık bir milyon (yani Ürdün nüfusunun yüzde onu kadar) Suriyeli mülteciye neden olan Suriye krizinden etkileniyor. Bütün bu sorunlar önemlidir ve Ürdün bunlarla mücadele etme yeteneğine sahiptir. Ancak, iç sorunlar Ürdün’ün bugünü ve geleceği için çok daha tehlikelidir.
Ürdün, hiçbir doğal kaynağa sahip değil. Aşiretler her şeyin temelini oluştururken, Ürdün henüz tüm halkı için yeterince büyük. Bu hiç kimsenin göz ardı etmemesi gereken bir gerçektir. Bazı aşiret mensupları Kral II. Abdullah’a kötü bir mektup gönderdiğinde bu şahsiyetlere saldırmak için öfkeli bir yazı yazdım. Aynı yazıda kabilelerin Ürdün’ün omurgasını oluşturduğundan da bahsetmeyi unutmadım. 1920’lerin başında Ürdün Prensliği kurulduğunda ve 1950’lerin başında ülkenin bağımsızlığı üzerine Ürdün’e Çerkez, Çeçen, Filistinli, Suriyeli ve Iraklı seli yaşadı ve Ürdün hepsiyle daha güçlü büyüdü. Kesinlikle ortaya çıkan bazı hassasiyetler vardı ancak hayata birlikte tutundular. Şimdi ise bu duruma endişe nedenleri görüyorum.
Ürdün Müslüman Kardeşlerin pozisyonu hiç umurumda değil, çünkü bu grup Ürdün’de iktidar olamaz. Ben daha çok üniversitelerdeki kabile kökenli insanlar ve Filistin kökenli Ürdünlüler arasında şiddet sahneleri hakkında endişe duyuyorum. Bu Ürdün’ün sosyal bileşenlerine zarar vereceği için tamamen kabul edilemez. Bu çatışmaların içinde yer alanlar tanrının ve milletin düşmanıdır ve cezaların en ağırı ile cezalandırılması gerekir. Dokunulmazlık, bu üniversitelerde kavgaların hala devam ediyor olmasının muhtemel nedenidir. 2011’de 60 kavga oldu.  Geçen yıl Hüseyin Üniversitesinde aralarında biri çocuk 4 kişinin öldüğü toplamda 80 kavgaya tanık olundu.
Ürdün, tıpkı Lübnan, Filistin, Mısır ve her Arap ülkesi gibi benim ülkem. Ürdün’e ait bütün aşiretler ve insanlar burada Ürdün’ün en önde olması gerektiğine inanmalıdır. İnsanların kendi hatalarından ders alması iyi bir şeydir.


HAMANEY’DEN ESAD’A TAM DESTEK

Elie Şelhup
Al Akhbar


Geçtiğimiz hafta sonu İsrail’in Şam’a yaptığı saldırının ardından, Tahran Suriye’ye tam destek sözü verdi. Tahran, kurulan denklemin özünün farkında; İsrail’in saldırısı Suriye’ye, fakat gerçek hedef İran ve Hizbullah. İran Dini Lideri Ali Hamaney’den gelen mesajın özü bu.
ÜRDÜN HÜKÜMDARINA BİR UYARI
Aynı İran kaynaklarına göre Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi, Salı günü Ürdün’e ani bir ziyaret gerçekleştirerek Kral Abdullah’a “Esad’ı ve Suriye’yi korumak için İran’ın güçlü taahhüdünü içeren bir mesaj” iletti.
Salihi’nin mesajının  “kararlı ama kibar” olduğunu belirten Ürdün kaynakları mesajın kişisel olarak doğrudan dini lider Hamaney’den geldiğine dikkat çektiler. Ürdün Kraliyet Sarayına yakın kaynaklar, “Kral’ın, İran’ın mesajını dostça karşıladığını ve dinlediğini, Salihi’ye de, Ürdün’ün Suriye’ye müdahale etmeyeceği konusunda güvence verdiğini” açıkladılar.

evrensel.net
ÖNCEKİ HABER

Patron sigorta yapmamak için direniyor

SONRAKİ HABER

Yeni devlet aklı çözümü dayatıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa