Topağacı’nda dönüşüm değil sürgün: Mahalleli elektrik, su ve doğalgazsız bırakıldı
Ümraniye Topağacı mahallesindeki yurttaşlar, tapulu evlerinde oturdukları halde gece yarısı kararlarıyla tahliyeye zorlanıyor. Mahallede yaşananları EMEP Milletvekili Bayhan, Meclis gündemine taşıdı.

İskender Bayhan, Topağacı mahallesinde yurttaşlarla bir araya geldi
Eylem Nazlıer
[email protected]
İstanbul Ümraniye Topağacı Mahallesi, halkın onayı olmadan yürütülen kentsel dönüşüm projelerinin nasıl bir zorbalığa dönüştüğünün çarpıcı örneklerinden biri haline geldi. Mahallede yıllardır yaşayan, çoğu emekli ya da asgari ücretin altında gelirle geçinen emekçiler, tapulu evlerinde oturdukları halde gece yarısı kararlarıyla tahliyeye zorlanıyor.
Emek Partisi İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, mahallede yaşananları Meclis gündemine taşıdı. Daha önce mahallede elektrikleri, suları kesilen yurttaşlarla bir araya gelen Bayhan, bu görüşmelere dayanarak hazırladığı soru önergesiyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a çok sayıda sorunun yanıtını sordu.
Bayhan: Emekçi halkın yaşam alanına dönük bir tasfiye operasyonu
Bayhan, soru önergesinin gerekçesinde şunları söyledi:
“Topağacı Mahallesi, son yıllarda yürütülen kentsel dönüşüm uygulamalarının, halkın rızası ve katılımı olmaksızın, rant odaklı ve hak kayıplarına yol açacak şekilde nasıl ilerlediğine dair çarpıcı bir örnek haline gelmiştir. Mahallede onlarca yıldır yaşayan ve çoğu emekli ya da açlık sınırının altında ücretlerle geçinen emekçi yurttaşlardan oluşan hak sahipleri, tapulu mülklerinde oturdukları halde, bir gecede alınan kararlarla evlerinden edilmeye başlanmıştır.”
Bayhan, 2012 yılında yurttaşların 2B statüsündeki arazileri bedelini ödeyerek tapulu mülk haline getirdiklerini, buna rağmen mahalle halkının rezerv yapı alanı ilanıyla fiilen mülksüzleştirildiğini vurguladı. Bayhan, Bakanlığa bu karar öncesinde hangi bilimsel raporlar, zemin etütleri ve teknik analizlerin hazırlandığını ve bu raporların kamuya açık olup olmadığını sordu. Ayrıca süreçte mahalle halkının, meslek odalarının, üniversitelerin ya da bağımsız bilirkişilerin görüşlerine başvurulup başvurulmadığını, herhangi bir halk bilgilendirme toplantısı yapılıp yapılmadığını da gündeme getirdi.
Mahalleye toma ile girildi, elektrik-su kesildi; solunum cihazları durdu
Bayhan, 24 Temmuz 2025 sabahı, mahallede yeni bir evreye geçildiğini belirtti: “Herhangi bir resmi tahliye kararı bulunmamasına rağmen, polis eşliğinde onlarca hanenin — içinde yaşlıların, çocukların ve hastaların bulunduğu evlerin — elektrik, su ve doğalgazı kesilmiştir. Mahalleye çevik kuvvet ve TOMA ile girilmiş, mahallede halen oturan yurttaşlara biber gazı sıkılarak zorla tahliye amaçlanmıştır”
Kesintiler sonrası klima, buzdolabı, solunum cihazı gibi hayati ekipmanların çalışamaz hale geldiğini hatırlatan Bayhan, bu müdahalelerin yasal dayanağını ve hangi kamu kurumu ya da şirketin kararıyla gerçekleştirildiğini sordu. Ayrıca biber gazı ve polis şiddetiyle ilgili herhangi bir hukuki-idari işlem başlatılıp başlatılmayacağını da gündeme taşıdı.
“Bu durum, özellikle yaşlılar, kronik hastalar, engelliler ve çocukların da bulunduğu emekçi aileler açısından ciddi bir halk sağlığı tehdidi oluşturmaktadır. Bakanlığınız bu uygulamalardan doğabilecek tüm riskleri kabul mü etmektedir, yoksa sorumluluk alarak bu hukuksuz ve insanlık onuruna aykırı uygulamaların geri çekilmesini sağlayacak mıdır?”
“Bakanlık %50+1 çoğunluğu neye göre ilan etti?”
Bayhan, sözleşme sürecine ilişkin olarak hak sahiplerinin kaçının sözleşme imzaladığını, kaçının imzalamadığını, Bakanlığın “%50+1 çoğunluk sağlandı” iddiasını hangi resmi veriye dayandırdığını sordu. Bu verilerin kamuoyuyla neden paylaşılmadığını da ayrıca gündeme getirdi.
Ayrıca, “İmzalamazsanız evinize el konur”, “Hazirana kadar imzalamazsanız hakkınızı kaybedersiniz” gibi ifadelerin kimler tarafından kullanıldığını; bu kişilerin kamu görevlisi, yüklenici firma temsilcisi ya da müteahhit bağlantılı şahıslar olup olmadığını sordu. Bayhan, bu tür baskıcı uygulamaların her dönüşüm sürecinde tekrarlandığını belirterek şu soruyu yöneltti: “Halkı korkutarak imzaya zorlayan bu kişilerin kurumsal bağlantıları araştırılmış mıdır? Bu kişilerin herhangi bir siyasi veya idari sorumluluğu araştırılmakta mıdır?”
“Kira yardımı neden 48 ayla sınırlı, 8.000 TL ile nasıl geçinilecek?”
Bayhan, “bağımsız denetim kuruluşunun belirleyeceği borçlanma bedeline itiraz edilemez” ifadesini de içeren sözleşmenin maddesinin Bakanlığın bilgisi dahilinde hazırlanıp hazırlanmadığını sordu. Bu sözleşmelerin yurttaşların hukuki güvencelerini nasıl koruduğunu da gündeme getirdi.
Önergesinde ayrıca, kira yardımının miktarı ve süresi ile ilgili ayrıntılı sorular yönelten Bayhan, 48 ayın sonunda projenin tamamlanmaması durumunda halkın ne yapacağını sordu. İstanbul gibi bir şehirde 8.000 TL kira yardımıyla nasıl bir barınma sağlanabileceğini, rayiç kira bedellerine uygun ek destek planı olup olmadığını sordu.
“Yüklenici şirket kim, tapuların akıbeti ne?”
Bayhan, projenin yürütücüsü olan yüklenici firma ya da firmaların kimler olduğunu sordu ve bu firmalarla yapılan ihalelerin mali çerçevesinin kamuoyuna açıklanıp açıklanmadığını öğrenmek istedi. Ayrıca, mahallede yaygınlaşan “Tapular Hazine’ye devredilecek” ya da “mülkler satılamaz hale gelecek” söylentilerine karşılık olarak tapuların şu anki hukuki durumunu net biçimde açıklayın çağrısı yaptı.
“Barınma hakkı nasıl korunacak?”
Bayhan, mahalleli tarafından gönderilen noter ihtarnameleri ve toplu fesih bildirimlerine Bakanlığın nasıl yanıt verdiğini ve bu bildirimlerin hukuken geçerli sayılıp sayılmadığını sordu. Ayrıca hâlâ mahallede yaşayan, ancak sözleşme imzalamamış yurttaşların barınma hakkının nasıl korunacağını da gündeme getirdi: “Bu kişilere yönelik zorla tahliye, mülksüzleştirme, altyapı kesintisi gibi uygulamalar devam edecek midir?”
“Güvenli yuva” vaadi, bugün TOMA ve biber gazıyla mı karşılık buldu?
Bayhan, önergesinin sonunda Bakan Murat Kurum’un seçim sürecinde mahallede yaptığı konuşmayı hatırlattı: “Vatandaşımız ne talep ediyorsa onu yapıyoruz” ve “Herkesin güvenli, huzurlu yuvalarda yaşayacağı bir Topağacı kuruyoruz” demiştiniz. Ancak gelinen noktada bu sözlerin tutulmadığı, halkın itirazlarının dikkate alınmadığı ortadadır.”
Bayhan, projenin hızlanmasının arkasında AKP’li bir meclis üyesine ait olduğu iddia edilen 8 dönümlük arsanın sürece dahil edilmesi olup olmadığını da sordu. Bu iddiaların halka açıklanması gerektiğini vurguladı.
Evrensel'i Takip Et