Süper talana süper izin
AKP hükümeti, madencilik ve enerji projelerinde izin süreçlerini hızlandıran “Süper İzin Torba Kanunu”nu Meclis’e getirerek uluslararası sermayenin taleplerini karşılamayı hedefliyor.

Fotoğraf: AFAD
Özlem Songül Abayoğlu
[email protected]
AKP iktidarı uluslararası enerji tekellerinin taleplerini hayata geçirmeye hazırlanıyor. TBMM’ye gelecek taslağa göre maden faaliyetine ilişkin resmi süreçler en az yarı yarıya kısaltılacak. ‘Süper izin’ denilen süreç ile Türkiye’de doğa talanı büyüyecek.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın maden patronlarıyla görüşmesinde maden patronları Çevresel Etki Değerlendirmelerde izin süreçlerinin çok uzun ve maliyetli olduğundan yakınmış, tek bir yerden izin alarak maden faaliyetine başlama talebinde bulunmuşlardı.
Britanya sermayeli enerji, kimya, yenilenebilir enerji, metal ve madencilik endüstrilerine veri sağlayan küresel araştırma ve danışmanlık kuruluşu Wood Mackenzie (WoodMac), metal ve madencilik için ‘süper bölge’ önerdi. Çin ile sermaye yarışında Türkiye’nin de içinde bulunduğu ‘süper bölge’nin doğal kaynaklarını, mali ve insan sermayesini kullanmak istediğini belirtmişti.
Meclise gelmesi bekleniyor
Tüm bu gelişmelerin ardından AKP iktidarı “Enerjide Süper İzin Torba Kanunu”nu hazırladığını duyurdu. Anadolu Ajansına konuşan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Abdullah Tancan, uzun vadeli stratejilerde yenilenebilir enerji kapasitenin artırılması için atılan adımlardan biri olduğu söylüyor. Türkiye'de Nisan 2025 sonu itibarıyla elektrik kurulu gücünün 118 bin 668 megavat seviyesine ulaştığını, bu miktarın yüzde 60,6'sının yenilenebilir enerji kaynaklarından oluştuğun aktaran Tancan, “2035'e kadar kapasitemizin 43 bin 100 megavatı rüzgar, 76 bin 900 megavatı güneş olacak şekilde toplam 120 bin megavata çıkarmayı hedefliyoruz” dedi.
"Her türlü kamusal denetimi ortadan kaldıracaklar"
İktidar tarafından kısa süre içinde TBMM’ye sunulması beklenen Süper İzin Torba Kanunu’nu Elektrik Mühendisleri Odası Genel Başkanı Mahir Ulutaş ile konuştuk.
Sermayenin önünü açmak için her türlü kamusal denetimin ortadan kaldırılmaya çalışıldığını söyleyen Ulutaş, “Sermaye enerji alanını öncelikli yatırım alanı olarak görüyor. Bunun için de her türlü kamusal denetim ortadan kaldırılıyor. 2010’lu yıllarda Karadeniz’i mahveden Hidroelektrik Santrallerinin, yöre halkının itirazlarına ya da doğayı ve ekonomiyi ne şekilde etkileyeceğine bakılmadan yapıldığını gördük. Bölge halkının direnişi hâlâ devam ediyor. Ancak o dönemde de bu süreçlerin layığı ile yapılmıyordu. ÇED süreçlerinin halktan kaçırıldığına, ÇED iptal davaları olsa da siyasi iktidarın gücünü kullanarak bu projelerin hayata geçirildiğine tanıklık ettik. Yeniköy Kemerköy Termik Santralinin sınır alanına dair zeytinliklerin tahrip edilmesi gibi olaylar ÇED süreçlerinin layığı ile yapılmamasının getirdiği sonuçlardır” ifadelerini kullandı.
"Türkiye’nin daha fazla enerji ihtiyacı yok"
Türkiye’nin yakın gelecekte enerji arz açığı olmadığını vurgulayan Ulutaş, “Enerji santrallerindeki üretim maaliyetlerinin düşmesi, iklim krizi gibi nedenlerle Türkiye’de Güneş başta olmak üzere enerji kaynaklarına dair bir pazar oluşması sermayenin gözünü bu alanlara dikmesine neden oldu. Son gelinen aşamada tarım alanları, sit alanları, su kaynakları, orada yaşayan halkın isteklerine, oradaki ekonominin nasıl etkileneceğine bakmadan izin süreçleri yürütecekleri anlaşılıyor. Geçtiğimiz aylarda göllerin, baraj göllerinin, denizlerin üzerine yüzen GES’ler yapacaklarını da duyurmuşlardı. Ancak bugün Türkiye’nin elektrik kurulu gücünün 118 bin 668 megavat. İktidar sadece rüzgar ve güneş enerjisinden neredeyse bugünkü kadar yani 120 bin megavat kurulu güç elde etmek istiyor” dedi.
"Ülkenin yararına olmayan enerji talebi"
Bu üretimin Türkiye’nin ihtiyacı yokken neden yapılmak istendiğini açıklayan Ulutaş, “Türkiye’nin tüm tarım alanları, ovaları, göllerine RES, GES, HES kurarak Türkiye Avrupa’nın enerji çöplüğüne çevrilmek isteniyor” ifadelerini kullandı.
Türkiye’de enerji talebinin ne kadar ulusal ihtiyaçlarından kaynaklı olduğunun tartışılması gerektiğini söyleyen Ulutaş, “Bunlar emperyalist ülkelerin bizim gibi ülkelere kaydırmış olduğu işler. Dolayısıyla Türkiye’nin yararına olmayan bir enerji arzı yaratılıyor. Türkiye’nin kendi ayakları üzerine basan enerji, sanayi, kentleşme politikası tartışılmadan her türlü kaynağı kullanmalıyız gibi bir mantık doğru değil” şeklinde konuştu.
Evrensel'i Takip Et