10 Ağustos 2023 19:27

Bir grup holigan “Nazi savaşçılara” nasıl dönüştü?

Pazartesi gecesi Yunanistan’da terör estiren Dinamo Zagreb taraftar grubu Bad Blue Boys, bir grup holigandan örgütlü Neonazilere nasıl dönüştü? 

Bir grup holigan “Nazi savaşçılara” nasıl dönüştü?

Suradnik13/CC BY-SA 4.0/Wikipedia Commons

Hırvatistan’dan sol aktivist Zlatko Jakovic, Yunanistan’da yayımlanan Prin gazetesine, pazartesi gecesi Yunanistan’ın Nea Filedelfia bölgesinde 1 kişinin ölmesiyle sonuçlanan şiddet olaylarını başlatan Hırvat Dinamo Zagreb taraftar grubu Bad Blue Boys’un (BBB), 2014’te Azov Taburu'nun Ukraynalı Nazileriyle iş birliği yaparak bir grup holigandan savaş deneyimi ve ciddi örgütsel bağlantıları olan tam teşekküllü bir Neonaziler grubuna nasıl dönüştüğünü yazdı. 

Zlatko JAKOVIC
Prin.gr

Mihail Katsouris’in Atina’da öldürülmesi Hırvatistan ve Yunanistan’daki pek çok insanı şoke etti. Mihail, AEK Atina ile Dinamo arasında oynanacak olan ve daha sonra ertelenen maçtan bir gece önce Dinamo Zagreb taraftarlarının ‘ultras’ları (fanatik taraftarlar) olan Bad Blue Boys (Kötü Mavi Çocuklar-BBB) ve Panathinaikos taraftarlarının, AEK Atina taraftarlarına ve yoldan geçenlere yaptıkları saldırı sırasında bıçaklandı. Bu yazının kaleme alındığı sırada katilin kim olduğu bilinmiyordu ancak cinayet ister Hırvat ister Yunan bir taraftar tarafından işlenmiş olsun, BBB’nin Mihail’ın hayatına son veren korkakça bir komplonun içinde olduğu açık. Bu olay Hırvatistan’ın yakın tarihinde yaşanan ilk olay. Futbolda taraftar şiddetine aşina olmamıza rağmen, 1990 yılında Yugoslavya’nın dağılmasından bu yana ne ülkemizde ne de yurtdışında ‘ultras’larla ilgili ölümcül bir olay kaydedilmemişti.

BBB ile ilgili tarihsel bağlam ve gelişmeler hakkında kısa bir açıklama yapmaya çalışacağım. (Yugoslavya’nın dağılmasıyla birlikte yaşanan) Savaş sonrası Hırvatistan’da taraftar sahnesi inişli çıkışlı bir seyir izledi. Yukarıda bahsedildiği gibi şiddet ölümcül sonuçlar doğurmadı ve genellikle stadyumlarla sınırlı kaldı. Savaştan hemen sonraki dönemde, 1990’larda ve 2000’lerin başında, takım maçlarına giden insan sayısıyla birlikte şiddet de düşüşe geçti. Son yıllarda ülkenin güneyindeki Haiduk Split hariç tüm Hırvat takımları stadyumlarında ortalama 4 bin seyirci ağırlanıyordu. Takımların çoğu futbol mafyası lobisi tarafından resmi ya da gayri resmi olarak özelleştirildi. İnsanların yozlaşmış yerel futbola olan ilgisi azaldı ve ‘ultras’lar izole edildi ve kendi gizli alt kültürlerine hapsedildi. BBB de dahil olmak üzere faaliyetlerinin olumlu ve olumsuz yönleri vardı. Takımlarının özelleştirilmesine karşı ve demokratikleşmeleri için girişimler başlattılar ve mücadelelere katıldılar, ancak ne yazık ki çoğu zaman bu girişimler yetersiz kaldı.

İdeolojik olarak tüm taraftar grupları (geçmiş ve şimdiki) Hırvat milliyetçiliğinin yanındaydı, zaman zaman daha da aşırı “oynuyorlardı”, ancak organize aşırı sağcı veya faşist değillerdi.

Burada milliyetçiliklerinin Hırvat standartlarına göre aşırı veya skandal olmadığını vurgulamalıyım, çünkü ne yazık ki ülkelerimizdeki ilgili tüm siyasi güçler milliyetçidir ve kendilerini solcu, liberal, muhafazakar vb. olarak ilan etseler de egemen milliyetçi ideolojiyi sorgulamazlar. Bu taraftarlar her zaman “siyasete hayır” demiş ve herhangi bir parti ya da örgüte bağlı olmamışlardı. Bu, Hırvat fanatiklerin doğal özerk bir özelliğinin ürünü değil, daha ziyade belirli bir genel bağlamın ürünü.

Hırvat egemen sınıfı ne zaman bazı kirli işler için “askerleri” seferber etmeye ihtiyaç duysa, (savaş öncesi 1980’lerde kısmen yaptığı gibi) taraftarlara değil, başka bir toplumsal gruba, savaş gazilerine yönelmişti. Hırvatistan’ın savaş gazileri büyük ve heterojen bir grup, ancak aralarında yönetici sınıfın paralı askerleri olarak işlev gören, çok yüksek emekli maaşları, örgütleri için bütçe parası ve sosyal ayrıcalıklar alan bir elit var. 

Hırvat sağı seçim ya da başka bir seferberlik için “ordusunu” genellikle bu şekilde güvence altına alıyor. 1990’ların başındaki savaş ve bu yeni nüfus grubunun oluşumu nedeniyle, yönetici sınıf ‘ultras’lara çok fazla ihtiyaç duymadı, bu yüzden siyasi örgütlenme açısından büyük ölçüde bağlantısız kaldılar.

UKRAYNALI NAZİLERLE İŞ BİRLİĞİ

(Ukrayna’daki) Neonazi Azov taburundaki ilk yabancı gönüllülerden biri BBB liderlerinden biri ve savaş gazisi Dennis Scheller’di. Sert bir Nazi olan Scheller, Ukrayna’daki Meydan darbesinden etkilenmiş ve röportajlarında açıkça Hırvatistan’ın “komünistler ve Sırplar” ile olan sorunlarını kesin olarak çözmek için kendi Meydan’ına ihtiyacı olduğunu söylemiştir. Scheller Kırım’daki savaşa da katıldı, bunun için Ukraynalılardan bir madalya aldı ve Dinamo Kiev’in aşırı destekçilerinden oluşan bir grup olan Beyaz Çocuklar Kulübü (WBC) üyesi Azov savaşçılarıyla arkadaş oldu. Scheller, Hırvatistan’a döndü ve BBB ile Azov Neonazileri ve WBC arasında bugün var olan bu çok güçlü bağın kurulmasına öncülük etti.

2015 gibi erken bir tarihte, anonim bir antifaşist çevrimiçi kaynak, aralarında Scheller’in de bulunduğu ve Ukrayna’ya savaşmaya giden 15 Bad Blue Boys üyesinin ismini yayınladı. Hepsi Neonaziydi, Ustase (İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Hırvat işbirlikçileri) destekçileriydi ve bazıları 1990’lardan kalma savaş deneyimine sahipti, ancak genç nesillerden de “taze kan” vardı. Bugün Ukrayna’ya giden Hırvat Nazilerin sayısı tam olarak bilinmiyor, ancak sayılarının 2022’deki Rus işgalinden sonra zirveye ulaştığı kesin ve birçoğunun BBB-Azov bağlantısı üzerinden gittiğine dair kanıtlar var.

Çok geçmeden BBB bir grup holigandan, savaş deneyimi ve ciddi örgütsel bağlantıları olan tam teşekküllü bir Neonazi grubuna dönüştü. Her zaman sağcıydılar ama son 5-10 yılda işler daha da kötüye gitti. Futbolun özelleştirilmesine ve polis şiddetine karşı mücadele etmek giderek gündemlerinden düştü ve sert Nazi haydutlarından oluşan kapalı bir gruba dönüştüler. Daha önce de belirtildiği gibi, şu anda Mihail’i öldüren bıçağı bir BBB üyesinin mi yoksa başka birinin mi tuttuğunu bilmiyoruz ve eğer bir BBB üyesiyse onun da Azov taburu gazisi olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak kesin olarak bildiğimiz şey, BBB’nin, savaş ve silahlanma fırsatı verildiğinde Ukrayna’da her türlü vahşeti işleme fırsatı bulan birçok Nazinin bulunduğu bir grup olduğudur. Azov taburu gibi insanlarla birlik olmanın sadece sonuçları olabilir ve bu hastalıklı ideoloji ve canice yöntemler sokaklarımıza taşarak Atina’daki son trajediyle sonuçlandı.

BBB’nin örgütlü bir Neonazi grubuna dönüşmesini Hırvat ana akım medyasının sessizliği ve ikiyüzlülüğü izliyor. Ne de olsa Ukrayna’daki Nazizmi ya da AB ve NATO politikalarını eleştirmek imkansız; sansürle karşılaşır. Medya, BBB’nin holigan haydutları maçlarda Nazi selamı olan “Slava Ukraini” diye bağırdıklarında, Nazi dostları Andriy Biletsky ve Azovlar için bağış toplama yemekleri düzenlediklerinde “harika atmosfer” için selamlıyor; savaşa girdiklerinde de bu böyle ki bazıları artık bunu saklamıyor çünkü medyanın ya da “doğru tarafta” savaştıklarını söyleyen eski “sol-liberal” dışişleri bakanı gibi kişilerin desteğine sahipler.

Mihail Katsouris’in ölümü alarm zillerini çaldırmalıdır. Ülkelerimizi ve şehirlerimizi yükselen faşizmin ve Nazizmin yeni biçimlerinden korumanın tek yolu antifaşist mücadele ve örgütlenmedir. Bu suçluların son kurbanı olmalı ve faşizme ve onun emperyalist destekçilerine karşı gerekli tüm araçlarla mücadele edilmeli.

Yunanistan’daki tüm antifaşist kardeşlerimize sevgi ve dayanışma ile!

Çeviren: Dış Haberler Servisi

Evrensel'i Takip Et