23 Temmuz 2025 15:54

Kampüslerde 2025 yazı: Mezunlar giderken de mücadeleyi sürdürdüler

Bu yıl üniversitelerden mezun olan gençlik olarak sadece diplomalarımızı değil, kampüslerde verdiğimiz mücadelenin mirasını da yanımızda taşıyoruz.

Kampüslerde 2025 yazı: Mezunlar giderken de mücadeleyi sürdürdüler

Fotoğraf: Evrensel

Başak

Akdeniz Üniversitesi

2025'in Haziran ve Temmuz ayları, Türkiye üniversitelerinde sadece mezuniyet törenleriyle değil, bu törenlerin etrafında gelişen politik olaylarla da kayda geçti. Pek çok üniversitede öğrenciler mezuniyetlerini kutlamak yerine, yasaklanan, iptal edilen törenlere ve disiplin cezalarına karşı alternatif mezuniyetler düzenledi. Bu durum, üniversite gençliğinin toplumsal muhalefet içindeki yerini ve emek süreciyle kurduğu ilişkiyi yeniden gözler önüne serdi.

ODTÜ’de bu yıl da geleneksel mezuniyet yürüyüşünde pankart taşıyan öğrenciler hakkında soruşturma açıldı. 2 öğrenci gözaltına alındı.

İstanbul Üniversitesinde Filistin direnişini destekleyen döviz taşıyan birkaç öğrenci ÖGB şiddetine maruz kaldı. İletişim Fakültesi öğrencilerinin alana boş pankart sokmasından korkan rektörlük pankartın alana alınmasını yasakladı.

Boğaziçi Üniversitesinde ise öğrenciler, toplu mezuniyet töreninin taleplerine rağmen yapılmamasına karşı kendi törenlerini düzenlediler. Bölüm bölüm ayrı yapılan resmi mezuniyetlerde de tepkiler gösterildi. Bir yüksek onur öğrencisi diploma aldıktan sonra “bu diploma hükümsüzdür” diyerek sistemin diplomasını reddetti ve devamında “ben diplomamı bu istibdat rejiminin atanmış kayyımından değil, Boğaziçi Üniversitesinin seçilmiş rektöründen alırım” diyerek diplomasını yırttı. Ertesi sabah evine yapılan operasyon ile hukuksuzca gözaltına alındı. Aynı şekilde mezuniyet töreninde “Kayyımlar gidecek biz kalacağız” pankartını açan kimya mühendisliği öğrencisinin yüksek lisans başvurusunun onaylanmış olmasına rağmen kayyum rektörlük tarafından yüksek lisans hakkı elinden alındı ve kampüse girişi yasaklandı.

Akdeniz Üniversitesinde ise rektörlük, merkezi mezuniyet törenini son dakikada iptal etti. Biz öğrenciler bu kararı tanımayarak kendi törenimizi düzenlemek üzere üniversite yerleşkesinde bir araya geldik. Ancak bu girişim, ÖGB’nin fiziki müdahalesiyle karşılaştı. Saldırıya rağmen pankartlarımızı açarak, konuşmalarımızı yaparak ve keplerimizi fırlatarak alternatif bir mezuniyet gerçekleştirdik.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde ise pankart açan öğrencilere rektörlük, “kamusal alanda siyasi propaganda” gerekçesiyle disiplin işlemi başlattı.

Mücadelemiz kampüsler ile sınırlı kalmayacak!

Staj deneyimlerinde ücretsiz çalışmaya, mobbinge, güvencesizliğe maruz kalan gençler, gelecekte kendilerini neyin beklediğini fazlasıyla biliyor. Bu nedenle mezuniyetin kendisi, sadece bir veda değil; toplumsal sınıf içindeki yeni konumlarının da bir ifadesi. Artık yalnızca öğrenci değil; işsiz, düşük ücretli, güvencesiz işçi adayı. Kampüslerdeki forum kültürünü, dayanışma pratiklerini iş yerlerine taşımaya hazırlanan birçok genç, sendikal haklara, toplu sözleşmelere, iş güvencesine dair farkındalıkla mezun oluyor. Peki yeni mezun olan işçi adayları daha iyi koşullar altında çalışabilmek ve mücadeleyi kampüslerden iş yerlerine taşımak için ne yapmalı?

Yeni mezunlar, çalışacakları alanlarda sendikalı olma hakkını önce kendileri talep etmeli, ardından bunu işyerindeki diğer çalışanlara yaymalıdır. Genç işçilerin kendi dayanışma ağlarını kurması ve mevcut sendikaları dönüştürme mücadelesi vermesi kaçınılmazdır. Elbette en nihayetinde bu mücadeleler politik bir hatta bağlanmadıkça kalıcı kazanımlar elde edilemez. Genç işçilerin politik bilinçle hareket eden sendikalarda, sosyalist kolektiflerde veya bağımsız sınıf örgütlerinde yer alması, sermaye düzeninin topyekûn karşısında bir blok oluşturulması açısından zorunludur.

Bu yıl üniversitelerden mezun olan gençlik olarak sadece diplomalarımızı değil, kampüslerde verdiğimiz mücadelenin mirasını da yanımızda taşıyoruz. Ben de o gençlerden biri olarak, mezuniyetimizin engellenmesine, ÖGB saldırılarına rağmen direnişi seçtik. Bizleri bekleyen şey, yalnızca bir iş arayışı değil; aynı zamanda sömürünün, güvencesizliğin ve baskının başka biçimleriyle yüzleşmek olacak. Ancak bizler örgütlülüğümüzden aldığımız direnci iş yerlerine, atölyelere, plazalara, şantiyelere taşıyacağız. Gelecek, örgütlü mücadeleden doğacak.

(Genç Hayat)

Evrensel'i Takip Et