Arnavutluk: Onurlu yalnızlıktan onursuz diz çöküşe
Edi Rama'nın Giorgia Meloni önünde diz çökmesi herkesi şok etti. İtalya'nın Arnavutluk'u 'göçmen deposu' haline getirmesi, düzenlenecek askeri zirve; faşistlerin Arnavutluk'a dönmesinin işaratleri.

Fotoğraf: AA
Yücel Özdemir
[email protected]
Köln- 16 Mayıs Cuma günü Arnavutluk’un başkenti Tiran’da düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu (AST) 6. Zirvesi’nde Başbakan Edi Rama’nın İtalya’nın faşist Başbakanı Giorgia Meloni’yi kırmızı halıda diz çökerek karşılaması haklı olarak dünya basınında geniş yankı yarattı. Herkesi şaşkına çeviren, adeta bir evlilik teklifi seremonisini andıran bu görüntüyü nereden tutarsanız tam bir sefalet örneği. Uluslararası ilişkilerde bir ülkenin başbakanının diğer ülke başbakanı önünde bu şekilde diz çöküşünün başka bir örneği olmazsa gerek. Üstelik diz çökülen ülke ve başbakan Arnavutluk için sıradan değil...
Peki; 47 ülkenin hükümet ve devlet başkanının katıldığı zirvede Rama’nın diz çökmesini gerektirecek ne vardı? Yapay zeka çeviri programları yardımıyla baktığımız Arnavutluk gazetelerinde İskender Bey Meydanı’na serilen kırmızı halıdaki diz çöküş sahnesi “günün fotoğrafı” olarak verilmiş. Gazeta Shqip’in internet sitesinde ayrıntılı yazılan karşılama töreni hakkındaki haberde Rama’nın neden diz çöktüğüne dair bir yanıt yok.
11 Mayıs Pazar günü yapılan genel seçimlerde Rama’nın Sosyalist Partisi oyların yüzde 52’sini alarak dördüncü kez kazanmasının hemen sonrasına denk gelen 47 ülkenin başbakan ve devlet başkanının katıldığı AST Zirvesi, aynı zamanda 60 yaşındaki Rama için “zafer sarhoşluğu” anlamına geliyor.
Rama: Güce susamış yeni kral
Seçim zaferinin hemen arkasına denk gelen diz çökme sahnesine eleştiri yok denecek kadar az. Bilakis övgüler var. Örneğin Gazeta Shqip yazarı Sadedin Mezuraj şunları yazıyor: “Arnavutluk'un totaliter izolasyondan kurtulup demokrasiye zorlu yolculuğuna başlamasının üzerinden otuz yılı aşkın bir süre geçti. Travmalar, çatışmalar, krizler ve hayal kırıklıklarıyla karakterize edilen bu geçiş dönemi, güçlü kişilikler üretti, ancak aynı zamanda derin ayrılıklar da yarattı. Bunlar arasında Edi Rama, kendisini karakterize eden çelişkiye sadık kaldı: 1990'ların asi entelektüeli, estetik duyarlılığa sahip bir ressam, aynı zamanda güce susamış ve kamuoyunu kontrol altında alma konusunda inkar edilemez bir yeteneğe sahip vizyoner ve yaratıcı bir politikacı.”
Mezuraj’ın yazısında sözünü ettiği “güce susamışlık” aynı zamanda Rama’nın hedeflerine varmak için güçlü olanlara uşaklıkta her şeyi yapacağının da ipucunu veriyor. 2009’da NATO üyesi olan Arnavutluk’un Batı’ya entegrasyonda bir sonraki hedefi 2030 yılına kadar AB’ye tam üyelik. Üç yıldır Türkiye gibi aday ülke ve bu gidişle Türkiye’den önce AB üyesi olacak.
Meloni: İşgalci Mussolini’nin bugünkü versiyonu
Rama’nın önünde diz çöktüğü lider ve ülke ise ayrı bir önem taşıyor. 2022’deki genel seçimlerden sonra diğer ırkçı partilerle kurduğu koalisyon sayesinde başbakanlık koltuğuna oturan Fratteli d’italia (İtalya’nın Kardeşleri) partisinin lideri Meloni, faşist Benatto Mussolini’nin takipçisi olduğunu gizlemiyor. Bıraktığı mirasın bugünkü temsilcisi. ABD ve Avrupa’daki faşistler tarafından el üstünde tutulan Meloni’nin önünde sözde “sosyalist” birisinin diz çökmesi ancak karşılıklı çıkarlarla açıklanabilecek bir durum.
Meloni kırmızı halıda yürürken Mussolini’nin mirasına sahip çıkarken, Rama İtalyan faşizmine karşı mücadele eden, devrimi gerçekleştiren Enver Hoca’nın bıraktığı onurlu mirasa ihanet ediyor. II. Dünya Savaşı’nın başlamasının arifesinde, 25 Mart 1939'da İtalya, Arnavutluk hükümetine bir ültimatom göndererek ülkenin İtalyan himayesine girmesini ve Kral Zog'un ülkeyi terk etmesini talep etmişti. Arnavutluk halkı buna karşı çıktı ve Tiran'da İtalya karşıtı mitingler düzenledi. 6 Nisan 1939 sabahı, General Alfredo Guzzoni komutasındaki 22 bin İtalyan askeri, deniz ve hava kuvvetlerinin desteğiyle işgale başladı. O zaman Arnavutluk'un yalnızca 500 düzenli askeri, birkaç devriye botu ve gönüllülerden oluşan birlikler vardı. 8 Nisan'da İtalyanlar Tiran'ı ele geçirdi. Ülkenin doğal kaynakları, özellikle petrol, İtalyan şirketleri tarafından sömürüldü.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Arnavutluk, İtalya tarafından Yunanistan'ı işgal etmek için üs olarak kullanıldı, ancak bu girişim 1940'ta başarısız oldu. 1943'te İtalya'nın Müttefikler karşısında yenilmesiyle Arnavutluk, bu kez Nazi Almanyası tarafından işgal edildi. İtalyan işgaline karşı direnen Arnavut komünist partizanlar, Enver Hoca liderliğinde Ulusal Kurtuluş Hareketi'ni (NLM) örgütledi. 1944'te partizanlar, önce Tiran'ı, ardından tüm ülkeyi kurtararak faşist işgali sona erdirdi ve 1944’te Arnavutluk Halk Cumhuriyeti’ni kurdular. Böylece İtalyan ve Alman faşistlerinin Arnavutluk’taki ömürleri çok uzun olmadı.
Enver Hoca’nın kovduğu faşistler geri dönüyor
2.7 milyon nüfusu olan ülke şimdi bir süredir yeniden İtalyanların hedefinde. Edi Rama, geçen yıl Arnavutluk’un İtalya için “mülteci deposu” yapılmasını kabul etmişti. Başkent Tiran’a 66 km uzaklıkta kurulan bir kampa, İtalya yargısının iptal kararına rağmen, iltica başvurusu reddedilen 40 mülteci gönderildi. Bu modeli pek beğenen İngiltere Başbakanı Keir Starmer de Rama ile benzer bir anlaşma imzalamak istedi. Ancak şimdilik olumlu yanıt almadı.
Rama’nın Meloni önünde diz çökmesinin asıl sırrının imzalanan askeri anlaşma olduğu söylenebilir. Arnavutluk basınında yer alan haberlere göre, Meloni ve Rama arasında, tarihte bir ilk olarak bu yıl içinde Roma’da hükümetler arası bir zirvenin düzenlenmesi kararlaştırıldı. Ayrıca savunma sanayinde iş birliğini güçlendirme konusunda bir anlaşma imzaladılar. Bu kapsamda güvenlik ve savunma sektöründe ekipman ve teknoloji tedariki, Arnavutluk’ta denizcilik ve gemi inşa altyapılarının kurulması yer alıyor. Enerji sektöründe de ilişkilerin derinleştirilmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi ve yasa dışı göçle mücadelede daha güçlü bir iş birliği arzusu yeniden teyit edildi.
Özetle Rama, Meloni’nin, dolayısıyla İtalyan sermayesinin bütün istediklerini yerine getirmek için çok şeye hazır görünüyor. Enver Hoca öncülüğündeki bağımsızlık yanlısı komünistler tarafından kovulan İtalyanlar, bu sefer ekonomik ve askeri anlaşmalarla geri dönmeye hazırlanıyorlar.
“Ot yedik, ama boyun eğmedik”
Enver Hoca’nın Arnavutluk ve dünya halklarına bıraktığı en büyük miras, her şeye rağmen bağımsızlıkta ısrardı. “Ot yedik, ama asla eğilmedik” sözü sadece emperyalistlere karşı değil, aynı zamanda SSCB ve Çin modern revizyonizme karşı da belirleyici oldu. Sosyalizmin yozlaştırılmasına karşı alınan bu tutum sosyalist Arnavutluk’ta “onurlu yalnızlık” olarak tanımlanmıştı. Tarihsel bellek, Arnavutluk halkının Rama gibi işbirlikçilerin gerçek yüzünü, ülkeyi nasıl “ot yenilerek” ama onurlu kalınarak kovulan emperyalistlere nasıl peşkeş çektiğini de elbette kaydedecek.
Evrensel'i Takip Et