1 Mayıs’a giderken sendikalı işçilerin birliği neden elzem?
"Sendikalı işçiler, sendikasız işçilere göre çok daha avantajlı. En azından ellerinde başına geçip dönüştürecek bir mekanizmaları var. Asıl çözüm ise mekanizmaları doğru biçimde kullanmaktan geçiyor."

Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel
İLGİLİ HABERLER

Kamu işçisi harekete geçmek istiyor: 1 Mayıs başlangıcımız olsun
Ercan Keskin
[email protected]
Ankara — 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı ve 2025 yılı geçmiş yıllara göre kitlesel bir 1 Mayıs yaşayacağız gibi duruyor. Öngörünün çeşitli sebepleri var elbet. İlki dibi gören ekonomi karşısında işçinin kemer sıkacak dermanının kalmaması, ikincisi iktidarın siyasi eylemlerinin işçide yeterince karşılık bulmaması denilebilir. Bu iki ana sebeple birlikte daha birçok etken işçilerin ‘’Artık yönetemiyorlar, bir an önce gitmeliler’’ düşüncesini pekiştiriyor. Düşüncelere paralel olarak işçilerin hem fabrikalarında kendi patronuna hem de ülkenin patronlarına karşı ses çıkarma girişimlerinde bulunduğunu görüyoruz. 1 Mayıs alanları ise bu girişimlerin bir yansıması olacak desek yanlış olmaz.
Ancak bu potansiyele rağmen hâlâ işçinin öfkesini perçinleyen, onu pasifize etmeye çalışan engellerin varlığı devam ediyor. Bunlardan bir tanesi, belki de en önemlisi sendikal bürokrasi olarak karşımıza çıkıyor. Her yıl olduğu gibi 2025 yılında da 1 Mayıs ruhunu engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Örneğin bazı şubelerin inisiyatifi dışında bulunduğu hiçbir iş yerinde eylem planlamayan Türk-İş ve Hak-İş geçtiğimiz yıllarla benzer bir tutum izledi. Türk-İş İstanbul’da, Hak-İş Rize’de 1 Mayıs kutlayacağını açıkladı. Bu aslında şu demek: ‘Biz 1 Mayıs’ın kitlesel kutlanmasını istemiyoruz. Ülkenin çeşitli yerlerinden temsilcilerimizi toplayacağız ve belli bir yerde göstermelik tören yapacağız.’
Yani çoğu işçi gösterilere katılamayacak ama adı ‘’İşçiler 1 Mayıs’ı kutladı’’ olacak. İşçi sömürüsünün en yoğun olduğu böyle bir dönemde Türkiye’nin her yerinde talepler haykırılacakken sendikal bürokrasi işçinin, emekçinin mücadele günü olan 1 Mayıs’ı geçiştirecek.
Amaç ise özellikle genç işçi kuşağı için işçiyi kendi, öz sınıf karakteri ve deneyiminden soyutlamak. Benzer tutum yıllardır sendikalı iş yerlerinde de süregeliyor. Birçoğuna baktığımızda sendikal bürokrasinin ya pasif kalıp hiçbir şey yapmadığını ya da patronla uzlaşıp işçiyi sindirmeye çalıştığını görürüz. İşçiler de durumun farkında olarak ‘’Sendika zaten bizi savunmuyor, patron ne derse onu yapıyor’’ veya ‘’Anca aidat alırlar, başka bir şey yaptıkları yok’’ gibi fikirlere sahip olurlar. Tabii fikirlerin doğruluğu yadsınamayacak bir gerçek. Ancak bu noktadaki asıl soru ‘’Önüne nasıl geçilecek?’’ sorusudur. Çünkü işçi bakış açısının bir sonraki adımı ‘’1 Mayıs bizi ilgilendirmiyor, memur bayramı’’ oluyor. Belli bir süre geçip kıdem tazminatı kaldırılmak istendiğinde de yerini ‘’Ne isterlerse yapıyorlar karşı çıkamayız’’a bırakacak. Dolayısıyla zamanı geldiğinde söylenmeyen her söz, atılmayan her adım ve verilmeyen her tepki işçiye daha fazla zulüm olarak dönecek.
Doğru. Kademe kademe torpille, akrabalarla, yalakalarla dolu sendika yönetimleri var karşımızda, kolay değil. Ama güdük de olsa sendikalı olmak, işçilere örgütlü hareket etme gücünü veriyor. Geçmişteki ve günümüzdeki sendikalı iş yerlerinin pratik deneyimleri bu durumu kanıtlar nitelikte. Örneğini Petrol-İş, Birleşik Metal-İş, BİRTEK-SEN vb. gibi sendikalarda görüyoruz. Mücadeleci işçilerin ve temsilcilerin birliği sendikal bürokrasiyi tanımadı neticede. Ya da çok değil, üç-beş ay önce tabandan gelen işçi tepkisi, ses çıkarmamayı kendine görev edinmiş Türk-İş’e 100 bin kişilik miting yaptırdı. Tabii tabanın ısrar eksikliğine bağlı olarak devamı gelmedi. Yine de farklı sektörlerden binlerce işçi aynı talepler için tüm ülkeden Ankara’ya aktı. Aynı ısrar bugün de sonuç verecektir. İşçiler sendika aracılığıyla, onu zorlayarak iş yerlerinde veya şehirlerden araç kaldırıp meydanlarda toplu gösteriler planlayabilirler.
Sendikalı işçiler, sendikasız işçilere göre çok daha avantajlı. En azından ellerinde başına geçip dönüştürecek bir mekanizmaları var. Asıl çözüm ise mekanizmaları doğru biçimde kullanmaktan geçiyor. Bu mekanizmaları doğru kullanmak yarın kitlesel bir sınıf hareketine öncülük etme olanağını sağlayacaktır. Çünkü sendikalar işçinin en doğal, en güçlü mücadele araçlarıdır. Sendikalı işçiler halktaki tepkinin en örgütlü bileşeni konumundadır. Meydanlar ise verilecek tepkinin en berrak şekilde dile getirileceği, taleplerin ön plana çıkacağı yerler olacaktır. Dolayısıyla tüm bunlar düşünüldüğünde sendikal hakların baltalanmasına, işçiyle sendika bağının zayıflatılmasına, 1 Mayıs’ın terörize edilmesine ve işçi yaşamından ayrıştırılmasına karşı sömürüsüz, yasaksız ve savaşsız bir ülke için 1 Mayıs’a hep birlikte alanlara!
Evrensel'i Takip Et