
Kentlerde halkçı ulaşım nasıl mümkün olur?
Berlin Teknik Üniversitesi’nde kentsel ulaşım üzerine çalışan şehir plancısı Emre Sevim: Kent ve ulaşım planlamasında piyasalaşma, her zaman akılcılıktan uzaklaşmaya neden olur.

Fotoğraf: DHA
Dilan Temiz
[email protected]
İstanbul – Kent yaşamının ana omurgasını oluşturan ulaşım, Türkiye’de ve dünyada büyük ölçüde toplumsal ihtiyaçlardan çok finansal kârlılık politikalarıyla şekilleniyor. Peki, halk için ulaşım nasıl olmalı? Berlin Teknik Üniversitesi’nde kentsel ulaşım üzerine çalışan şehir plancısı Emre Sevim, Evrensel’in sorularını yanıtladı.
Sevim; halkçı ulaşım anlayışından teknolojiye, güvenlikten veri kullanımına, ücret politikasından kent planlamasına kadar, ulaşımın yalnızca bir teknik konu değil, aynı zamanda politik ve toplumsal bir mesele olduğunun altını çizdi.
"Halkçı ulaşım kamunun yararını öncelemelidir"
‘Halkçı ulaşım planlaması’ ifadesinin anlamına ilişkin konuşan Sevim, “Burada finansal boyutun tamamen göz ardı edilmesini kastetmiyorum. Sistemin sürdürülebilirliği açısından işin finansal boyutu da önemli, fakat başat unsur değil. Bu çerçevede ulaşım hizmetlerinin toplumun bütün kesimleri için adil, erişilebilir, ekonomik ve verimli olması gerekir. Bu dört maddeden birinin eksik olması, ulaşımın halkçı ve sürdürülebilir niteliğine zarar verir. Örneğin bir kentte toplu ulaşım hizmeti ucuz ya da ücretsiz olabilir ancak toplumun bir kesimi günlük rutin ulaşımı için saatlerini harcıyorsa ya da güvenlik riski altındaysa bu ulaşım sistemini halkçı olarak tanımlamak mümkün değil” dedi.
"Rantçı kent planlamaları, ulaşım ağlarını da şekillendiriyor"
Ulaşımın amaç değil araç olduğunu vurgulayan Sevim, “Toplumun çok büyük çoğunluğu ulaşmak istediği yere varmak için yola çıkıyor. Bu bağlamda en iyi ulaşım ağı, sizi araçta en kısa süre tutan ya da bir aracı kullanmanızı gerektirmeyen sistemdir. Rantçı motivasyonlarla yapılan planlamalar kentin coğrafi olarak yayılmasına ve saçaklanmasına neden oluyor. Bu da ulaşım ağlarının daha planlanma aşamasında yetersiz kalmasına sebep oluyor. Oysa ulaşım ihtiyacını minimize eden akılcı kent planlaması, başarılı ulaşım ağının ön koşuludur” diye konuştu.
Toplu taşıma planlaması açısından veri toplamanın öneminin altını çizen Sevim, “Örneğin GPS verileri sayesinde bireylerin hareketliliği ölçülebiliyor. Gelişmiş ülkelerde bu veriler ulaşım ağı planlamasında önemli bir girdi sağlıyor. Ya da bir yolda saatte 8 bin araçlık kapasite varken 10 bin aracın geçtiği tespit ediliyorsa, çözüm bu kapasiteyi artırmak değil. Doğru planlama hamleleriyle toplu taşıma sistemlerine yatırım yapılmalı ve bireysel araç kullanımının azaltılması hedeflenmelidir. Aksi, halkçı ulaşım mantığına terstir” ifadelerini kullandı.
"Toplu taşıma emekçilerinin örgütlülüğü kritik"
Sık yaşanan metrobüs ve otobüs kazalarına da değinen Sevim, “Toplu ulaşım hizmeti sunan şirketlerin veya belediyelerin ellerindeki araç filosunu güncel teknolojilerle donatması gerek. Acil fren destek sistemi, şerit takip sistemi gibi sistemler bu kazaların birçoğuna engel olabilir. Örneğin Çin Shenzen kentinde otonom bir BRT (Metrobüs) hattının test sürüşlerini 2023’ten beri gerçekleştiriyor. Önümüzdeki yıllarda tam kapasite çalışması öngörülüyor. Araçlarda bir şoför değil güvenlik görevlisi bulunuyor. Metrobüs gibi hattı belli, diğer trafikten yalıtılmış sistemlerde bu gibi uygulamaları gerçekleştirmek daha kolay” dedi.
Kazaların sürücü temelli olmasının sürücülerin çalışma koşullarına ilişkin de soru işaretleri doğurduğunu belirten Sevim, “Ulaşım sektöründe sendikalaşma konusu da bu bağlamda tartışılmalı. Avrupa’da ulaşım sektörü çalışanları oldukça örgütlü. Her yıl grev haberlerini duyuyoruz. Bu da kazaları ve hizmet kalitesini doğrudan etkileyen bir unsur” dedi.
Toplu ulaşımın kamu yararına hizmet etmesinin aynı zamanda akılcı bir tercih olduğunu vurgulayan Sevim, şöyle konuştu: “Kent ve ulaşım planlamasında piyasalaşma, her zaman akılcılıktan uzaklaşmaya neden olur. Türkiye’de belediyeler toplu ulaşım hizmeti sunsa da dolmuş, minibüs, halk otobüsü gibi finansal kârı önceleyen özel aktörlerin varlığı, belediye kararlarını ücret politikasından yeni uygulamalara kadar pek çok alanda sınırlıyor. Bu durum halkçı ulaşım anlayışının önünde önemli bir engel oluşturuyor.”
Evrensel'i Takip Et