2 Mart 2013 11:09

Pamfilya’nın emektar kenti Akdeniz’in Nar’ı: Side

Antalya’nın Pamfilya bölgesinin doğusunda çok özel tarihi bir kent karşılar gezginleri. Her tarafı kara ile çevrili antik kentlerden farklı olarak buranın bir yarım adaya inşa edilmiş olması, zamanla kazandığı haklı şöhrete yardımcı olmuştur. Yüzyıllar boyunca üzerinde hiçbir yerleşim olmaması sonucunda, bu antik şehir A

Pamfilya’nın emektar kenti Akdeniz’in Nar’ı: Side
Okay Deprem

Yerel Anadolu dilinde ismi nardan gelen Side; günümüzde Antalya’nın 75 km. doğusunda, Manavgat ilçesine yakın Selimiye köyüne bağlı antik bir kenttir. Pamfilya eyaletinin doğu sahillerinde konumlu antik yerleşim yeri, eski ismi Eurumedon olan Köprüçay Nehri’nin denize karıştığı noktaya uzak değildir. Yaklaşık 1 km. uzunluğunda ve 400 metre genişliğinde mini bir yarımadaya kurulu Side’nin tarihinin Hititlere kadar uzandığı ispatlanmıştır. Anadolu’nun bu en eski yerleşim yerlerinden olan bölgeye, Amasyalı tarihçi Strabonos ile İzmitli felsefeci Arrian’a göre, Lidya’nın Cyme şehrinden gelen Yunan kolonistler İ.Ö. 7.yüzyılda gelip yerleşir. O sıralarda Hint Avrupa dil ailesine ait Anadolu dillerinden Luvacanın bir kolu olan Sidecenin konuşulduğu kente gelenler, zaman içinde kendi ana dilleri olan Yunancayı unutup bölgenin yerel diline adapte olur.
Lidyalılardan sonra M.Ö. 6. yüzyılda kısa bir süreliğine Pers egemenliğine giren Side, 334 yılında İskender ordularına teslim olur. Makedonya kralının şehre bıraktığı bir garnizon sayesinde M. Ö. 1. yüzyıla kadar etkileri sürecek Hellenistik kültür ile tanışılır böylelikle. Aleksandr’ın ölümünden sonra generallerinden I. Ptolemaios’un egemenliğine geçen Side bu devirde artık gönencinin zirvesinde bir bilim ve kültür merkezidir. Sonrasında bir süre Seleyükya İmparatorluğu’nun hâkimiyetinde varlığını sürdüren kent, Rodos Adası’ndan gelen filolarca zapt edilir ve Seleyükya’lı Antiyokhos’un yenilmesi ve ardından imzalanan Apamea Anlaşması ile Bergamalıların eline geçer. O dönemlerde kendi parasını basacak kadar mali otonomiye kavuşan ve zenginleşen kent, bir ara civara çöreklenen Kilikyalı korsanların, Romalı General Pompey tarafından defedilmesi neticesinde artık Roma İmparatorluğu’nundur.

Side’de dikkatinizi ilk cezbedecek olan sahildeki ufak limana nazır konuşlu, M. S. 2. asırdan kalma Apollon Tapınağı’dır. Korint mimarisinde ve 6’ya 11 sütun sayısında yapılan antik mabedin frizleri Medusa başları ile süslenmiştir. Bugün 5 sütunu ancak ayakta kalabilmiş yapının hemen çevresini ise Bizans Bazilikası kalıntıları sarmaktadır. İ.S. 5 ve 6. asırlarda inşa edilen kocaman yapının yakın zamana kadar bir kısmı restoran-bar olarak kullanılmış, geri kalan kalıntıları ise sağda solda insanların üzerinden basıp geçmeleri üzere sere serpe bırakılmıştı. Side’nin övüneceği en kusursuz yapısı ise şüphesiz amfitiyatrosudur. Roma usulüyle inşa edilmiş olup, sahne kısmı dışında günümüze mükemmel derecede kalmış olan yapı, 15-20 bin kişi kapasitesiyle Aspendos ile birlikte Anadolu’daki en büyüklerdendir.

Bizans devrinde bir ara 2 şapelli sığınağa dönüştürülen tiyatroda uzun yıllar boyunca çeşitli kültürel etkinlikler düzenlenmişti. Hellenistik Vespasian anıtsal kapısından girilen kentte, uzunca devam eden mermer kolonlu cadde ile üzerinde sağlı sollu yer alan mozaik döşemeli dükkân kalıntıları bizleri, bugün Roma döneminden kalma heykel ve lahitlerin sergilendiği Side Müzesi’nin yerindeki Roma Hamamlarına götürür. Hemen yanı başında ise, Tyche ve Fortuna Tapınaklarının kalıntılarının bulunduğu ve vakt-i zamanında korsanların köle ticareti yaptıkları agora alanı boy gösterir. Burada bulunan U şeklindeki avlu portiğinden geri kalan parçalar bir estetik harikası olan yapıyı canlandırmaya az çok yetiyor. Son olarak muhteşem bir restorasyon örneği sergilenilerek onarılan abide-i çeşmeyi ziyaret edip turu bitiriyoruz.

[email protected]

Evrensel'i Takip Et