25 Ekim 2024 04:35

Rehin Dükkânı-2: Şehir hastaneleri, hasta yatakları ve inşaat

Dr. Yağız Alp TANGÜN
Araştırmacı

Sağlık hizmetlerinin serbest piyasaya açılması ve finansal kredilere bağlanması, sistemde çetelerin türemesine fırsat veren bir ortam hazırladı. Burada dikkat edilmesi gereken kısım, suçla özdeşleştirilen çete faaliyetini “çürük elma” diyerek sistemin işleyişini suçtan muaf tutmayı kanıksa(t)mak. Çetelerin varlığı ortaya çıkmasaydı ya da varsayalım ki çeteler hiç olmasaydı -ki bu sistemin işleyişi açısından mümkün değil- sağlık sistemi suç mekanizması olmaz mıydı?

Bunun en kritik örneklerinden bir tanesi olan şehir hastanelerini hatırlamak gerekir. Kamu-özel ortaklığı (KÖO) modeliyle yapılmaya başlanan şehir hastaneleri, işletme mantığı itibarıyla hastane fonksiyonunun çok ötesinde bir borçla yönetme aygıtı olarak tasarlanmıştır. Sosyal güvenlik ve sağlık sistemini kullanarak finansal borcu, adeta kent mekanında ve çalışanın/hastanın bedeninde mühürleyen bir rehin dükkanıdır. Şehir hastanelerinde hatta diğer yap-işlet-devret, yap-kirala-devret modellerinde de olduğu gibi hizmet kullanılmasa da müteahhidin/işletmecinin daima parasını aldığı mekanizmaların kendisi rehin dükkanının işleyişini ele veriyor.

OLMAYAN BİRİME GARANTİ ÖDEME

Otoyol, köprü ve tünellerden bilindiği üzere “geçiş garantisi” müteahhide/işletmeciye verilmiş bir ödeme taahhüdü olmakla birlikte KÖO modeli olan şehir hastanelerinde “hasta garantisi” olarak uygulandı. Hastanede, P2 hizmet olarak tanımlanan bazı idari ve bakım hizmetlerinin yanı sıra laboratuvar ve tıbbi görüntüleme hizmetleri de şirketlere bırakıldığı için böyle bir “garanti” imtiyazı gerekli(!) görülmüş. Aslında tıbbi statüde olan ve işletmeciye bırakılmaması gereken bu hizmetler için kullanılan cihaz ve ekipman çalıştırılmasa da parasını ödüyoruz ya da sırf kullanılmış olsun diye kan tahlilleri yapılıyor yahut MR, tomografi, ultrasonografi makineleri çalışıyor. Öte yandan bugün, hastaların tıbbi görüntüleme hizmetlerine randevu alma sorunu yaşadığı gözetilecek olursa sistemin buna da yanıt vermediği ortada. Ayrıca Sayıştay raporlarında bolca örnek bulunabilir ama Yenidoğan Çetesi konuşulurken unutulmasın, mesela 2018 Sayıştay raporunda Elazığ Fethi Sekin Şehir Hastanesinde “tüp bebek birimi” bulunmadığı halde garanti bedeli ödendiği tespit edilmişti. 

Şehir hastaneleri, halk sağlığının rehin dükkanına bırakılarak devlet ve sermayenin borç ilişkileri üzerinden yeniden üretilmesinin özgün bir örneği olarak değerlendirilmelidir. Çünkü artık burada, piyasanın ihtiyaçlarını hastane işletme modeli ve ödeme garantileriyle yerine getirmenin ötesine geçilmiş bir durum söz konusu. Özgün tarafı şu; sermaye bileşenlerinin kendini garantiye alma hayalinin mekanla birlikte tasarlanması, mekanda somutlaştırılması ve hegemonyanın mekan aracılığıyla yeniden üretilmesi… İlk iki strateji, nitelikli yatak miktarı ve inşaat metrekaresi arasındaki sıkı ilişki üzerine kurulmuş. Bakanlık tarafından yapılan “nitelikli yatak” tanımı şöyle, “1 veya 2 yataklı, tuvaletli ve duşlu olma şartlarını sağlayan odalardaki yataklar.” Ancak şöyle bir ayrıntı var, yatak başına düşen kapalı alan 30-80 metrekareden 150-200 metrekarelere kadar çıkmaktadır. Üstelik bu kadar büyük hastaneler yapılmasına karşın Türkiye’de yatak sayısı ortalaması OECD ülke ortalamalarının hâlâ altındadır. 2014 sağlık istatistik yilliğinda 10 bin kişiye düşen yatak sayısı Türkiye için 26.6’dır. Aynı veri, 2022’de Türkiye için 30.7, OECD ülkelerinde ise 43.2’dir. Soru şu, binlerce yataklı şehir hastaneleri yapılmasına ve bunca borç yükünün altına girilmesine rağmen neden yatak sayısı artmıyor? Dönemin Sağlık Bakanı Müezzinoğlu yatak sayısının artmadığını ancak yatakların “yenilendiğini” söylemişti. Bununla kastedilen şey, nitelikli yatak sayısının artmasıdır.

Yıllara ve Sektörlere Göre nitelikli hastane yatak sayısı

Tablo: Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü

2022 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesindeki nitelikli yatak sayısının, üniversite ve özel hastanelere nazaran ne kadar hızlı arttığı tabloda görülebilir. 2023 sağlık istatistik yıllığında Sağlık Bakanlığındaki nitelikli yatak sayısı 117 bin 112’ye, toplamda 179 bin 597’ye kadar çıkmış… Bu artışın içinde 2016 itibarıyla şehir hastanelernin açılmış olmasının önemli bir payı olduğu ve bunun da hastane inşaatını yapan firmaları memnun ettiği söylenebilir. Mekan büyüdükçe Sağlık Bakanlığının müteahhitlere/işletmecilere ödediği kira ve hizmet bedelleri de şişmekte ve daha kritik kısmı çekilen kredi miktarı da haliyle geri ödenecek miktar da büyümektedir. İhaleleri alan şirketlerin çektiği krediye, Hazinenin kefil olduğu da unutulmamalı. Böylelikle çok büyük miktarda kaynak, belli bir sermaye grubuna hızlı, risksiz ve kolay biçimde aktarılarak merkezileşmektedir.

SEÇENEKSİZLİKLE KUŞATILDI

Üçüncü strateji ise sonuçları sebep gibi gösterme becerisi… Mekanın büyüklüğü sermaye birikimi ve aktarım ajandasının bir sonucuyken, iktidar blokunun bunu, sağlık hizmetlerinin daha nitelikli hale getirildiğinin bir ölçütü olarak sunabilme kapasitesine dikkat edilmeli. Aslında tüm üretim sürecinde iktidar bloku, yurttaşları zaten hakları olan sağlık hizmeti üzerinden tekrar borçlandırarak rehin almasına ve bunu zor kullanarak yapmasına karşın şehir hastanelerinin anıtsal mimarisini kendi politik üstünlüğünü kuran bir ideal, rüya olarak tanımlayarak halka verilmiş bir lütuf olarak popülist biçimde sunabilmiştir. Sosyal güvenlik rejiminde, kamu tesisleri kapatılarak ya da gasbedilerek şehir hastaneleri içinde eritilmiş; randevu krizi, erişim/ulaşım problemi olduğunda da özel hastaneler alternatif olarak sunulmuştur. Sağlık sistemini rehin dükkanına çeviren de tam olarak bu  seçeneksizlikle kuşatılmış olma durumudur.

Yenidoğan Çetesi ortaya çıkınca hastaları yanlış yönlendiren acil servis/ambulans hizmetleri içindeki çeteleşme de gündeme geldi. 2019 yılında Milletvekili Gamze Taşçıer verdiği soru önergesinde, hastaların en yakın hastane yerine neden Bilkent Şehir Hastanesine götürüldüğünü ve bu yüzden hayatını kaybedenleri Meclis gündemine getirmişti. Görüldüğü gibi sistem zaten çetelere alan açan suç potansiyeline açık bir işleyişe sahip fakat bunu görünmez kılabiliyor. Başka bir sağlık sistemini kamucu olanaklarla kolektif biçimde talep etmek için çetelerin “çürük elma” ya da ayıklamakla temizlenecek bir şey olmasından ziyade sosyal güvenlik ile sağlık sisteminin suç teşkil eden işleyiş ve ilişki ağının sonucu olduğunda hemfikir olmak acil bir ihtiyaç.

Evrensel'i Takip Et