Rojava’daki Kürt Ulusal Konferansı gazete köşelerinde
Kürt Birlik ve Ortak Tutum Konferansı'nın sonuç bildirgesi tartışılmaya devam ediliyor. Konferans ilk gün gazete manşetlerinde yer alırken gazetelerin köşelerinde yer almaya devam ediyor.

Fotoğraf: MA
Rojava'nın Kamışlo kentinde 26 Nisan’da düzenlenen Kürt Birlik ve Ortak Tutum Konferansı, bölgesel ve uluslararası yankılar uyandırdı. Konferansa katılan 400 delegenin, federasyon ve özerklik taleplerini içeren sonuç bildirgesi, Suriye ve çevresindeki Kürt politikalarının yanı sıra, bölgedeki güç dengeleri ve stratejik hesaplar üzerine de tartışıldı.
Kürt Ulusal Konferansı’nın köşe yazılarına nasıl yansıdığına bakalım.
Babacan’ın Ankara kulisi: Federasyon talebi savaşı devam ettirmek
Nefes yazarı Nuray Babacan, "Başkentte Suriye alarmı" başlıklı yazısında, Kuzeydoğu Suriye’de tüm Kürt tarafların katılımı ile düzenlenen “Birlik ve Ortak Tutum Konferansı”nda merkezi Şam yönetimine sunmak üzere mutabık kalınan taleplerin Ankara'da hayal kırıklığı yarattığını yazdı. "Federasyon ve özerk bölge anlamına gelen ifadeler, net bir şekilde reddediliyor" diyen Babacan, "Ankara yönetimi, ‘Bunu savaşı devam ettirmek istedikleri şeklinde okuruz’ yorumları yapıyor" ifadelerini kullandı.
Babacan, “Ankara, 'Hükümetin pozisyonu net. Suriye’de ayrı bir yapı kabul edilemez ve bununla mücadele edilir. Suriye yönetimi de üniter yapıdan taviz vermez. Bundan sonrası onların bileceği iş…' noktasında. Bu tutumun, ‘talepleri üst elden açmak, finalde karlı çıkmak’ adına bir manevra olarak değerlendirenler de var. Bunu “örgütlerin talep maksimalizmi’ olarak yorumluyorlar” diye yazdı.
Sınır ötesi korkular ve komplolar
Sözcü’den Saygı Öztürk, “Suriye’de yapılmak isteneni, Türkiye’ye taşımak istiyorlar” yazısında, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürt siyasi yapılarının federalizm hedefiyle attığı adımlar ve bu sürecin Türkiye’ye yansıma ihtimali üzerine yazdı.
Kamışlo’daki Kürt Konferansı, bölgedeki gelişmelerin Türkiye’nin güneyine taşınmasını “risk” olarak değerlendiren Öztürk, İYİ Parti Genel Başkan Başdanışmanı ve Genel İdare Kurulu Üyesi emekli Tuğgeneral Ali Demir’in Kürt Konferansına dair yaptığı yorumda ortak tutum belgesindeki Kürt sorunun fedaral ve demokratik bir yapı ile çözülmesini vurgulamasını, HÜDA-PAR’ın Kürt Meselesine İnsani Çözüm Çalıştayı sonrası Kürtçenin anayasal güvenceye alınması, anayasanın değiştirilmesi ve herkesin Türk tanımlanmasından vazgeçilmesi taleplerini, Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısı ve DEM Parti’nin açıklamalarıyla doğrudan bağlantılı olması sebebiyle bir bütün olarak ele alınması gerektiğini söyledi.
Öztürk, Kürt Ulusal Konferansı’ndan çıkan talepleri Türkiye için ‘tehdit’ olarak yorumlayıp, “Benzer bir yapıyı Türkiye’ye de taşımanın yollarını yapmaya çalışıyorlar. Bekleyip görelim mi, yoksa bir şey mi yapmalıyız?” dedi.
“Asla izin verilmemelidir”
Türkgün’den Yıldıray Çiçek ise “Kamışlı’daki ABD ve İsrail taşeronluğu” yazısında Kürt konferansı arkasında ABD ve İsrail’in olduğu ve bu girişimlerin Türkiye’yi kuşatma stratejisinin parçası olduğu öne sürülüyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamalarına vurgu yapan Çiçek, MHP Lideri Bahçeli’nin ifadesiyle, “Kamışlı provokasyonu, pişmiş aşına su katma rezaletidir” diye yazdı.
Çiçek yazıda şu ifadelere yer verdi: “Bahçeli’nin açıklamalarında vurgulandığı üzere ABD ve Fransa’nın teşvikiyle ENKS ve PYD tarafından düzenlenen “Birlik ve Ortak Tutum Konferansı”nda bölücü talepler dile getirilmiş, Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğüne aykırı kararlar alınmıştır. Suriye’nin Kamışlı kentinde sergilenen bölücü duruş ise, ABD ve İsrail’in bölgedeki planlarına gönüllü taşeronluk anlamı taşımaktadır. Suriye’de yaşanacak olası bir bölünme, ABD ve İsrail’in Türkiye’ye karşı stratejik bir cephe daha kazanması anlamına gelir. Bu nedenle böyle bir senaryoya asla izin verilmemelidir.”
“Öcalan’ın çözüm stratejisi konferans için önemli sonuçlar çıkarttı”
Yeni Yaşam’da Sebahat Tuncel’in “Yeni döneme hazır mıyız” yazısında ise sürecin merkezinde Abdullah Öcalan’ın olması ve devlete rağmen ama devleti de değişime dönüşüme zorlaması ve Öcalan’ın çözüm stratejisinin Kuzey ve Doğu Suriye de gerçekleşen Kürt Ulusal Konferansı önemli sonuçlar açığa çıktığı vurgusu yer aldı.
“Devletin kilitlendiği nokta silahsızlandırma”
Tuncel, devletin bu süreçte hazırlıklı olmadığı, muhalefete yönelik baskı ve zor politikaları sürece güvensizliği derinleştirmekte olduğuna dikkat çekerek, “Devletin kilitlendiği nokta silahsızlandırma. Sonrasına ilişkin yaklaşım ve stratejisi muğlak. O nedenle devleti demokrasiye zorlamak ve demokratik cumhuriyeti inşa etmek zorlu örgütlü bir mücadeleyi gerektirmektedir” dedi.
Öcalan’ın çözüm stratejisinin sadece Türkiye sınırları içinde yaşayan Kürtleri etkilemediğini söyleyen Tuncel, “Kuzey ve Doğu Suriye de gerçekleşen Kürt Ulusal Konferansı, Kürtlerin ve Suriye’de yaşayan tüm halkların, inançların en önemlisi de kadınların eşitliğini ve özgürlüğünü güvenceye alınması ve demokratik bir Suriye cumhuriyeti açısından önemli sonuçlar açığa çıkarmıştır” dedi.
“Ulusal-demokratik talepler ortak mücadeleden geçiyor”
Evrensel gazetesi yazarı Yusuf Karadaş ise “Rojava Ortak Tutum Konferansı ve bölgesel etkileri” başlığıyla yazdığı yazıda Rojava’da 2012’den bu yana devam eden Kürtler arasında birlik arayışının, düzenlenen ‘Rojava Birlik ve Ortak Tutum Konferansı’ ile yeni bir boyut kazandığına dikkat çekti.
Karadaş, konferansta alınan kararların “HTŞ’yi ve onun en büyük destekçisi Erdoğan iktidarını rahatsız ettiğine şüphe yok” diyerek, şu ifadelere yer verdi: “Bir yandan Suriye ve bölgedeki yayılmacı emellerinin en önemli dayanağı haline gelen HTŞ’nin güç ve meşruiyetini arttırmaya çalışıyor. Bu dönemde Suriye’de Kürtlere yönelik saldırı politikasını durdurmasının en önemli nedenlerinden biri de bu. Çünkü Kürtlerle çatışma ve gerilimin devam etmesi, HTŞ yönetimini de zora sokuyor.”
Karadaş, HTŞ’nin ve Erdoğan iktidarının gerici, antidemokratik politikaları ve öte yandan ABD, Fransa ve İsrail’in Kürtlerin demokratik taleplerini kendi çıkarları için istismar etmeye çalışmaları süreci fazlasıyla kırılgan hale getirdiğine dikkat çekerek bu güçlere karşı halklar arasındaki ortak mücadele olması gerektiğini yazdı: “Kürtlerin ulusal-demokratik talep ve mücadelelerini demokratik bir bölge kurmanın bir parçası ve dayanağı haline getirmek; gerici güçlere ve hesaplara karşı Türkiye ve bölge halkları arasındaki ortak mücadele ve dayanışmayı büyütmekten geçiyor.” (Politika Servisi)
Evrensel'i Takip Et