23 Mayıs 2025 00:40

Seray Şahiner
@seraysahiner


Alt komşumun adını bilmiyordum, yüzünü görmemiştim ama sesini duymuştum. Yoldan motosikletle geçen kuryelere, ses yapıyorlar diye pencereden bağıra çağıra söylenip hepsinden çok gürültü yapıyordu. Diyaloğumuz: Kapısını çalıp, pencereme ben taşınmadan önce taktırdığı devasa çanak anteni söküp çatıya taktırmasını rica ettiğimde “Komşuluk ölmüş” diye bağırıp kapıyı yüzüme çarpmasıyla başladı… Diğer komşuların dinlediği müzik sesini yüksek bulup polise şikayet ettiğinde şahit yazılayım diye zilimi çalınca kapıyı açmamamla bitti. Komşuluğumuzun üçüncü yılında ben sabah yürüyüşü rotamı değiştirince yol üstündeki markette karşılaşmaya başladık. Hiç apartmanda gördüğüm geçimsiz ve fazla müdahil kadın değil. Kasiyerlere “Nasılsın güzel kızım?​” diye hal hatır soruyor. Evdeki bozuklukları toplayıp markette kağıt paralarla değiştirerek esnafa eski usul yardım yolunu benimsemiş. Her gün: Bir paket çekirdek, bir Sözcü gazetesi alıyor. Artık ben de onun için sadece antenini söktüren cadı değilim, onu gazete alırken gören biriyim. Çember daraldı: Kadına bir sempati değilse de saygı duymaya başlıyorum; her sabah sadakatle gazete almaya giden biri. Selamlaşmaya başladık…

Ekrem İmamoğlu gözaltına alındığı sabah, aslında tam ne olduğunu da anlayamadım, ben yatarken süren diploma tartışması gün doğana kadar nasıl gözaltına vardı onu da çözemedim. Spora gitmek için evden çıkıp bir alt kata vardığımda komşunun kapısı açıldı. Komşu telaşla “Biliyor musun İmamoğlu tutuklanmış.” “Gözaltı” dedim. “Eee, ne diyorsun?​” “Ne olduğunu ben de tam anlayamadım internetten.” “Televizyon da tam bir şey söylemiyor” dedi. İnterneti yok herhalde… Sokağa çıktım, yürürken Twitter’a bakıyorum ne olmuş, kim ne diyor diye. Girilmiyor. Spor çıkışı koştur koştur eve dönüyorum çünkü telefona VPN yüklemeyi beceremedim. VPN kurulu bilgisayara ve haberlere “yetişmem” lazım. Eve çıkarken abla kapıyı aralıyor yine: “Gazete de aldım ama… İnternette yeni haber var mı?​” “Abla interneti kısıtlamışlar.” İkimizin de bilginin dışında, bilginin yorumunu da duymaya ihtiyacımız var. Başka şaşıranları, başka öfkelenenleri de görmeye… Ben Twitter’a kavuşmak için basamakları hızlı hızlı çıkarken, komşum apartman timelineında akan tek şey olan beni yukarı kayıp gitmeden durdurup yorumuma bakıyor.

İlk üç yıl selam alışverişimiz dahi olmayan alt komşumun, haber kaynağı ve hedef kitlesi olmuştum: Evinin kapı eşiğindeki beyaz mermere her gün taze koparılmış bir kır çiçeği koymaya başladı. Hayatına olumlu şeyleri çağırıyor, “secret yapıyor” diye düşündüm. İmamoğlu’nun gözaltısının tutukluluğa döndüğü gün, kapısına İmamoğlu’nun gazeteden kesilmiş bir fotoğrafını astı. Artık ayak sesimi beklediğini saklamıyor bile, ben merdivenden inerken kapıyı açıp direkt soruyor: “Gözaltındaki çocuklar kaç kişi oldu?​” “Mahir Polat tutuklama mı gözaltı mı?​” Sonra İmamoğlu’nun resminin yanına Mahir Polat’ın da gazeteden kesilmiş bir fotoğrafı eklendi. Anladım ki kapı eşiğine koyduğu çiçekler de, seçimlerde slogan olarak kullanılan “Sana söz yine baharlar gelecek” sözüne gönderme. Göndermeleri görme ihtimali olan tek kişi benim. Zira onun üst katında yaşayan dolayısıyla kapısının önünden geçecek tek komşusuyum. Sokağa bakan penceresine Atatürk fotoğrafı asıp profil resmi olarak kullansa da, şahsi “postlarını” selobantla yapıştırarak medyalaştırdığı daire kapısının tek takipçisiyim. Bir akşam eve dönerken bir baktım Mahir Polat’ın resmi kapıda yok, hemen Twitter’a Mahir Polat yazdım: Cezaevinden çıkmış. Artık çanak antenini çatıya taktırmış alt komşumun evinden de benimkinden de aynı kanalların sesi yükseliyordu: Halk TV ve Sözcü TV. Ki seçim zamanları dışında hiç bu kadar uzun süre izlememiştim. Ertesi sabah evden çıktım, komşu kapısını açtı: “Timur Soykan gözaltında” dedi. Haberim yok. “Gözaltı mı tutuklama mı?​” dedim. “Gözaltı” dedi. Komşu anlatıyor: “Sundukları bir program var ya…” “Timur’u biliyorsun di mi? Kumral olan…” Abla gazete okuya, okuya habercilikteki ters piramit kuralını benimsemiş. Haberi özetleyen cümleyi başlığa taşıyıp, haberi detay sırasına göre açarak devam ediyor: Haberin son paragraflarını atsan da- acelem var deyip kadının anlattığını yarıda kesip insen de haberin özünü almış oluyorsun. Roller değişmişti. Artık haber kaynağı ben değil komşumdu. Hem de haber öznesi benim arkadaşımken… Bütün günü, ya Timur’un fotoğrafı da komşumun kapısına asılırsa tedirginliğiyle geçirdim. Timur’la yıllar önce, başka gazeteciler tutuklandığında dayanışma için bir araya geldiğimizde tanışmıştık. Gazeteci arkadaşlarımın çoğuyla henüz yüz yüze tanışmamışken fotoğraflarını bir pankartta taşıyarak tanıştım. Bu da sistemin kurduğu Facebook.

Ertesi sabah komşunun katına vardığımda kapı açılmadı. Açılsa, haberi vereceğim: Abla Timur ve Murat Ağırel serbest. Timeline kapı duvar. Gerçi duymuştur. Kadın bana haber atlattı bir kere, artık o beni değil ben onu takip edeceğim demek…

Şu an komşunun kapısında sadece İmamoğlu resmi asılı. Eşikteki bir iki dal çiçeği her gün tazelemeye devam ediyor. İçimden kapıyı çalıp abla Elif Akgül de tutuklu, Yıldız Tar’dan da hiç bahsetmedin diyesim geliyor aslında, sıcak gündemde yer almayanları gündemine almaması ağırıma gidiyor. Artık market dışında sadece çöp koymak için kapıyı açarsa karşılaşıyoruz: “Seni çok özledim güzel yavrum” diyor. Birbirini mahalle dışında hiç görmemiş insanlar olarak cezaevinden çıkanlara yurt dışı yasağı konup konmadığını konuşuyoruz. Kaç gencin daha cezaevinde olduğunu… Komşumla birbirimize cadılık yaptığımız günleri çok özlüyorum. Hayır, artık anteni benim pencereme taktırmak istese “hayır” da diyemem: Haber alması gereken gençler var.

Evrensel'i Takip Et