Çevre davalarında yargı işlevsizleşiyor: 1 milyon TL’ye ulaşan dava bedellerini halk karşılayamıyor
Çevre ve yaşam alanı mücadelesi verenler için yargı süreci her geçen gün daha masraflı ve zor bir hal alıyor.

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Nisa Sude Demirel
[email protected]
İstanbul – Enerji şirketleri izin süreçlerinin en az yarı yarıya kısaltılacağı ‘süper izin’ düzenlemesi Meclise geldi. Teklifle ÇED süreçleri anlamsızlaşacak, pek çok proje için ÇED onayı aranmayacak. ‘ÇED gerekli değildir’ kararları açıklanmayacak, ‘stratejik veya kritik madenler’ için pek çok çevre yasası çiğnenecek. Yani ülkenin dört bir yanında doğayı talan eden, yaşam alanlarını yok eden enerji projelerine karşı hukuki mücadele yürüten yurttaşlar için yargı yollarının pek çoğu elimine edilecek. Sermaye temsilcileri izin süreçlerinin masraflarından ve süresinden yakınırken; yöre halkları için de böylece yargı yolu kapanacak.
Yurdun dört bir yanında HES, JES, GES, maden projelerinde şirketlerinin avukat ordusunun karşısına bir avuç gönüllü avukatla çıkan köylüler; artık masrafları karşılayamaz durumda. Çevre davalarında, yasaların delik deşik edilmesiyle, olumlu sonuç alma olanakları azalırken başta keşif masrafları olmak üzere yargı bedelleri de çoktan derneklerin boyunu aşmış durumda. Evrensel’e konuşan Av. Arif Ali Cangı’nın aktardığına göre Sinop Termik Santralindeki dört dosyanın bilirkişi keşifleri için 800 bin TL, Tekirdağ Ergene Derin Deşarj AŞ davasında 1 ila 1.5 milyon TL, pek çok parçalı dosyası olan Kanal İstanbul’da 1 milyon TL’ye yakın masraf yapıldı. Yakın zamanda İzmir Bayraklı’da ormanlık alan dışına çıkarılan bölgenin davasında bilirkişi keşfi için 180 bin TL istendi. Bu durum özellikle yöre halkı için caydırıcı hale gelirken çevre davalarının kamu davası sayılarak masraf çıkarılmaması talep ediliyor.
‘Çevre davaları kamu yararı güder’
Türkiye’de çevresel düzenlemelere ilişkin yasaların ciddi anlamda aşınmış olduğunu ifade eden Cangı; yargı bağımsızlığındaki sorunlarla beraber zorlukların katlandığını söyledi. Doğa talanına dair sürdürülen hukuki süreçlerin kamusal bir görev olduğunu hatırlatan Cangı, “Çevre davalarının hiçbir mali külfeti olmadan açılabilmesi gerekir. Ancak, daha çok idari dava olarak açılan çevre davalarında davanın reddedilmesi ya da kaybedilmesi halinde avukat olmayan idarenin temsilcilerine dahi avukatlık ücreti hükmedilir bir duruma geldi. Bu, hak arama süreçlerinde önemli bir engel” diye konuştu.
Çevre davalarında gereken teknik incelemelerin ekstra masraf çıkardığını aktaran Cangı, “Keşif gibi çeşitli yargı süreçlerinde inanılmaz maliyetler çıkarılıyor. Bugün bir ÇED iptali davasını açmak için en az 100 bin liranız olmalı. Bilirkişi keşifleri için en az 50 bin lira isteniyor ki 1 milyon liraya kadar çıkanlar var. Örneğin geçtiğimiz günlerde İzmir Bayraklı’da yangından kurtarılan ve Cumhurbaşkanlığı kararıyla orman alanı dışına çıkartılan yere ilişkin açmış olduğumuz davada 180 bin lira bilirkişi masrafı istendi. Kamusal bir görev olan bilirkişilik, bir geçim kaynağı haline mi geldi?” diye sordu. Keşif masrafının karşılanamadığı durumda masrafın Adalet Bakanlığından karşılandığını, ancak davanın kaybedilmesi halinde Bakanlığın icra takibine başladığını ifade eden Cangı, bu durumda davayı açan kişinin emekli maaşına dahi haciz konabildiğini söyledi.
Ali Arif Cangı | Fotoğraf: AA
Şirketler hukukun arkasından dolanıyor
Çevre davalarında bir diğer sorun ise ÇED raporunun iptal edildiği davalarda dahi şirketlerin ufak değişikliklerle yeniden onay alması ve yargı süreçlerinin tekrarlanması. Bergama-Ovacık Altın Madenine açılan davalardan bu yana benzer süreçlerin tekrarlandığını ifade eden Cangı, şunları söyledi: “1990’lı yıllarda mahkemeden alınan karar, Bakanlar Kurulunun kararıyla uygulanmıyordu. Bunun kabul edilebilir bir yanı yoktu. Zamanında Dönemin Çevre Bakanı Veysel Eroğlu mahkeme kararlarının nasıl uygulanacağına dair il müdürlüklerine bir genelge gönderdi. Bu 2009/7 sayılı Genelge’de ÇED davalarında mahkemenin kararında geçen eksikler tamamlanırsa ÇED raporunun tüm süreçlerinin yenilenmesine gerek olmadığı düzenlendi. Bu kabul edilemez çünkü çevre hukukunda olası bir riskin gerçekleşmesi halinde geri dönüş mümkün olmadığından ‘ihtiyat ilkesi’ vardır. O nedenle çevre davalarında eğer bir risk tespit edildiyse ve mahkeme yürütmeyi durdurma ya da iptal karar verdiyse, artık o yatırım yeniden gündeme gelemez. Ancak Danıştayın son dönemlerde vermiş olduğu bozma kararlarında biz yeniden aynı durumla karşılaşıyoruz. Bu yargı kararıyla gelişen çevre hukukunun yargı eliyle yok edilmesi, etkisiz hale getirilmesi anlamına gelir.”
Çevre davalarında kamusal bir kazanç elde edilmesinin günden güne zorlaştığını ifade eden Cangı, “Bir taraftan yargı yoluyla sonuç alınması zorlaştı, diğer yandan da yargılama masrafları yüzünden bir cayma hali ortaya çıktı. Eğer bu soruna çözüm bulunamazsa gücü olanın istediğini alabildiği bir durum oluşur. Hiç kimsenin yaşamı, bağı, bahçesi, evi, barkı güvence altında olmaz” dedi.
‘Dava başı ortalama 200 bin TL’ye ihtiyaç var’
İDA Dayanışma Derneği Başkanı Ekrem Akgül de hukuk mücadelesinin giderek zorlaştığını ifade ederek “Yöre insanını mücadeleye katmak ve davaların parçası haline getirmek etkili oluyor. Ancak kaybedilen yargılamaların bedeli giderek ödenemez boyutlara ulaşıyor, hem yöre halkının hem de bizim gücümüzü aşıyor. Adli yardım kullansak da fatura ağır oluyor. İDA Dayanışma Derneği olarak geçen yıl birikmiş yargılama gideri olarak 126 bin TL icraya verilmiş borç ödedik. Bu davalar kişisel davalar değil, kamu yararı için açılmış davalar” dedi.
Kazdağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği Başkanı Süheyla Doğan da dernek olarak 77 dava açtıklarını, 40 davayı kazandıklarını, 8 davayı kaybettiklerini, 14 davanın düştüğünü, 15 davanın ise sürdüğünü aktardı. Yargı süreçlerinde başlıca sorunları yöre halkının korku iklimi nedeniyle davacı olmaktan kaçması, gönüllü avukat sayısındaki kısıtlılık olarak sıralayan Doğan, masraflara dair ise şu bilgileri paylaştı: “2023’te TÜMAD davasında bilirkişi için 7 gün içinde 75 bin TL istendi. Yanıklar davası için 2024’te 70 bin TL istendi. Büyükhusun jeotermal davası için 2025 yılında 100 bin TL istendi. Son günlerde Ege’de bazı davalarda 200 bin TL bilirkişi ücreti istenildiği oldu. Ortalama bir dava için gereken maddi kaynak en az 200-250 bin TL arasında değişiyor. Yöre halkı genellikle yoksul üretici köylüler olduğundan dava masrafları caydırıcı oluyor.”
Evrensel'i Takip Et