25 Mart 2023 04:50

Siyaset Bilimci Dr. Zafer Yörük: AKP sadece oy değil, kadro sıkıntısı da yaşıyor

Erdoğan Mecliste HÜDA PAR’lıların olmasını istiyor çünkü AKP yalnızca oy değil, kadro sıkıntısı da çekiyor. Dolayısıyla yalnızca korkutma, şiddet değil bu adamları Meclise taşıma sebebi.

Fotoğraf, Zafer Yörük'ün kişisel arşivinden alınmıştır.

Paylaş

Serpil İLGÜN

Türkiye’nin en kritik seçiminde sayaç hızlandıkça gelişmeleri takip etmek de zorlaşıyor. Seçim zamanların bu genel manzarası, iktidar çevrelerinin de varlık yokluk seçimi olarak nitelediği 14 Mayıs seçimleri öncesinde daha yoğun yaşanıyor. Depremin insanı soluksuz bırakan ağır sorunlarının gölgesinde, yersiz, yurtsuz, geleceksiz kalan milyonları da içeren vaatler, karşı tarafı etkisizleştirecek, gücünü kıracak hamleler arka arkaya gelişiyor.

Hamleler bahsinde geçtiğimiz haftanın en çok tartışılan başlığı, Yeniden Refah Partisinin, hemen ardından da Eski Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek’in Tayyip Erdoğan’ın davetini reddetmeleri oldu. Cumhur İttifakını genişletme gayretinin HÜDA PAR durağının ardından büyük bir öz güvenle gidilen, kamuoyuna alayla valayla duyurulan her iki girişimden gelen bu olumsuz yanıt, iktidar siyasetçilerinde de yazar yorumcularında da büyük şaşkınlık ve moral bozukluğu yarattı.

Belimizi bükmeye devam eden hayat pahalığının, depremdeki aczin, skandalların, çözülemeyen devasa sorunların konuşulmasını istemeyen Erdoğan, hafta içinde her şeyin normal seyrinde aktığı görüntüsünü vermek için bor işleme tesisi açsa, devasa medya ordusu artık manipülatif değil, baya yalan söyleyerek propagandaya güç katmaya çalışsa da işler artık yolunda gitmiyor.  Cumartesi Söyleşisi’nde bu hafta, Erdoğan’ın ittifakını genişletme hamlesini ve seçim stratejisini konuşmak için Siyaset Bilimci Dr. Zafer Yörük’e başvurduk. Daha önce söylediklerinin, savunduklarının tam zıddını savunabilen bir siyasetçi olarak Erdoğan, rıza üretme kapasitesini yitiriyor mu? Fatih Erbakan ve Mehmet Şimşek Erdoğan’a neden “hayır” dedi? HÜDA PAR’a neden ihtiyaç duyuyor? Erdoğan seçimi kazanma hedefinde nasıl enstrümanlara yönelebilir?Yörük’e, Muharrem İnce’nin adaylığı ve muhalefetin önündeki riskleri de sorduk.

AKP’nin seçim stratejisini konuşmaya bir seçim makinesi olarak görülen Erdoğan’ın Cumhur İttifakını genişletme hamlesiyle başlayalım. Bu hamle ağırlıkla, kan kaybeden Erdoğan ve partisinin en küçük oya bile ihtiyaç duymasının neticesi olarak okunuyor. Sizin değerlendirmeniz nasıl, bu okumada gözden kaçırılan hususlar neler?

Öncelikle seçim makinesi tekliyor, o belli. Genişleme hamlelerine baktığımızda önündeki bütün seçenekleri kullanıyor gözüküyor Erdoğan. Açılabileceği her yere açılıyor gibi görünürken, ittifakın içinde nasıl şeyler döndüğüne, yani MHP ile BBP’de neler olduğuna da bakmamız lazım.

Ne görüyorsunuz orada?

BBP’nin, milletvekili sayısı, listelerin ön sıralarında yer verilmesi gibi kabul edilemeyecek taleplerde bulunduğu ifade ediliyor AKP’liler tarafından. Bu da Destici ve ekibinin pabucunun biraz dama atıldığını gösteriyor. MHP’ye ise Erdoğan’ın bir gönül, bir minnet borcu var. Bahçeli bu kadar sene partisini yok etme pahasına onu taşıdı çünkü. Şimdi MHP’nin de dağıldığı görünüyor. Şöyle, zaten bir kısım İyi Partiye gitmişti, fakat Erdoğan’ın HÜDA PAR’la yakınlaşmasıyla ve ondan önce Sinan Ateş cinayetiyle MHP’nin iyice çalkalandığı, bununla birlikte Ata İttifakı Adayı Sinan Oğan’ın da MHP’nin oylarına oynadığı söyleniyor. Hani nasıl Muharrem İnce muhalefet tarafını tırtıklıyor, Sinan Oğan’ın da o tarafı, özellikle MHP ve BBP’yi tırtıklamakta olduğu konuşuluyor. Dolayısıyla ittifakı genişletme hamlelerini bunlarla birlikte de düşünmek lazım. Ancak genel olarak Erdoğan bu hamleyle, seçimi kazandığında ya da kaybettiğinde, hangi pozisyonda olursa olsun AKP’nin bundan sonrası için çizdiği rotayı da göstermiş oluyor.

Nasıl bir rota, nereye doğru genişliyor?

HÜDA PAR ve Yeniden Refah’la görüşme ittifakı nereye doğru genişletmek istediğini gösteriyor; siyasi İslamcılara doğru genişliyor. Bu, Erdoğan ve AKP çizgisinin gelecek rotası hakkında da fikir veriyor. O da şu: Erdoğan başta olmak üzere bu kadroların kökleri siyasi İslamcı. Dolayısıyla seçimle sınırlı olmayan bir gelecek okuması yapılabilir bu genişleme hamlesinden.

Erdoğan’ın “Tamamen yerli ve milli bir yapı” dediği HÜDA PAR, geride kalan seçimlerde de Erdoğan’ı desteklemişti, bu seçimde de kamuoyuna çıkıp “Erdoğan’ı destekliyoruz” demeselerdi de Kılıçdaroğlu’na oy vermeyeceklerdi. Durum böyleyken “Erdoğan HÜDA PAR’ı neden ittifak şemsiyesi içine almak istiyor” sorusunun yanıtı, daha çok o gelecek rotasında mı?

HÜDA PAR’ın başkanı, yardımcıları, yöneticileri neredeyse tamamı Hizbullah’tan mahkum olmuşlar. Muhtemelen katil bunlar. Bunu hatırlattıktan sonra şöyle bir tahlil yapılabilir; birincisi, bir korkutma operasyonu olabilir. Yani “Elimizdeki SADAT yetmedi, bekçiler yetmedi, paramiliterler, cihatçılar yetmedi bir de Hizbullah da var” şeklinde bir sopa gösterme olabilir. Kürt illerinde, ilçelerinde, köylerinde sandığı terörize etme amaçlı olabilir. Bunlar olmadı, kaybetme durumunda Erdoğan Trumpvari, Bolsonarovari bir karşı çıkma yapacaksa, ona devşirme olabilir. Bunun yanında bir şey daha olabilir, bu adamları Meclise sokmak istiyor. Sayılar dillendiriliyor, buna göre 8 HÜDA PAR’lı kazanabilecek yerlerden AKP milletvekili olabilir. Yani sadece destekten ibaret değil bu; gelecek dönemde Mecliste bu adamların olmasını istiyor. Çünkü AKP yalnızca oy değil, kadro sıkıntısı da çekiyor. Son yıllarda insanlar artık iyice çıkar ilişkileri üzerinden AKP’li ve AKP kadrosu olduğu için, siyasi İslam felsefesi veya bu akımın politik tarihiyle hiç ilgisi olmayan, karikatürize edersek kokain çeken, mafya özentisi gençler AKP kadroları oldular. Ya da müteahhitler, orta halli esnaf, mafya dahil olmak üzere başka işler yapan insanlar politize olmuş gibi oldular ama aslında politik değiller. Özellikle FETÖ tasfiyesinden sonra insan kalitesi parti içinde iyice düştü.

Dolayısıyla yalnızca korkutma, şiddet değil bu adamları Meclise taşıma sebebi. Bunlar aynı zamanda inançlı ve ideolojik donanımlı şahıslar. Bunlara ihtiyacı var. Bu ihtiyaç Erdoğan’ın şahsının ihtiyacının ötesinde, Türkiye’de siyasi İslam’ın geleceği olması için de böyle bir devşirmeye ihtiyacı olduğu düşünülebilir.

Bununla birlikte, HÜDA PAR üzerinden dindar, muhafazakar Kürtleri konsolide etme hedefi için ne söylersiniz?

AKP her zaman muhafazakar Kürtleri Müslümanlık üzerinden kendisinde tutmaya çalıştı, bu tamam. Ama bunun üstüne, partide inançlı Kürtlerin kurduğu bir İslamcı hareketin içinden gelen insanların olmasını gerekli görüyor. Çünkü şundan umudu kesti Erdoğan, Osman Öcalan da öldüğü için onu televizyona çıkaramıyor. 1.5 yıl önce “Öcalan, Demirtaş’a verip veriştiriyor” diyerek Öcalan’la Demirtaş üzerinden Kürtlerin arasını bozmaya çalıştı, tutmadı. Kürtlerin büyük çoğunluğunun arkasında olduğu HDP çizgisini bölmek için elinden geleni yaptı. Herhalde oradaki tek kazancı AKP’den aday olacakları iddia edilen Altan Tan’la, Ayhan Bilgen oldu. Dolayısıyla HDP çizgisini parçalayabilmekten umudu kesti. “HDP’yi tu kaka yapayım, kimse ona dokunamasın, hem yasaklayayım, hem seçim dışı bırakayım, hem mali kaynaklarını keseyim, böylelikle HDP dağılsın, oradan faydalanırım” planının da tutmayacağını anladı. Daha doğrusu, HDP’nin Millet İttifakıyla hiçbir temasının olmamasını sağlama bir yere kadar sürdü. Bu durumda yapacağı B planı belli. B planı, “HDP teröristtir, Yasin Börü’yü de öldürmüştür, Yasin Börü de zaten HÜDA PAR’cıdır, dolayısıyla dindar Kürtlerin dinine, imanına karşı bunlar bayrak açtı. Biz de dindar, Müslüman Kürtler olarak hep birlikte davranalım!” Böyle bir düşüncenin de sonucudur HÜDA PAR’la iş birliği. Bunu da Kürt politikası içindeki arayışları içinde geldiği nokta olarak söyleyebiliriz.

MHP İÇİN TÜRKLÜKTEN ÜSTÜN BİR ŞEY VARSA, O DEVLETTİR

HÜDA PAR’ın Cumhur İttifakına dahil edilmesine tepki gösteren muhalefet, “Bahçeli buna nasıl razı oluyor” diye soruyor. Bahçeli değil ama yandaş yazar/yorumcular bunun ittifakın ruhuna ters düşmediğini savunmaya çalıştı. Nuh Albayrak 17 Mart’ta şöyle yazdı mesela: “Türklükten önce Müslümanlık ilkesine göre siyaset yapan MHP ile, Kürtlükten önce Müslümanlık diyen HÜDA PAR’ın aynı çatı altında buluşmasında bir beis yok!”  

MHP’nin, Türklükten önce İslam dediği iddiasına katılmıyorum. MHP’nin kökü Türkçülüktür. Kurdukları dengede “Tanrı Dağı kadar Türküz, Hira Dağı kadar Müslümanız da deyiveririz, ne olacak” diye düşünmüşlerdir. Bir sentezdir MHP’nin Türk İslam sentezi. Bu sentezde İslamcılık karşısında Türkçülük ağır basar ve bu hep böyle olmuştur. 1960’larda Milli Türk Talebe Birliği içinde İslamcılarla Alpaslan Türkeş’in başında olduğu MHP birlikteydi. Akıncılar, yani İslamcılar terazinin Türkçülükten yana ağır bastığını iddia ederek ayrılıp kendi teşkilatlarını kurdular. Ve birbirleriyle çatıştılar, yani aralarında kan davası da var. Bunlar Erdoğan’ın gençliğinde olanlar, antik çağlar değil bahsettiğimiz. Dolayısıyla MHP’nin herhangi bir zamanda Müslümanlığı Türkçülüğün üzerinde tuttuğu tespitine katılmıyorum.

Ama evet, sonuçta anlaşırlar. Neden anlaşırlar? Tamam, Kürt ırkı olabilir. Hizbullahçıların da ayrı dil konuşacağız, özerk olacağız gibi talepleri mi var? Biz büyük devlet olalım, onlar bunu konuşsun. Bak geçmişte de onlar bunu konuşurken gittiler bizim adımıza kaç tane Kürt gencini devlet-i alinin emriyle infaz ettiler. MHP’lilerin de geçmişte yaptığı gibi. MHP için Türklükten üstün bir şey varsa o da devlettir. Devlete bağlılık, sadakat ve devlet adına kan dökmek, kan döktürmek bunların hepsi ırkın da dinin de üstünde olan şeyler. O nedenle Hizbullah’la MHP’nin büyük kan uyuşmazlığı olduğu siyasi sebeplerle abartılıyor muhalefet tarafından. İyi yapılıyor ama abartılıyor, MHP ile HÜDA PAR pekala anlaşır.

FATİH ERBAKAN, ERDOĞAN SONRASI DÖNEME OYNAMAK İSTİYOR

Yeniden Refah’a gelelim. “Anlaştık” açıklaması beklenirken Fatih Erbakan, “20 yıllık günaha ortak olmayacağız” dedi ve cumhurbaşkanı adayı oldu. Biliyoruz ki, kameralar önünde yapılan ziyaretler işin vitrinidir. Görüşmeler, anlaşmalar bu seremonilerden önce yapılır. Zaten Fatih Erbakan da davetin Binali Yıldırım’ın ziyaretinden bir ay önce geldiğini, ardından heyetlerin görüşmeye başladığını söyledi. Sizce ne yaşandı? Erbakan’ın daveti reddetmesi Erdoğan’a sürpriz mi oldu?

Bence Fatih Erbakan Erdoğan’a bir oyun oynadı. Şundan: Fatih Erbakan genç. Önünde 30 yıl kadar bir siyasi hayat daha var. Dolayısıyla bugünlük bir mesele değil bu. “Seçim sonrası, Erdoğan sonrası özelde AKP çizgisinin genelde siyasi İslamcı hareketin lideri kim olacak” sorusuna cevaben alınmış bir tavır. Önündeki 30 senelik siyasi hayatta AKP çevresini, tarikat ve cemaatleri, Davutoğlu çevresindekileri, hatta Karamollaoğlu’nun partisini, belki Hizbullahçıları da, hepsini kucaklayacak yeni bir İslamcı hareketi kurma projesidir bu. “20 yıllık günaha ortak olmayacağız” sözü de çok manidar. 20 senelik günahı birdenbire mi gördün, vahiy mi geldi? Bence bir şov yaptı Fatih Erbakan. Cumhurbaşkanlığı adayı olması temsili olarak şunu söylüyor, “Benim elimde kaç kişi varsa Erdoğan’a oy vermeyecek!” Erdoğan’a karşı kitlesel bir bayrak açtığını düşünüyor. Seçim sonrası döneme -ki bu, büyük ihtimalle post-Erdoğan dönem olacaktır- oynamak istiyor.

Aynı gündeki ikinci ret, Mehmet Şimşek’ten geldi. Benzer bir sahne parti genel merkezi önüne de konulmuştu ama basının karşısına Şimşek yerine Parti Sözcüsü Ömer Çelik çıktı ve “Şimşek’in işleri var, ama her şey yolunda” diyerek normalleştirmeye çalıştı. Şimşek, nasıl oldu da Erdoğan’a hayır dedi?

Erdoğan ve çevresindekiler Mehmet Şimşek’in karakterini yanlış okudular bence. Etrafındaki insanların git deyince gitmesine, gel deyince gelmesine alıştılar. Mehmet Şimşek madem dünya finans piyasaları tarafından bilinen, itibar edilen bir insan, öyle git deyince git, gel deyince gel olmaz. Şimşek’i daha önce kovan da Erdoğan, şimdi geri çağıran da. Bence Şimşek, Fatih Erbakan gibi oyun oynamadı. “Çağırmış, bari gideyim görüşeyim” dedi, katılmak gibi bir niyeti yoktu.

KAYBEDEN ATA OYNAMAK YERİNE YOLLAR AYRILIYOR

AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin’in kadına yönelik şiddet yasasını savunması üzerinden kendi mahallesinden yönelen linç, Mehmet Şimşek ve Fatih Erbakan’dan gelen retler, Erdoğan’ın engellediği söylense de bürokrasiden, iş çevrelerinden adaylık için beklenen başvuruların olmaması, yine genel olarak milletvekili başvurularının 2018’in çok altında kalması, AKP için ne anlatıyor?

Bir üçüncü dönem meselesi var AKP’de. Üç dönemi tamamlayanlar emekli oluyordu ya da bir dönem bekliyordu. Vali, emniyet müdürü ve benzeri yüksek devlet memurlarının istifa edip aday olmaları, milletvekillerinin yenilenmesi gerekiyordu ama AKP üç dönem kuralını kaldırdı. Dolayısıyla bu kadar yer yok. Sebeplerden bir tanesi bu. İkincisi, Kılıçdaroğlu’nun da defalarca söylediği mesele, herkes yolsuzluğa battı ve AKP’nin seçimi kaybetme ihtimali çok yüksek, dolayısıyla kaybeden ata oynamak yerine, yolları ayırdıklarını göstermek. Yani “Tamam bunlarla çalışırken mecburen o imzaları attık ama artık yapmıyoruz!”

Özlem Zengin’e gelince, “Esas İslam böyle değil, esas İslam kadınlara saygılıdır” falan söylemi var, o nedenle İslam’ın kendisini tartışmak yanlış olur. Ama siyasal İslam’ın ne olduğunu, kadının oradaki anlamını görmek için Suriye’deki cihatçı grupların ve Taliban rejiminin pratiklerine bakmak yeterli. İkincisi, bir kadının kendi partileri içinde bu kadar yüksek bir seviyeye gelmesi, o partinin ortalama mizojinist erkek için kabullenilemez bir şey. O yüzden bir fırsat bulduklarında tabii ki o kadına yükleneceklerdir. Burada ilginç olan Özlem Zengin’in bunlara yanıt vermesi ve “Bana tehdit geliyor, parti içinde linç ediliyorum, kadınların bulunduğu seviyeyi anlayacak kafa yok bunlarda” mealinde açıklamalar yapması. Bu tarafı takdir edilmesi gereken bir mesele. Ama öte yandan Özlem Hanım’ın da pek şuurlu bir kadın olduğunu söyleyemeyiz. Mesela “Çıplak arama yoktur” iddiasında bulunmuştu kanıtlara rağmen. O nedenle Özlem Zengin’i fazla idealize etmeyelim ama karşı durma cesaretini takdir ettim.

BAKANLARI MECLİSE TAŞIMAK; HEM MİNNET, HEM MECBURİYET; KENDİSİNE SADAKATİ SÜRDÜRSÜNLER İSTİYOR

Oy kaybının önüne geçebilmek için kabinedeki bakanların, özellikle deprem bölgesindeki illerden milletvekili yapılacağı kulislerini Erdoğan doğruladı. Buna göre yardımcısı Fuat Oktay dahil, bakanlar milletvekili olacak. Bazılarını da büyükşehir belediyelerine aday gösterecek. Bu tercihin sebepleri ne, nasıl bir kazanç sağlayacak?

Esas olarak minnet borcudur. Çünkü bir sürü kötülüğü bu insanlara yaptırdı, şimdi onları milletvekili yaparak korumaya alması bir minnet borcu, aynı zamanda bir mecburiyettir. Bunu insani olmayan sebeplerle de yapıyor olabilir tabii, kendisi aleyhine konuşmasınlar, kendisine sadakati sürdürsünler diye. Ama daha büyük olasılık koruma altına almak. AKP’nin deprem bölgesinde oy kaybedeceği kesin, Adıyaman’da, Maraş’ta Antep’te epeyce oy kaybedecektir. Ama bu şahısları liste başından seçtirecek kadar AKP oyu hâlâ mevcut. Böylece dediğim gibi hem minnet borcunu öder hem de kendisi aleyhine ifade verilmesinin önüne geçmiş olur.

KİMSE ARTIK CAMBAZA BAKMIYOR

EYT, sosyal desteklerin arttırılması, TOGG’lar, bor cevheri, yeniden inşalar, emekliye zam… seçimi çevirmesi için Erdoğan’a yeter mi? Şapkadan başka hangi tavşanlar çıkarabilir?

Erdoğan’ın artık sihirbazlık yapacak hali yok. Evet çok maharetlidir o konuda ama her tavşanın önü kesildi. SADAT’ın önü kesildi, depremdeki söylemler tutmadı. Bor cevheri açılışı, TOGG meselesi de tutmuyor. Ayasofya’yı açtı, seçim propagandasında kullanamıyor bile. Açıldığı zaman da beklediği etkiyi yaratmamıştı zaten. Halbuki Türk siyasal İslamclığının tarihini bilenler, Ayasofya’nın önemini çok iyi bilirler. Ha Kudüs’ü fethetmişsiniz, ha Ayasofya’yı cami olarak açmışsınız. Böyle büyük bir olayı gerçekleştirdi ve kimsenin umurunda değil, çok enteresan. Dolayısıyla kimse artık cambaza bakmıyor; Erdoğan’ı ağır bir yenilgi bekliyor olabilir.

İNCE, KILIÇDAROĞLU’NUN BİRİNCİ TURDA KAZANMASINI ENGELLEYEBİLİR

Tutarsız açıklamaları, sağa sola laf atmalarıyla Muharrem İnce gündemden düşmüyor. İnce’nin adaylığının iktidarın işine geldiği açık, Erdoğan’ın karşı tarafı bölme stratejisi de yeni değil. Çekilmediği durumda, İnce’nin birinci tura etkisiyle ilgili sizin fikriniz ne?

Türkiye’de siyasetin etnik ve dini tarafları var. Her ülkede olduğu gibi, insanlar oy kullanırken köken bağlarını bir şekilde gözetiyorlar. Mesela Cem Uzan’ın 2002 seçimlerinde yüzde 7 oy alması yalnızca statlarda pilav üstü döner dağıtıp, İbrahim Tatlıses’e türkü söyletmesiyle mi ilgiliydi? Hayır, Cem Uzan’ın başarısının en temel sebebi Balkan göçmeni olmasıdır. Muharrem İnce, Meral Akşener de öyledir. Dolayısıyla Muharrem İnce, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin oylarının üstüne oy katmıştır bir miktar, ancak elbette kattığı sayıyı bile alamaz. Tabii ki siyasi ve ideolojik sebeplerle CHP’nin HDP ile görüşmesine karşı olanlar veya CHP’nin Atatürkçülükten taviz verip İslamcılarla aynı masaya oturmasına karşı olan Kemalistler de İnce’ye oy verecektir. O nedenle Erdoğan’ın çok işine yarayacak bir şey yapıp, birinci turda Kılıçdaroğlu’nun kazanmasını engelleyebilir.

GÜN SAYAN BİREYLERDEN OLUŞAN BİR TOPLUM VAR

Akşener’i devirdiği masaya döndüren, Kılıçdaroğlu’na “hükümetle hizalanmayı reddediyorum” dedirten, Mehmet Şimşek’e hayır kararını verdiren esas dinamik ne oldu? Erdoğan rejiminden bıkmış, bunalmış, daha adil, onurlu insanca bir yaşam talep eden toplumun önemli bir kesiminin bu talebinin depremin daha da netleştirdiği soygun, talan düzenine itirazının belirleyiciliği ile ilgili sizin yorumunuz ne olur?

Kılıçdaroğlu, “Yenikapı ruhu”ndan net bir kopuş mesajı vermeden seçimi kazanamayacağını sonunda idrak etmiş görünüyor. Mehmet Şimşek muhtemelen karaya oturmuş AKP gemisini yüzdürmek için Kemal Dervişvari bir müdahalenin de yetmeyeceğinin bilinciyle hareket etti. Burada en çarpıcı gösterge Akşener’in terk edip dönüş süreci oldu. İyi Parti tabanından böyle doğru bir tepkinin gelmesine hepimiz şaşırdık. Bu önemli bir gösterge. Toplumdaki tahammülsüzlüğün boyutlarını gösteriyor. Sabrın sınırına gelmiş, gün sayan bireylerden oluşan bir toplum var artık. 15 Mayıs sabahı AKP’nin ve Erdoğan’ın halen yönetimde olduğu bir kâbusa uyanmaya kimsenin takati kalmadı. Bu gözlemin kendi ruh halimden etkilenmiş olması kaçınılmaz ama bütünüyle subjektif bir okuma olduğu da söylenemez.

BİRLİKTE DAVRANMAZLARSA MUHALEFET BAL GİBİ KAYBEDER

Aday tartışmalarını geride bıraksa da, Millet İttifakının hala bir heyecan, ruh yakalayamadığı tespitleri yapılıyor. Yaşanan derin yoksulluk ve depremin de büyük etkisiyle AKP’de artan kan kaybı, dağınıklık, karmaşaya rağmen 14 Mayıs seçimleri muhalefet için çantada keklik mi? Muhalefet açısından bu sürecin riskleri neler?

Riskleri şu, Osmanlı’da oyun bitmez! İyi Partili Yavuz Ağıralioğlu’nun açıklamalarını gördük. Kılıçdaroğlu’nun HDP ile görüşeceği belliydi, kimse de orada Biji serok Apo diye slogan atmadı, niye şimdi ortaya çıkıyorsun? Akşener’i devirip partinin başına mı geçmek istiyorsun? Ya da İyi Parti’yle MHP’yi yeniden birleştirmek mi istiyorsun? Para mı aldın? Belli değil. Dolayısıyla böylesi Osmanlı oyunları olacaktır Erdoğan cephesinden. Muharrem İnce nereden çıktı örneğin? Muharrem İnce görünen oyun. Bilmediğimiz başka ‘uyuyan hücreler’, CHP içinden de, Deva’dan, Gelecek’ten de çıkabilir. Bunların etkisinin çok büyük olacağını sanmıyorum. Ama şu var, Can Dündar söylemişti, katılıyorum, iktidarın bu seçimi kazanma ihtimali yok ama muhalefetin kaybetme ihtimali maalesef var! Doğru düzgün birlikte davranmazlarsa bal gibi kaybederler. Bir de seçim güvenliğini gevşek tutarlarsa. Ama İttifakın bütün bileşenleri ve destekçileri, İstanbul seçimlerinde olduğu gibi sandıklara sarılıp uyuyabilirse, o zaman keklik çantada kalır diye düşünüyorum!

ÖNCEKİ HABER

Cezaevinde işkenceyle ölüm iddiası: ‘İntihar etti’ denilen tutuklunun vücudunda morluklar var

SONRAKİ HABER

Ankara'daki Madenci Anıtı 160 gündür gözaltında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...